Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar PDF Oku indir
Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar kitabını araştırdık. Ayrıca Paul N. Siegel tarafından kaleme alınan Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar kitap özetinin yanı sıra, Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar pdf oku, Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar yandex, Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar e-kitap pdf, Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar PDF Drive, Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar PDF indir Oku
Din, dinsel kurumlar, dinsel hareketler, dinsel düşünceler ve ne yazık ki dinsel yobazlık modern dünya çapında etkin birer güç olarak varlığını sürdürüyor. Bu iddianın doğruluğunu sınamak için, son birkaç yılda ABD 2003 senesinde Bush, bu tür katkıları sebebiyle Pipes’ı, 1984’te ABD Kongresi tarafından “ülkeler arası barışın ve dünya ulusları ve halkları içindeki çatışmaların çözümünün desteklenmesi” için kurulan ABD Barış Enstitüsü’nün direktörler kuruluna atadı. 9 İslamın akademi tarafından şeytanlaşmaya vardırılmasının sanırım en ünlü örneği, Samuel Huntington’ın 1996 tarihli Medeniyetler Savaşı ile “Batı değerleri” ile amorf bir “Konfüçyus-İslam bağlantısı” içinde köklü bir çatışma olduğunu söyleyen Dünya Düzeninin Yeniden Kuruluşu kitaplarıdır. Huntington’a göre Müslümanlar, “kendi kültürlerinin üstünlüğüne ikna olmuştur ve kendi kuvvetlerinin zayıflığı hususunda takıntılıdır.” Edward Said’in ifadesiyle, Huntington’ın “her medeniyete has iç enerjikleri ve zenginliği” göz ardı ediyor olmasına rağmen, 11 Eylül saldırıları “onun tezinin bir ispatına dönüştü.” İtalyan Başbakanı Berlusconi “Batı’nın üstünlüğü ve neden onların değil ‘biz’im Mozart ve Mikelanj’ımız olduğu ile ilgili boş laflar etmek için Huntington’ın düşüncelerini kullandı.” 10 Bu “biz” tabi ki İslam dünyasının matematiğe, bilime, mimariye, sanata, edebiyata ve felsefeye yaptığı ve modern Avrupa medeniyetinin temellerini oluşturan büyük katkıları göz ardı etti. Yine de Huntington’ın kitabı mühimdir; çünkü temelde Bush yönetiminin 11 Eylül saldırılarını yorumlayışının ve savaş politikasını meşrulaştırışının altında yatan dünya görüşünü somutlar. Bu görüşe göre saldırılar, İslamın özünde mevcut olan, özgürlük, demokrasi ve refah düşmanı aşırı düşünceleri benimsemiş irrasyonel dinî fanatiklerin işidir. Dolayısıyla tek makul karşılık, askerî yanıttır; zira İslamcı fanatikler başka dilden anlamaz. Alternatif açıklamalar –örneğin on senelerdır süren ABD politikalarının ve tüm dünya çapındaki askerî müdahalelerinin sorunun temel bir parçası olduğu; DTÖ ve Pentagon’a tertip edilen saldırıların her ne kadar meşrulaştırılamaz olsa da, Washington’un dünyayı yönetme çabasıyla yoğunlaştığı– gönül rahatlığıyla göz ardı edilebilir. Soğuk Savaş’ın bitimi ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana ABD egemenleri, tüm dünya çapında askerî müdahaleler için yeni gerekçeler bulma arayışında. “Uyuşturucuya karşı mücadele”yi denedi. Saldırılarını “insani müdahale” olarak sunmayı denedi. Şimdi, kusursuz bir gerekçe bulduğunu düşünüyor: fanatizme, köktendinciliğe ve terörizme karşı savaş; tanrının kendi safında olduğuna inanan ve kendi amaçlarına ulaşmak için devlet terörünü kullanmaya hazırlanan bir ABD hükümetinin fanatik heveskarlığıyla yürütülen bir savaş… 11 İslamın özünde fanatik ve hoşgörüsüz bir din olduğu miti, 900 yıl önceki Haçlı Seferleri’ne kadar uzanır ve en azından dokuzuncu yüzyıldan bu yana Batı’da yaygın bir kanaattir.
