Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 PDF Oku indir
Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 kitabını araştırdık. Ayrıca Mahir Çayan tarafından kaleme alınan Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 kitap özetinin yanı sıra, Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 pdf oku, Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 yandex, Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 e-kitap pdf, Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 PDF Drive, Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Mahir Çayan – Kesintisiz Devrim 2-3 PDF indir Oku
Bilindiği gibi Türkiye Solu’nda uzun seneler revizyonizm, pratiğe ışık tutmayan entellektüel tahlilleri, kuyrukçu çalışma tarzı ve iğrenç ilişkileri ile etkin ve yönlendirici unsur olmuştur. 1961 Anayasası’nın oluşturduğu sınırlı demokratik haklar, bu akıma hiçbir tarihsel zamanda olmayan maddi bir ortam yaratmıştır. Devrimci hareket, devrimci-milliyetçi bir rotanın peşine takılarak, onun himayesinde entellektüel planda seneler önce sosyalizmin ustaları tarafından yazılmış, çizilmiş ve her biri, belli bir devrimci pratiğin ürünü olan siyasi tahliller, yerli “teorisyenler” tarafından adaptasyonlarla, teori yeniden keşfedildi(!). Yıllar ülkedeki devrimci mücadeleye ilişkin “nereden ve nasıl başlanmalıdır?” sorusuna açıklık getirecek somuta ilişkin hiçbir şey yazılmadan geçti. Kitap ve broşür çıkarma (ticaretle karışık) tek başına bir eylem halini aldı. Yetişen genç devrimci kuşaklar da bu ortamda, bu ortamın ilişkileri içinde sosyalist gıdalarını aldılar. Ülkede belki hiçbir sömürge ülkede olmayan çok enteresan bir durum yaşandı. Korkunç bir düzeyde(!) (aslında seneler önce ustalarca yapılmış olan) teorik polemikler, ideolojik spekülasyonlar solu kırıp geçirirken, pratik ise üç-beş üniversitelinin, ufakburjuva anlamda yaptığı gençlik eylemleri olarak kalıyordu. Revizyonist anlayışla, Amerikalar yeniden keşfediliyor, üç aşağı-beş yukarı, belli bir düzeyde olan herkesin kabaca doğru olarak değerlendirebileceği, ülkenin tarihsel şartlarının içine “önder teorisyen kadrolar” balıklama dalıyorlar. Kademe kademe önce, Osmanlı İmparatorluğu’nda Asya tipi üretim tarzı mı yoksa feodal üretim tarzı mı egemendi, arkasından da 1960’ların Türkiye’sinde feodalizm mi yoksa, kapitalist ilişkiler mi egemendir, yoksa var olan üretim ilişkileri kapitalize ilişkiler midir? tartışmaları solu kaplıyordu. Feodalizm egemendir, kapitalizm egemendir tefrikalarının yayına girdiği dergiler etrafında fraksiyonlar savaşı en şiddeti ile seneler boyu sürdü. Revizyonizm, oportünizm suçlamaları ortalığı kırıp geçirdi. Her çıkan dergi, birer “ciddi” hareketin temsilcisi iddiası içinde sosyalist blok içindeki şu v bu yana üretim ilişkilerinin gelişme sürecine ilişkin görüşlerini, ilk sayılarında 80-100 (hızını alamayan daha da fazla) sayfalık broşürlerle ortaya koyuyorlardı. (Aslını söylemek gerekirse hepsinin değerlendirmesi de, terminoloji ve nüans farkları hariç, öz yönünden üç aşağı beş yukarı aynıydı.) Genelde soldaki içten unsurlar da, bu havaya göre şartlanmışlardı.
