Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi PDF Oku indir
Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi kitabını araştırdık. Ayrıca Oray Eğin tarafından kaleme alınan Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi kitap özetinin yanı sıra, Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi pdf oku, Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi yandex, Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi e-kitap pdf, Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi PDF Drive, Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi PDF indir Oku
Bu yılın ilk Sevgililer Günü telefonu sabah saat yedide geldi. Genelde güne çalan telefonla başlarım, o yüzd “Bilemiyoruz, bir bilgimiz yok,” dedi polis memuru. Derken kapı açıldı, içeriden elinde naylon eldivenli biri çıktı. Belli ki delil arama oyunu başlamıştı. Kütüphanesini düşündüm; sırf kitapları bir önceki dairesine sığmadığı için bu eve taşınmıştı. Binlerce kitap… Özenle, belli bir sıraya göre yerleştirilmiş. Hepsini didik didik edecekler, yerlerinden indirecekler, dağıtacaklar. O an böyle saçma şeyler geçiyor aklımdan. Evden yüze yakın CD almışlar bir de… O CD’leri anımsadım, güldüm. Yeni evine yeni bir CD dolabı yaptırmıştı, halen o dolabı dolduracak kadar CD’si yoktu. O yüzden sırf göstermelik olsun diye uyduruk CD’ler getirmiştim ona. Promosyon olarak gazetecilere yollanan, adı sanı bilinmeyen şarkıcılardan. Ortak bir arkadaşımızla alınan bu CD’leri konuşurken, “Benim de filmlerim vardı onda, şimdi onları da almışlardır,” dedi. “Merak etme,” dedim, “Senin filmlerini ben epey zaman önce çalmıştım zaten.” Bizler, Soner ve ben, bizim dostlarımız yaşamı böyle yaşarız; eğlenerek, kendimizle dalga geçerek, insani zaaflarını saklamadan, gülmeyi ihmal etmeden.
Uzaktan görenler Soner Yalçın ile ilgili bir sürü efsane uydurur durur; çünkü asosyaldir, pek kimseyle görüşmez, dışarılarda gezmez, bütün gün oturur çalışır ve haftalık programı da bellidir. Perşembe yazı yazar, Cumartesi oğlunu spora götürür, hafta içi bir gün Asmalımescit’teki çok sevdiğimiz meyhane Cavit’te buluşuruz… O gün evine gelen polisler bunu bilmezler mi? Nasıl bir hayat yaşadığını, az-çok kim olduğunu? Uzun süredir “teknik takip” altındaymış zaten; fiziki takip olduğu da bilgisi yer alıyor. Anladığım kadarıyla üç senedir telefon konuşmalarını da dinliyorlarmış. Onunla yaptığım konuşmaları da basına sızdırmaktan hiç hastalık duymadı polis. Bütün yaşamımızdan, güldüğümüz kızdığımız üzüldüğümüz anlardan devlet haberdar demek ki… Gerçi bu ihtimale karşı, “İyi ki dinliyorlar, en azından kim olduğumuzu, nasıl bir hayat yaşadığımızı biliyorlar,” diyorduk. Gözaltına alınmadan birkaç hafta önce evde yemek yapıyordum, Soner de rastlantı sonucu uğramıştı ve bir türlü pişmeyen fasulyeler üzerine konuşuyorduk. Evet, taze fasulye üzerine… İlk kez etli fasulye deniyordum ve bir türlü yumuşamıyordu. Bu işlerden hiç anlamamasına rağmen bana “Düdüklü tencere alman lazım,” demişti. Sonra uzun bir düdüklü tencere muhabbeti başladı aramızda. “Kaç para, çok mu pahalı, acaba Amerika’dan mı getirtsem,” diye… İnternet’e girdim, araştırma yaptım. “Sen bunları nereden duydun?” diye sordum. Bir an, “Bilmeyen de bizleri kendi aramızda çok gizli ve ciddi şeyler konuşuyor, darbe planı yapıyor zanneder,” diye şaka yaptı. Hangi şakayı yaptıysak gerçek oldu o andan sonra: Hayat sanatı mı taklit ediyor bilmiyorum ama belli ki Türk devleti şakayı taklit eder duruma geldi. Kendi kendime kafamın bir kenarına yazdım: Yaptığımız şakalar yaşamımızı belirlemeye başladı. Şaka yapmaktan da çekinir duruma geldim artık.
