Milli Kimlik – Anthony D. Smith PDF Oku indir
Milli Kimlik – Anthony D. Smith PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Milli Kimlik – Anthony D. Smith kitabını araştırdık. Ayrıca Anthony D. Smith tarafından kaleme alınan Milli Kimlik – Anthony D. Smith kitap özetinin yanı sıra, Milli Kimlik – Anthony D. Smith pdf oku, Milli Kimlik – Anthony D. Smith yandex, Milli Kimlik – Anthony D. Smith e-kitap pdf, Milli Kimlik – Anthony D. Smith PDF Drive, Milli Kimlik – Anthony D. Smith Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Milli Kimlik – Anthony D. Smith PDF indir Oku
Bu kitapta, kollektif bir görüngü (fenomen) olarak millî kimliğin doğası, nedenleri ve sonuçlan ile ilgili doğrudan bir girizgâh açmak amaçlanmaktadır. Milliyetçilik dalgasının dünyanın birden fazla yöresinde özellikle de Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa’da kabarışa geçtiği bugün, millet görüngüsünün alanına ilişkin özet bir izahatta bulunmanın tam sırasıdır. Şimdiye kadar, milliyetçilik ile ilgiliki tarihsel incelemelerin ötesine geçmiş yalnızca birkaç genel izahat bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Batı’daki etnik canlanma da, gerek kamuoyunun gerekse akademik topluluğun dikkatini etnik milliyetçiliğin ortaya koyduğı sorunlara çekmiş ve bu alanda siyasî olduğu kadar entellektüel ele olan mühim tartışmaların doğmasına yolaçmıştır. Kuzey Amerika’da etniklik hususunda yapılan birbirine yakın incelemeler de yerkürenin her köşesindeki çok etnili devletlerin poblemlerina karşı bir ilgi yaratmıştır. Elinizdeki kitap millî kimliğin tarihsel sosyolojisini vermeye çalışan bir girişimdir ve benim Ethnic Origins Of Nations (1986) kitabımda, esas olarak modern-öncesi dönemle alakalı olarak geliştirilmiş kavramları modern milletler ve milliyetçilik dünyasına uygulamaktadır. Altta yatan varsayım, milletler ile milliyetçiliği basitçe bir ideoloji yahut siyaset şekili olarak anlamamızın olabilecek olamayacağı, bunların bunun yanı sıra kültürel birer görüngü olarak da ele alınmaları gerektiği şeklindedir. Yani, bir ideoloji ve hareket olarak milliyetçiliğin çok boyutlu bir kavram olan millî kimlik ile yakında zamandan ilişki-lendirilmesi ve belirli, özel bir dil, hissiyat ve sembolizmi içerecek biçimde genişletilmesi gerekir. Analitik amaçlar yönünden bakıldığında ideolojik milliyetçilik hareketini, daha kapsamlı bir görüngü olan millî kimlikten ayrı tutmak gerekirse de, analizimizi; odağına, kollektif kültürel bir görüngü olarak ele alınan millî kimliği oturtan daha kapsamlı bir bakış açısında temellendirmeksizin, siyasî bir güç olarak milliyetçiliğin nüfuzunu ve çağrısındaki cazibeyi anlamaya başlamamız olabilecek değildir. Böyle bir yaklaşımın kendisi de millî kimliklerin temelleri ve oluşumu ile ilgili tarihsel bir sosyolojiyi gerektirir. Bu da, ilk kez modern milletlerin modern-öncesi evveliyatlarını kavramamız ve millî kimlik ile milliyetçiliği, etnik kimlik ve toplulukla ilişkilendirmemiz gerektiği manasına gelmektedir. Bu meselelerden bazılarını başka bir yerde ele aldığım için burada, modern-öncesi etniler ile milletler içindeki sürekli olaraklik konusu ve modern milletlerin oluşma ve yaratılma yolları ile ilgiliki sorunlarla alakalı görüşlerimi sunmayı tercih ettim. Benim burada yalnızca değinmekle yetindiğim etniklik hususundaki rakip yaklaşımlar üzerine geniş bir literatür bulunmaktadır [McKay (1982) ve A.D.Smith (1988a) yanı sıra özellikle Taylor ve Yapp (1979) ile Stack (1986) içindeki denemelere bakınız].