Sürekli olarak herkes, hergün dergilerde ve her yeni ayrılıkta yeni bir Amerika’nın keşfini bekliyordu. Oysa, dünyanın hiçbir ülkesinde devrim hareketi, önce teorik planda binlerce sayfalık yazıları yazıp, sonra da pratiğe geçmemişti. Ulemaların yazıları içinde artık içten unsurlar ne yapacaklarını şaşırmışlardı. 1 İşte biz bu hava içinde, biraz da bu havanın etkisinde kalarak doğru çizgiyi, ayaklarımız bu bataklıkta olduğu için ağır ağır yürüyerek bulduk. Aynı yavaşlıkla da pratiğe geçtik. (Teoriyi devrim yapmak için okuduk, öğrendik. Lakin bu ulema olduk anlamında yorumlanmamalıdır. Biz sosyalizmin öğrencileriyiz. Ve bu öğrencilik yaşamımız boyunca sürecektir.) Bu gerçeği de Kurtuluş’un birinci sayısında şu biçimde ortaya koymuştuk: “Bu hareket, revizyonizmin uzun seneler etkinliğini sürdürdüğü bir ortamda filizlenip gelişmiştir. Dolayısıyla revizyonizmin (pasifizmin) kalıntılarını da içinde belli bir süre taşıyacaktır. Bu kalıntılar savaş içinde, savaşa savaşa atılacaktır.” (Metin elimizde olmadığı için kelime kelime aynen değil de, hatırlayabildiğimiz biçimde yazdık.) 2 Yine o sayıda bundan böyle yazılacak olan teorik yazıların kısa, öz ve açık yazılar bulunacağını ve teorik değerlendirmelerin masa başında değil de, pratikten çıkan zengin deney ve tecrübelerin, Marksizm-Leninizm kılavuzluğunda yoğrulacağını belirtmiştik. Şu anda, önceden genel hatları belirtilmiş olan partimizin ideolojik-politik-örgütselstratejik ilkelerini ortaya koyarken hareket noktamız bu devrimci tespit noktası olacaktır.
Bu ilkelerimizi, bir sürü genel doğrularla, marksizmin lafızları içinde yüzlerce sayfalık metinlerle ortaya koymak, takdir edileceği gibi pekala olabilecekdür. Ve pekala olabilecekdür sözde pratiğe ışık tutacak, bir sürü masa başı ahkamlar kesmek. Ama hayır! Partimizin bünyesinde bu tip entellektüel tahlillere yer yoktur. Dilimiz, terminolojimiz ve tahlillerimiz genelde dünya devrimci pratiğinin, özel olarak da pratiğimizin ürünü olmalıdır. Genel çizgimize ilişkin poblemlerimızı en açık, öz ve direkt pratiğimize ışık tutacak biçimde ele almalıyız. Partimiz, diyalektik ve tarihi materyalizmin ilkeleri üzerine kurulmuş Leninist bir partidir. Partimiz Marksizm-Leninizm kılavuzluğu altında, emperyalizmin III. bunalım döneminin çelişki ve ilişkileri ile, bu çelişki ve ilişkilerin Türkiye’ye yansımasının (ülkemizin tarihi, sosyal, politik, ekonomik, psikolojik niteliklerinin) devrimci tespitinden hareketle Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni, devrim stratejisi olarak saptamıştır. Bu stratejik çizgi, kır ve şehiri, silahlı propaganda ve öteki politik kitlevi mücadele şekillerini diyalektik bir bütün olarak ele alan çizgidir. Bilindiği gibi, gerilla savaşı kavramı, kavram olarak tek başına nitelik belirleyici değildir. Merkezi otoriteye karşı mahalli mütegallibe de, düzenli birlikleri yenilmiş bir ordu da düşmanına karşı gerilla savaşı yürütebilir. Gerilla savaşının devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı olarak yürütülmesine, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alınmasına Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi denir. Politikleşmiş askeri savaş stratejik çizgisinin teorik kaynakları, hareket çizgisi, somut durumların somut tahlilindedir. Yani genelde emperyalizmin III. bunalım döneminin ayırtedici niteliklerinde, özel olarak bu çelişki ve özelliklerin Türkiye şartlarına yansımasında yatmaktadır.
Devrim stratejisini bu biçimde saptayan bir örgütün örgütsel ilkesi de, bu Leninist çizginin örgütsel ilkesi olan, politik ve askeri önderliğin birliği ilkesidir. Bu teorik temelleri kısa ve öz olarak bilgilendirmeden önce, Marksist-Leninist teoriye ilişkin bazı ön açıklamaların, meselenin somutlaşması yönünden faydalı bulunacağı kanısındayız.