İşin aslı, İslam da tüm diğer dinler gibidir: birden fazla farklı zamanlarda birden fazla farklı biçimde yorumlanmış, bi hayli esnek bir ideoloji. Paul Siegel’in İslamın toplumsal kökenlerine ilişkin bölümde işaret ettiği gibi, bin yıl önce İslam medeniyetinin zirve noktasında, Avrupa’da Hristiyanlar insanları zorla vaftiz ederken, Müslümanlarda “hiçbir dinsel eziyet ve zorlama yoktu.” “Yahudiler için İslam hâkimiyeti altında yaşamak, Hristiyan hâkimiyetine kıyasla daha makbuldü; zira Müslümanlar, cahillerin cehalet içinde kalmasını umursamayan aydın bireylerin hoşgörüsüne sahipti.” Modern çağlarda İslam, köktendinci fanatizmden kendi payına düşeni aldı; 12 fakat aynısı tüm diğer büyük dinler için de geçerli. ABD’de Hristiyan köktendinciler kürtaj kliniklerini havaya uçuruyor ve doktorlara suikast düzenliyor. Yahudi fanatikler, İsrail devletini kurarken bombalar yerleştirmiş ve katliamlar yapmıştı; bugün de köktendinci Yahudi yerleşimciler, sistematik olarak, işgal edilmiş topraklardaki Filistinlilere karşı kanlı saldırılar düzenliyor. 14 Hindistan’da Hindu milliyetçileri, Müslümanlara karşı vahşi katliamlar gerçekleştiriyor. 15 Aynı zamanda her din, reformist ve hatta devrimci düşünceleri dinsel kavramlarla sunan ilerici akımlar içeriyor. Latin Amerika’da kimi dinî şahsiyetlerin Katoliklik ile Marksizmi sentezleme çabasıyla “kurtuluş teolojisi”ni geliştirmesi gibi, 16 örneğin 1970’ler İran’ında veya günümüz Güney Afrika’sında bir İslami “kurtuluş teolojisi” geliştirme çabaları var. Bu çabaların entelektüel tutarlılığı ayrı bir tartışma konusu. Lakin tüm bunlar, dinin toplumsal bir fenomen olduğunu gösteriyor. Dinsel doktrinler, sabitlikten fazla uzak; zira savunucularının sınıf çıkarlarını ve tarihsel koşulları göz önüne seriyor, bu koşullar ve çıkarlar değiştikçe yeniden şekilleniyorlar. Hiçbir ciddi siyasi aktivist, dinin çağdaş dünya hadiselerindaki rolünü göz ardı edemez. Dinsel ideolojileri ve tarihsel kökenlerini anlama arayışındaki biri için, Paul Siegel’in bu kitabından daha iyi bir başlangıç noktası olamaz. Siegel, Marksizmin din kavrayışında, ünlü “halkların afyonu” ifadesinden fazla daha fazlası olduğunu gösteriyor.
Dinsel kurumlar ve düşünceler sınıflı toplumlarda genelde eşitsizliklerin ve baskının payandası vazifesini görüyor; fakat din, ilk Hristiyanlardan modern medeni haklar hareketine ve Vietnam’da Budist rahiplerin ABD emperyalizmi zıtı direnişine varana kadar, kimi zaman da adaletsizliğe karşı direnişin bir aracı olabiliyor. Siegel, dünya çapındaki büyük inanç sistemlerinin kaynaklarını ve gelişimini sınıfsal bir perspektifle incelediği kapsamlı çalışmasında bu doğrultuda başka örnekler de sunuyor. Dinin toplumda oynadığı karmaşık rolü anlayabilmek için, onun altında yatan toplumsal ilişkileri – üretici güçlerdeki gelişimle birlikte– kavramak gerektiğini gösteriyor. Siegel’in, Marksist partilerin dine yaklaşımı hususunda yürüttüğü tartışma da bi hayli zihin açıcı. Bu önsözün yazarı gibi, kimi ayrıntılarda onunla hemfikir olmayanlar için bile bu kitaptan öğrenilecek çok şey var. Bu kitap güncel olaylar ile ilgili değil. Odak noktası büyük ölçüde kuramsal ve tarihsel. Lakin kuram ve tarihle cebelleşmeye zaman ayıranlar, din ile kesişmeye devam eden güncel meseleleri –emperyalizm ve savaş, dünya yoksulluğu, kadın hakları vb.– daha iyi anlamlandırabilecektir.
Paul N. Siegel – Dünya Dinleri ve İktidar PDF indir Tıklayın