Soner Yalçın’a sabah altı baskınının yapıldığı gün eş zamanlı olarak dört adrese daha gitti polis. Mesai dostları, kurucusu olduğu odatv.com’un yöneticileri Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Ayhan Bozkurt’un evlerine ve haber sitesinin merkezine baskın düzenlendi. Dört gün içinde gözaltına alınanlardan yalnızca bir kişi serbest bırakıldı. Soner Yalçın ve iki meslektaşımız “Ergenekon Örgütü’ne” kayıt olmak ve “halkı kin ve nefrete sürüklemek” suçundan tutuklandı. Ha, bir de “devlete ait olan gizli belgeleri yayınlanma” suçları vardı. Kastedilen belgelerin hemen hemen tamamı Bütün bu davalarda da onlarca fabrikasyon delil, iddianamelerde muazzam çelişkiler, çarpıklıklar, inandırıcılığı zedeleyecek açıklar yaşandı… Ve Ergenekon tutuklamalarında, birbirlerini tanımadıkları halde aynı örgüte kayıt olmakla suçlanan, hedef alınan insanlarda giderek tek bir ortak motif görüldü: Cemaat’e dokunmak. Fethullah Gülen Cemaati’nin emniyetteki yapılanmasını araştırdığı bir kitabı yayımlamak üzereyken tutuklanan Ahmet Şık, “Dokunan yanıyor,” diye iki kelimeyle çok net özetledi. Önce televizyonlar çökertildi. Sonra gazetelerin kimyasıyla oynandı, yazarların kalemi kırıldı. Ardından sıra İnternet sitelerine geldi… Hemen hemen bütün medyanın sindirildiği, birden fazla haberi vermekten çekindiği bir ortamda günde 100-150 bin tekil seyirciye hitap eden odatv.com bir “vaha” gibiydi: Hükümetin ve Cemaat’in hoşuna gitmeyecek haberler bir tek burada yayınlanıyordu. Ergenekon ve Balyoz davalarındaki çarpıklıklar hiç çekinilmeden, belgeleriyle haber yapılıyordu. Bu haberlerin hemen hemen tamamı da göz önündeki belgelerden, başka haberlerin satır aralarından yola çıkarak hazırlanıyordu. Pek çok birinin konuştuğu, haber değeri olan ama korkulan haberlerdi odatv.
com’un yayınlandıkları. Çok kolay ve temel bir gazetecilik yapılıyordu kısacası. Ama Türk medyası iddianame okumadan iddianame üzerine haber yapan gazetecilerle dolu olduğundan odatv.com’un tamamen ortalıkta duran belgelerden yaptığı haberler “şok” etkisi yaratıyordu tabii. Aslını söylemek gerekirse mesele odatv.com’un her biri hayati önem taşıyan bu haberleri neden yaptığı değil, medyanın geri kalanının neden yapmadığı. Neden çelişkilere başka gazeteler dikkat çekmiyor? Neden birkaç köşe yazarı dışında hiç kimse bu konulara girmiyor? Neden muhalif yayın yapmak yalnızca birkaç bağımsız gazetecinin büyük fedakarlıkla kurduğu bir web sitesine kalıyor? Son sekiz yılda Türkiye’de medya çökertildi de ondan. Son sekiz yılda bütün büyük gazetelerin Genel Yayın Yönetmenleri değişti mesela… Aynı durum televizyon kanalları için de geçerli. Kendi gazetesiyle özdeşlemiş, gazetenin logosuyla birlikte anılan köşe yazarları yerlerinden oldu. Bir kısmı işsiz kaldı, bir kısmı başka yerlere transfer oldu. Medya gruplarına vergi cezası gibi baskılar yapıldı, bazılarına el koyuldu, dönüştürüldü, yeni patronlar, yeni gazeteciler yerleştirildi. Zamanla anladık ki AKP iktidarının, özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yalnızca kendi aleyhindeki “bazı” haberlere itirazı yok: O ile ilgili olumsuz herhangi bir şeyin çıkmasını istemiyor. Ne olursa olsun, ufak veya büyük fark etmiyor. Birilerinin onu sevmeyeceğini, onu eleştireceğini bir türü kabul etmiyor. Sevmeyenleri, karşı çıkanları, direnen ve ısrar edenleri de sindirmek yolunu seçiyor.
Soner Yalçın, bu baskın olmasaydı odatv.com’u ekrana taşımayı düşünüyordu. Bu iş için bütün çalışmalar tamamlanmış, kadrolar oluşturulmaya başlanmış ve birkaç gün içinde yayına geçecek hale gelmişti Oda TV. Web sitesi bile bu kadar kuvvetliyken televizyon kanalının yaratacağı etkiyi tahmin etmek güç değil. Dahası, Oda TV büyük ihtimalle CHP’nin atıl durumdaki televizyonu Halk TV’nin frekansı üzerine kurulacaktı. CHP’den bu kanalın satın alınması için görüşmeler başlamıştı. “İçeriden” avukatı aracılığıyla gönderdiği mesajda “AKP seçim kampanyasını benimle başlattı,” demesi boşuna değil; böylece bir taşla hem muhalefet susturuldu, hem Ergenekon ve CHP vurulmuş oldu hem de ve çok daha kuvvetli bir mecranın önü büyük ölçüde kesildi. Sonradan bu operasyonla alakalı sızdırılan bütün haberler de zaten CHP’yi hedef alıyordu: Halk TV’nin devri için yapılan görüşmelerdeki ayrıntılar, kanala program yapması düşünülen potansiyel isimler, odatv.com muhabirlerinin CHP’liler ile ilgili gündelik (ve haber olmayan) konuşmaları, anlaşma şartları vs… Haberler CHP’yi vurmaya başlayınca, ilk gün bu operasyona karşı sesini yükselten CHP de korktu, sindi, kompleks yaptı ve davayı sahiplenmedi. Seçim öncesi ana muhalefet partisini Ergenekon’la, medyayı yeniden tasarlamak gibi ütopik fikirlerle bir araya getirerek itibarsızlaştırmaya, yıpratmaya yönelik bir operasyona bile sesini yükseltemedi…
Oray Eğin – İmha Planı – Medya Nasıl Çökertildi PDF indir Tıklayın