John M. Ellis – Postmodernizme Hayır PDF Oku indir
John M. Ellis – Postmodernizme Hayır PDF Oku indir, e-kitap sitemizde John M. Ellis – Postmodernizme Hayır kitabını araştırdık. Ayrıca John M. Ellis tarafından kaleme alınan John M. Ellis – Postmodernizme Hayır kitap özetinin yanı sıra, John M. Ellis – Postmodernizme Hayır pdf oku, John M. Ellis – Postmodernizme Hayır yandex, John M. Ellis – Postmodernizme Hayır e-kitap pdf, John M. Ellis – Postmodernizme Hayır PDF Drive, John M. Ellis – Postmodernizme Hayır Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
John M. Ellis – Postmodernizme Hayır PDF indir Oku
Son on beş yılda yapıbozuculuk, yazın eleştirisi ve kuramında etkili bir duruma geldi ve kuramsal tartışmada yapıbozuculuğun atası olan Jacques Derrida’nın adı başkalarınınkinden daha sık duyuluyor. Bu süre içinde bir çok kez yapıbozuculuğun zayıfladığından söz edildiğini işittim, fakat yayınlara bakarak bir yargıya varmak gerekirse, bu yorumlar tutarlı gözlemden fazla hüsnü-kuruntuyu göz önüne seriyor: Yapıbozucu tarzda kitap ve makaleler git gide artan bir miktarda yayınlanmayı sürdürüyor ve Derrida başka herhangi bir kuramcıdan daha fazla anılıyor. Bunun yanı sıra, eleştirinin dili de yapıbozuculuğun etkisinde: Misal verilecek olursa, bunun yanı sıralıklı düşünceler, sırrıni bozma kelimeleri artık yapıbozuculukla sınırlı değil. Etkili yeni kuramlar, genelde özgür ve canlı bir tartışmanın kıvılcımıdır ve ben bu kitabı o tür bir tartışmaya katkı olarak görmek isterdim. Normal koşullarda bu olabilecek olabilirdi. Ama şu anda bir tartışma hemen hemen yok gibi: Yapıbozuculuğu kullanan, savunan kitap ve makalelerin sayısı bi hayli fazla,, fakat bir avuç inceleme ve makale dışında, tartışmanın yapıbozuculuk zıtı yanını temsil edecek, basılmış çok az şey var. İki taraf içinde süren bir diyalog ve alışveriş duygusu bütünüyle eksik. Yapıbozuculuğun ağırlığı düşünüldüğünde, bu şüphesiz çok garip ve insan, söz konusu incelemeler ile ilgili hangi tarafı benimsemek isterse istesin, hayıflanılacak bir durum bu – veya öyle olması gerekir. Yeni düşünceler, onları ortaya koyan ve bg-na karşı çıkanlar içindeki tartışmalar sırasında incelir ve keskinleşir. Yeni bir düşüncenin açıklık kazanabilmesi için, fakat karşı eleştiriyle uzlaşmak aracılığıyla olabilecek olan bu gelişim ve yeniden tanımlama süreci gereklidir. İki taraf içindeki ilişki bazı yönleriyle avcı, av ilişkisi gibidir: Avcının dikkati hoş değildir ama türlerin uzun süreli sağlığı için gereklidir. Öyleyse yandaşlar ve zıtlar içindeki olağan alışveriş bu durumda neden kuvvetlikle varolabiliyor? Yanıt, şüphesiz yapıbozucuların herhangi bir ciddi eleştiriye ve bundan dolayı entellektüel zıtlarıyla alışveriş olasılığına öfkeyle, hatta düşmanca tepki göstermelerinde aranmalı. Böyle bir ön tepki verilmesi durumunda, herhangi bir hamlenin öne sürülen savı değil, zıtların ispatları ve nedenlerini hedef alması hemen hemen kaçınılmazdır; ve genelde de bu yapıbozucuların, kuşkucuları tartışmanın dışına etkin biçimde itecek türde katılım standartları belirlemeyi ister gibi görünmeleri şekilinde sonuçlanmıştır. Misal verilecek olursa, eleştirmenler yapıbozucu yazıların tamamını inceleyip, detaylarını tazelemeden, belli yapıbozucu savları eleştirdikleri veya güvenilirliklerini ispatlamak maksadıyla, yapıbozuculuğa karşı yetersiz sempati gösterdikleri için azarlanıyorlar. Karşı savın incelenmesi, geniş çaptaki yapıbozucu yazılarla yetersiz tanışıklık veya denetimsiz antipati yüzünden, çağrışıma ve yanlış kavramaların nasıl bu savın içine sızdığını gösterdikten sonra, mantıksal olarak, hiç şüphesiz her iki noktanın da altı çizilebilir; fakat bu noktaların, karşı savı görmezden gelmek maksadıyla kendi içlerinde yeterli nedenler olarak kullanımları başka bir sorgulama alanında düşlenemez.
