Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım PDF Oku indir
Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım kitabını araştırdık. Ayrıca Haruki Murakami tarafından kaleme alınan Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım kitap özetinin yanı sıra, Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım pdf oku, Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım yandex, Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım e-kitap pdf, Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım PDF Drive, Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım PDF indir Oku
Gerçek bir centilmen ayrıldığı kadından da, ödediği vergiden de konuşmaz diye bir söz mevcuttur. Aslını söylemek gerekirse bu kuyruklu bir yalan. Bunu az evvel ben öylesine uydurdum. Kusuruma bakmayın. Lakin böylesi bir söz gerçekten var olsaydı, nasıl sağlıklı kaldığını anlatmamak da centilmenliğin kaidelerindan biri olabilirdi. Evet, gerçek centilmenler kendi sağlıklı kalma metotlarıni bireylerin karşısında yerli yersiz anlatmazlar herhalde. Bana öyle geliyor. Elbette herkesin bildiği üzere ben gerçek bir centilmen olmadığımdan, böyle şeyleri kafama takmam, ama takdir edersiniz ki böylesi bir kitabı yazmanın utanç duygusu uyandıran tarafları da var. Bahane üretiyor gibi görünebilirim, kusuruma bakmayın, ama bu koşmak üzerine yazılmış bir kitap, sağlıklı kalma metotları üzerine değil. Burada, “Haydi bakalım! Her gün birlikte koşarak sağlıklı olalım!” gibi bir iddia ortaya atıyor değilim. Nihayetinde ben diye nitelendirdiğim insan için koşmayı sürdürmenin ne gibi bir şey olduğuyla alakalı düşüncelerimi aklımdan geçiriyor, hatta kendime sorular sorup kendim yanıtlıyorum, o kadar. Somerset Maugham, “Her tıraşta bir felsefe mevcuttur” diyor. Ne kadar önemsiz görünen bir şey olursa olsun, her gün yapılan bir şey olduğunda bununla alakalı bir bakış açısının da ortaya çıkacağına işaret ediyor sanırım. Yürekten katıldığımı belirteyim. Bundan dolayı hem bir yazar hem de bir koşucu olarak, koşmak ile ilgili kendi halinde, kişisel bir metin yazarak, normalde olmam gereken yoldan çıktığım söylenemese gerek.
Oldukça zahmetli bir durum, evet, ama ben yazıya dökmedikçe doğru düzgün düşünemeyen biri olduğumdan, koşmanın benim için anlamı üzerine yorum yapabilmem için elimi hareket ettirerek gerçekten böylesi bir metin oluşturup görmem gerekti. Bir zamanlar Paris’te, otelde uzanmış, International Herald Tribune gazetesini okurken, rastlantı sonucu maraton koşucuları ile ilgili hazırlanmış özel bir dosya gözüme ilişti. Çok sayıdaki ünlü maraton koşucusu ile röportaj yapmışlar, onların yarış esnasında kendilerini ayakta tutmak için içlerinden ne tür bir mantra tekrarladıklarını sormuşlardı. Oldukça enteresan bir yazıydı. O yazıyı okuduğumda herkesin çok değişik şeyler düşünerek 42.195 kilometrelik mesafeyi koştuğunu görmüş, hayrete düşmüştüm. Tam maraton bu kadar çetin bir mücadeledir işte, içinizden bir mantrayı sürekli olarak tekrarlamadığınız sürece başarabilmeniz olabilecek değildir. Aralarında, (yine bir koşucu olan) ağabeyinden öğrendiği beylik bir ifadeyi, koşmaya başladığı günden bu yana yarışlar esnasında sürekli olarak içinden tekrarladığını söyleyen bir koşucu vardı. Pain is inevitable. Suf ering is optional. Tam karşılığını Japonca tercümede verebilmek zor, ama yine de son derece basit bir biçimde çevirecek olursak, “Acı kaçınılmazdır, ama acı çekmek bir seçim meselesidir (ve size bağlıdır)” manasına gelmektedir. Sözgelimi, koşarken, “Off! Başaramayacağım. Artık işim bitti! ” diye düşünecek olursanız, “acı” kaçınılması zor bir gerçektir, ama “işinin bitip bitmediğini” düşünmek nihayetinde birinin kendi tasarrufundadır. Bu sözün maraton dediğimiz mücadelenin özünü yakaladığı kanısındayım. Koşmak ile ilgili bir kitap yazmayı aklıma koymam şöyle böyle on yıl kadar önceydi; ama ardından, öyle olmasın, yok böyle de değil, düşünceleri içinde kaybolarak, yazmaya girişemeden aylar, seneler geçiverdi.
“Koşmak” diye tek sözcükle söylense de, tema böylesine havada kalan bir tema olunca, acaba neyi ne biçimde yazmak iyi olur diyerek düşüncelerimi bir türlü toparlayamadım. Lakin bir gün aniden kafamın içinde bir ışık yanıverdi. Kendi hissettiklerimi, düşündüklerimi başından bu yana olduğu gibi dürüstçe, elimden geldiğince metin haline getireyim, nihayetinde buradan başlamaktan başka yolu yok, diye bir sonuca vardım. 2005 senesinin yazından bu yana müsvedde halinde aklıma estikçe yazmaya başladım, 2006’nın sonbaharında bitirdim. Bir bölümünde geçmişte yazdığım metinleri alıntıladım, ama çoğunlukla yazma anında içimden geçenleri olduğu gibi yazıya döktüm. Koşmak ile ilgili dürüstçe yazmak, benim kendimle alakalı (bir nebze) dürüstçe yazmam manasına da geliyordu. Ortalarda bunun farkına vardım. O yüzden bu kitabı koşma eylemi ekseninde yazılmış bir anıt olarak okumanızın da mahzuru yok. Bu kitap felsefe ölçüsünde olmasa bile, bir tür deneyimsel disiplini de bir nebze kapsamaktadır. Belki de önemsenmeyecek bir şey olabilir, ama benim kendi vücudumu gerçekten hareket ettirmek yoluyla, seçim meselesi olarak uğradığım acı aracılığıyla kişisel olarak öğrendiğim şeyler. Genel geçer tarafları pek olmayabilir, ama yine de ne olursa olsun, burada anlatılan benim işte.