William Shakespeare – Fırtına PDF Oku indir
William Shakespeare – Fırtına PDF Oku indir, e-kitap sitemizde William Shakespeare – Fırtına kitabını araştırdık. Ayrıca William Shakespeare tarafından kaleme alınan William Shakespeare – Fırtına kitap özetinin yanı sıra, William Shakespeare – Fırtına pdf oku, William Shakespeare – Fırtına yandex, William Shakespeare – Fırtına e-kitap pdf, William Shakespeare – Fırtına PDF Drive, William Shakespeare – Fırtına Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
William Shakespeare – Fırtına PDF indir Oku
Oyı.ınun ileri gelen bireylerinden bir diğeride “cadıdan olma,” “hilkat garibesi,” Caliban. Bilhassa, insan olmanın halen eşiğindeki Caliban’la, doğaüstü güçleri ve başka yönleriyle insanlığın en üst basamaklarında sayılabilecek Prospero içindeki karşılaşmalar, insan olmanın ne demek olduğu, bireylerin birbirlerine karşı sorumlulukları, toplumsal yaşamın sürdürülmesi önündeki önüne geçer; eğitim, bilgi, akıl ve sağduy4nun insana kazandırdıkları ve kazandıramadıkları, vb. gibi evrensel soruları vurguluyor ve manalı gerilim sahneleri yaratıyor. Oyuna bireyler yönünden bakıldığında, enteresan bir üçlünün ön plana çıktığı görülüyor: Yarı insan, yarı büyücü Prospero; yarı insan, yarı hayvan Caliban ve insan gibi davranan, düşünen, konuşan (yoruma göre, belki farklı zamanlarda insan kılığına bürünen) ama özü havadan bir araya gelen, Prospero’nun cisimsiz kölesi peri Ariel. Bu üç karakter de, doğaüstü yahut ötesi varlıklar yaratmada insan hayalinin hangi sınırlara kadar zorlanabileceğine ilişkin canlı, renkli ve doğurgan örnekler, başlangıç noktaları oluşturuyor. Fırtına’da Shakespeare yine “sanat” ve “yaratma olgusu” gibi kavramları, kışkırtıcı fırça darbeleriyle okur ve seyircilerinin değerlendirmesine sunuyor, sanatını onlarla paylaşıyor. Shakespeare Fırtına oyununu tasarlarken (konunun başka bir kaynaktan alındığına ilişkin belge yok) adeta görünüşte basit bir sorudan, gerçekte evrensel boyut ve çağrışımları olan bir motiften yola çıkmış: Elinden mevkii, malı m ülkü, her şeyi alınıp ıssız bir adaya sürülen (ve burada doğaüstü güçler geliştiren) insan ne yapar? Bu başlangıç noktasından Shakespeare çok şey çıkarıyor; o kadar çok şey çıkarıyor ki, Fırtına’yı izleyen yahut okuyan bazı bireylerin aklından, “Yoksa doğaüstü güçlere mi sahip?” sorusu bile geçiyor. Fransız yazarı Mareel Proust, Yitik Zamanın Peşinde adlı ünlü romanında hadiseleri (çocukluk senelerını) anlatan birinin ağzından hemen hemen olarak şöyle der: “Bu yazara (Bergotte) o kadar hayrandım ki, keşke yaşamın her yönüyle alakalı görüşlerini, benzetmelerini duyabilsem, yaşamı onun gözüyle görebilsem, diyordum.” Shakespeare’in Fırtına gibi büyük oyunları karşısında da insan farklı zamanlarda, “İmk:3n olsa da yaşamı ondan dinleyebilsek,” diyor. Belki bir anlamda da dinliyor; çünkü şiir ve oyunlarında, edebiyat ve tiyatro sanatları bağlamında, insan yaşamının özlü ve ağırlıklı hemen her yö- !!lll ııııı: lO Fırtına nünü ele almış Shakespeare. Onda doğaüstü veya tanrısal nitelikler aramak tabi ki boş bir çaba olurdu; fakat, insana kendisini keşfetmede, benliğinde varolduğunu bilmediği kimi yönleri bulup çıkarmada, tanımada, zenginleştirmede yardımcı olduğu basit bir şekilde söylenebilir. Oyunları sürekli olarak okuru ve seyirciyi şöyle bir durup düşünmeye, belli konu ve durumları sindirip, ardından kullanmak üzere zihninde depolamaya zorlar. Fırtına’nın özelliklerinden bir diğeride, zihinde belki biraz buruk ama derin ve kalıcı izler bırakması.
Fırtına’yı okuduktan veya iyi bir yorumunu seyrettikten sonra kişi yaşamı boyunca hep oyuna dönmesi gerektiğini, adeta büyülenmiş gibi ondan kurtulamaclığını hissediyor. Oyunun, kendisini bir yerlere götürmeye çalıştığı, zorladığı izlenimine kapılıyor. Belki iyi sanatı tespit eden niteliklerden biri bu. Shakespeare’i Shakespeare yapan özelliklerin başında sanatını bizimle paylaşınası ve bizdeki (herkesteki) sanatçı potansiyelini açığa çıkarması gelir; bu konuyu da, yani sanatın ne demek olduğunu, sanatçının gücünü ve güçsüzlüğünü oyunlarında dolaylı ve dolaysız olarak işler. İnsanoğlu edebiyatta ve tiyatroda (yaşam konumuz dışı), hiçbir zaman gücü sınırsız bir doğaüstü varlık yaratamamış. Sadece hayal gücü sınırlı olduğu için değil; sanat kavramının özü de buna elvermiyor: Her şeyi, ama her şeyi yapabilecek bir varlık, gerilimi, çatışmayı, etkileşimi, bundan dolayı sanatı “sıfırlar”. Sınırsızlık anlamsızdır; hatta, “insanoğlu sınırsızlığı kavrayamaz” demek bile (paradokstan öte) anlamsızdır- “kavrayamadığımız şeyi kavrayamayız,” demek gibi bir şey. Shakespeare’in Fırtına oyununda işlediği konulardan bir diğeride doğayla doğaüstünün anlamlarının irdelenmesidir. Shakespeare Hamlet’te var olmakla olmamayı, yaşamla ölümü karşı karşıya geldirırken, nasıl her ikisine de enteresan, çoğu kimsenin aklına gelmeyecek açılardan bakmışsa, bu oyunda da doğayla doğaüstünü çakiştırıp çatıştırarak, ikisinin de manalı yanlarını görülmektedirmış, anlamsızlıktan anlam çıkarma yolları bulmuş.’