Bu kitapta dört ana meseleyi öne çıkardım. Birincisi, diğer kollektif kültürel aidiyet tarzlarının aksine yalnızca millîliğe özgü özelliklerdir. İkincisi, modern milletlerin oluşumunda farklı etnik temellerin rolleri ile modern Avrupa’nın erken dönemlerinde ortaya çıkış tarzları ile ilgilidır. Üçüncüsü, milliyetçi ideolojinin farklı türlerinin doğası, sembolizm ve bunların teritoryal 1 ve etnik siyasî kimliklerin oluşumundaki tesirleridir. Son ilgi konum da, farklı millî kimlik türlerinin sonuçları ile etnik çatışmaların yayılması (proliferleşme) 2 yönünden taşıdıkları potansiyel ve bölgesel bir istikrarsızlığa sebebiyet veren kimlik ve ideolojilerin ikame edilme şansları konusuna ayrılmıştır. Milliyetçilik modern dünya çapındaki belki de en zorlayıcı kimlik mitidir ama muhtelif şekiller alır. Millî kimliğe dair mitlerin, siyasî topluluğun temeli olarak ülkeye/toprağa ve soya (yahut her ikisine de) atıfta bulunması manidardır ve bu husustaki değişikliklar, ekseriyetle ihmal edilmiş olmakla birlikte, dünyanın birden fazla yöresinde patlak veren çatışmaların ve istikrarsızlığın kaynaklarını oluşturur. En sert ve uzatmalı “milletlerarası” çatışmaların çoğunun millî kimlik hususunda birbirleriyle rekabet ve çekişme halinde bulunan iddia ve düşüncelerden kaynaklanması bir raslantı değildir. Bu çatışmalardan bazılarına, bırakın halletmeyi, biraz olsun çekidüzen verecek ve gerçek bir ülkeler arası topluluk [bu hususta müthiş bir çalışma için Mayall’a (1990) bakın] yaratacak isek, bu fikir ve iddialar ile ilgili bir anlayışa ulaşmamız hayatî önemi haizdir. Bu kitabın savını ve planını şekillendiren birtakım endişelar sözkonusudur. Millî kimliğe özgü özellikleri aydınlatmak için değişik kollektif kültürel kimlik türleriyle alakalı üstünkörü yapılmış bir inceleme ile başlıyorum. 2. Bölüm’de millî kimliğin etnik temellerine işaret edilmekte ve özellikleri, enerjikleri ve beka potansiyelleri tanımlanmaktadır. 3. Bölüm’de milletlerin oluşumundaki iki ana yol izlenmekte ve ilk modern millî devletlerin neden Batı’da geliştikleri sorun edilmektedir.
Aşağı tabakaların ve uzak diyarlardaki etnik grupların, aristokratik etnik topluluklar tarafından kurulmuş kuvvetli devletler eliyle bürokratik dahil edilme süreçleri ile “halk”ın popüler etnik topluluklardaki entellektüeller ve profesyoneller tarafından seferber edilişi içindeki zıtlık, ilk kez modern Avrupa’nın başlangıç dönemlerinde görülmektedir. Lakin çok geçmeden başka kıtalarda da kendini göstermekte ve modern dünyanın kültür ve siyasasında daimi bir motif oluşturmaktadır. 4. Bölüm’de millî kimlikle alakalı semboller, seremoniler ve gelenekler öne çıkartılmakta; teritoryal milliyetçiliğin etnik milliyetçilik çeşitlerinden ayırdedilmesi suretiyle bir ideoloji, dil ve hissiyat olarak milliyetçilik kavramı tartışmaveyahil edilmektedir. Bir ideoloji ve dil olarak milliyetçilik 18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkmıştır; bundan dolayı entelektüellerin, milliyetçiliğin doğusundaki rolü ile kültürel matrisi kısaca ele almak gerekiyordu. 5. ve 6. Bölümler’de sırasıyla teritoryal ve etnik millî kimlik türlerinin oluşma şekilleri/yolları ile bunların dünyanın farklı yörelerindeki siyasî yaşamlar üzerinde gösterdikleri tesirler incelenmektedir. 5. eskinin imparatorluk ve sömürgelerinden teritoryal siyasî toplulukların yaratılması süreci ile entel-lektüellerin, tasarım yoluyla “sivil milletler” yaratılmasında nasıl işlev gördükleri meselesi ele alınmaktadır. 6. Bölüm’de 19. yüzyılda Doğu Avrupa ile Orta Doğu’da ve 20. yüzyılda Afrika ve Asya’da, 1960’lardan bu yana de Avrupa ve Sovyetler Birliği’nde nükseden popüler “etnomilliyetçilik” dalgaları izlenmektedir.
Bunların herbirinde de benzer bir “yerliliğin seferberliği” 3 süreci; halkın, kendi yerli kültür ve tarihleri içinde ve onlar aracılığıyla seferberliği, mevcut devletler sistemine meydan okumuş ve şekil ile zamanlamaları değişkenlik arzetmekle birlikte, etnik ayrılma ve irredentist hareketleri teşvik etmiştir. Son bölümde, yeni bir “post-millî” (millîlik-sonrası) dünya, milliyetçiliğin olmadığı ve belki de milletsiz bir dünyaya ilişkin olasılıklar gözden geçirilmektedir. Çokuluslu şirketlere birtakım sınırlamaların dayatıldığı, güç-bloklarının erozyona uğramakta olduğu ve küresel iletişim ağlarının millîleştirildiği bugün, milliyetçiliği yakın bir zamanda ikame etme şansı pek ümitvar gibi görünmüyor. Buna karşın, bölgesel birliklere dair emareler, “pan” milliyetçiliklerin kültürel korunağı altında, en azından yerkürenin belli yörelerinde, kollektif ayniyetlerde yeni bir evreye girilmekte olduğunun habercisi olabilir. Muhtemelen bu yavaş ve belirsiz bir zaman olacaktır. Belli bir kesinlik düzeyiyle bütün söyleyebileceğimiz, millî kimlik ile milliyetçiliğin, öngörülebilir bir gelecekte etkili ve proliferleşme yoluyla yayılmasını sürdürecek birer güç olarak varlıklarını koruyabilecek oluşlarıdır. Dolayısıyla, bu denli küresellik arzeden bir durum ve tahripkâr bir güç karşısında anlayışımızı yükseltmek acil bir görevdir.