Felsefeden bir örnek alalım. Wittgenstein’in özel dil savı, onu çok mühim bulanlar ve tehlikeli bir yanlış gibi görenler ve Wittgenstein’a bu savın ürettiği meseleler dışında ilgi duymayanlar kadar, onu yaşamının işi haline getirenler tarafından da, bitip-tükenmez biçimde tartışılır. Bu katkıların yazılı tartışmaya getirdiği büyük değişiklik dikkate alınmaksızın, her biri aynı standarda göre yargılanır. Bu, özel dil savının doğasındaki mantığa yeni bir ışık tutuyor mu? Katkıda bulunanların herbirinin geçmişi veya mizacı, fakat katkının mantığı üzerinde ilk yargıya vardıktan sonra ulaşılması olabilecek olan ikincil bir meseledir. Wittgenstein’a sempati duyanların veya bir tek bu meselenin incelenmesini, Wittgenstein düşüncesinin tamamını kapsamlı olarak ele almışı bağlamına yerleştirenlerin, tartışmanın ciddi katılımcıları olarak görülmesi olası değildir; bunun sonuç alaycı bir gülüş olurdu. Böyle bir şeyin, tartışmayı yalnızca Wittgenstein’cılarla sınırlama girişimi olduğu da çok belirginleşir ve yandaşları içinde, Wittgenstein’ın değerine ilişkin fazlaca görüş ayrılığı da kesinlikle olmazdı. Buna karşılık, bu gerçek gösteriyor ki, hem olumlu, hem olumsuz bağlılık, sempatinin yokluğu ve varlığı, bir savı eşit ölçüde şekillendirebilir veya şekilsizleştirebilir. Birinin öbüründen öncelikli olmasına karşı çıkmak için çok az neden var – mühim olan savın silsilesi değil, sağlamlığıdır ve tartışma için gerekli sağlıklı bir ortamda, İkincisi her zaman birincisinden üstün olmuştur. Karşıtların iyi niyetine saldırarak tartışmadan kaçmak eğilimi, itiraf etmek gerekir ki zıt olanlar üzerinde beklenen etkiyi yaratmıştır ve bu da tartışmanın tutuk durumundan sorumlu kabul edilmelidir. Akademik kurumların koridorlarında, yapıbozuculuk ile ilgiliki yakınmalar basılı olanlardan çok daha yüksek. Lakin bu yalnızca keskin bir misilleme sözüne karşı sindirilmiş bir tepki değil. Bu kitabın akışı içinde göreceğiniz gibi, sağduyulu insanın ve benimsenmiş görüşlerin heyecan içinde yerilmesi yapıbozucu uyum anlayışının mühim bir parçası olduğu için, yapıbozuculuğun özünün kendisi bununla ilişkili olarak işe karışıyor. Zaten kuşkucular kendilerine bu rolün verileceğini önceden biliyorlar. Yapıbozuculuğu tartışmalarına yetecek entellektüel ustalıklarının ölçüsü, böylesine gelişmiş bir düşünceyi takdir edebilmeleri olacak. Bu değerlendirmeyi yalnızca böyle bir sebepten dolayı sorgulayanlar sınavı geçemeyecekler ve hor görülmeyi hak edecekler.
Entellektüel zıtlarının özgüvenine yapılan bu saldırıya, belki de bir çok yapıbozucu yazarın bulanıklığı yardım ediyor; o bulanıklık yapıbozuculuk ile ilgiliki yorumların güvenle yapılmasını güçleştiriyor ve akademisyenlerin çoğu, böyle bir güven eksikliği sebebiyle yazılı olarak kendilerini yükümlülük altına sokmak istemiyorlar. Bu nedenle, bu kitabı yazmaktan amacım yalnızca yapıbozuculuk ile ilgili bir tartışmaya katkıda bulunmak değil, tartışmanın gerçekleşebileceği koşulların yaratılmasına da yardım etmek. Kitap, yapıbozuculuğa karşı dava açıyor. Bu kimseyi şaşırtmamalı veya üzmemeli. Çok sayıda kitap, davayı yapıbozuculuğun lehine açıyor; bunda da bir şey yok. Şaşırıp, hastalık duyulması gereken öbür yanda çok az şeyin olması.