PDF

Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din PDF Oku indir

Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din kitabını araştırdık. Ayrıca Sigmund Freud tarafından kaleme alınan Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din kitap özetinin yanı sıra, Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din pdf oku, Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din yandex, Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din e-kitap pdf, Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din PDF Drive, Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din PDF indir Oku

Musa’nın hikâyesi ve Mısırlı kökeni ilk kez tarihi bir roman gibi ele alınacaktır. Yaşamöyküsü tarihsel ve psikolojik eleştirinin hassas araçları ile inşa edilecek. Yapıtlarının ve Yahudi halkının tarihi, Musa’nın hikâyesinden yola çıkılarak oluşturulacak. Yahudi tektan-ncdığının kökeni ve gelişimi -tinsel gelişime atılan adım-, Mısır’a bağımlılığı ve yazgısının süreci ve tüm bunların hepsi aslında bu dini yaratanın öyküsünden çıkartılabilir. Bu temel üzerinden Freud, Yahudi halkının bir çok özelliğini anlama, özellikle de dinin yapışma yeni bir bakış kazanma fırsatı yakalıyor. Önceki kitapları Totem ve Tabu ve Bir Yanılsamanın Geleceği de kelimelerine eklediği düşüncelerden yola çıkıyor ve onları “daha adil bir formül ile” geliştiriyor. Bulgusu ise şöyle: dinin gücü “gerçekliğine dayanır, fakat bu gerçeklik maddi değil, tarihidir.” I MISIRLI MUSA Bir halkın, oğullarının içinde en büyüğü saydığı bir adamı el inden almak, isteyerek veya basit bir şekilde yapılacak bir şey değildir, özellikle de kendiniz de bu halktansanız. Lakin gerçeklik arayışında, hiçbir güç, sözde milli çıkarlar uğruna bizi yolumuzdan alıkoyamaz ve konuyu açıklığa kavuşturmaya çalışırken tüm bunların bizim dağarcığımıza da faydası olabileceği beklentisi içinde olabiliriz elbet. Yahudi kavminin kurtarıcısı, yasa koyucusu ve dininin kurucusu olan Musa’mn uzak bir geçmişe ait olması, onun tarihi bir kişilik mi yoksa efsanenin bir yaratası mı olduğu sorusunu akla getiriyor ister istemez. Yaşadı ise, bizim takvim hesabımıza göre 13. belki de 14. yüzyılda yaşamış olmalı; kutsal kitapların ve Yahudiler tarafmdan oluşturulan yazm geleneğinin bize aktardıklarının dışmda kendisi ile ilgili başka bir bilgimiz yok. Bu nedenle bu probleme ilişkin tam bir kesinliğe varamasak da, tarihçilerin büyük bir kısmına göre Musa gerçekten yaşamıştır ve ona atfedilen Mısır’dan çıkış hikâyesinin aslında gerçek olduğuna dair de görüş birliği var. Haklı olarak bu önkabul olmadan İsrail halkının sonraki tarihini arılamanın güç bulunacağı söyleniyor.

Lakin bugünkü bilim daha dikkatli olmaya ve tarih eleştirisinin ilk dönemlerinden değişik bir biçimde, aktarılan bilgiyi çok daha titizlikle ele almaya başladı. Kişi olarak Musa’da bize ilgi çekici gelen ilk şey, İbranice-de Moşe olarak adlandırılan ismidir. Bu isim nereden geliyor? Anlamı nedir? Bilindiği üzere Mısır’dan çıkış 1 hikâyesinin ikinci bölümündeki anlatı bunlara bir yanıt niteliği taşır. Anlatıya göre, Nil’e bırakılan oğlanı kurtarıp ona bu ismi veren Mısırlı prenses bu ismi şu etimolojik sebepten ötürü koyar: çünkü onu su’dan çekip çıkarttım. Açıkçası tek başına bu açıklama yetersizdir bizim için. İsmin Incil’deki “Su’dan çıkartılan” yorumunu, “Yahudi sözlüğü” den bir yazar 1 “bu, halk etimolojisindeki kullanımıdır ve halihazırda kullanılan îbranice şekli ile (‘Moşe’ en fazla ‘dışarı çıkgit gide artan’ manasına gelebilir) uyuşmamaktadır” şeklinde yorumlar. Yam sıra, bu iddia iki farklı nedenle desteklenebilir; birincisi, Mısırlı bir prensese îbranice bir ismin türevini mal etmenin anlamsızlığı ve İkincisi çocuğun çekip çıkartıldığı suyun Nil nehri olmaması ihtimali. Buna karşın uzun süredir ve farklı kaynaklardan Musa isminin Mısır kelime haznesinden geldiği tahminleri yürütülüyor. Bu konuya ilişkin fikir beyan eden tüm yazarların adlarım anmadan, söz konusu iddiayı, “History of Egypt” (1906) adlı kitabı yetkin bir kaynak olarak kabul gören bir yazarın, /. H. Breasted’in yeni bir kitabından bir alıntı çevirisi yaparak aktarmak istiyorum. 2 “İsminin (bu önderin) Musa olması dikkat çekici. Basit anlamda eski Mısır dilinde ‘muşa’ yani ‘çocuk’ sözcüğünden gelmektedir ve örneğin Amen-musa, Amen-çocuk manasına gelmektedir veya Ptah-musa, Ptah-çocuk gibi yine kendileri de uzun cümlelerin kısaltılmış halleri olan çoğu ismin kısa halidir: Amen (armağan etti bir) çocuk veya Ptah (armağan etti bir ) çocuk. ‘Çocuk’ ismi bir süre sonra orijinal uzun isimlerin yerine geçen bir kolaylık olarak görülmüş ve ‘Musa’ isminin farklı hallerine Mısır yazıtlarında çok fazla rastlıyoruz. Musa’nın babası olabileceken oğluna Ptah veya Amen ile birleşen bir isim verir ve gün geçtikçe günlük yaşamda tanrı’run adından vazgeçilip, çocuk kısaca ‘Musa’ olarak çağrılmaya başlanır.

(‘Moses’in sonundaki ‘s’ harfi Eski Ahit’in Yunanca çevirisinden gelir. İbraniceyle de bir ilgisi yoktur, zira orada isim ‘Moşe’ olarak geçer.)” Kitapta geçen alakalı yeri harfi harfine aktardım ve ayrıntılarla alakalı sorumlulukları üzerime almak istemem. Breasted’in isimleri sayarken özellikle Ah-mu-sa, Thut-musa (Tothmes) ve Ra-musa (Ramses) gibi Mısır firavunlarının isim listesinde, içinde tanrı adlarının geçtiği benzer isimleri saymasma da biraz şaşırdım doğrusu. Musa ismini Mısır kökenli olarak kabul edenlerden birinin, bu ismi taşıyan birinin de Mısırlı olduğu sonucuna varması veya en azından bu ihtimal üzerinde durması beklenebilirdi. Modem zamanda artık, insanlar tek bir isimle değil, soy isimleri ve isimleri olmak üzere iki isimle yaşamlarım sürdürmelerine ve isim değişiklikleri ve benzerlikler yeni koşullarda olası olmasma rağmen, bu tür sonuçlara artık basit bir şekilde varılabiliyor. Böylelikle şair Chamisso’nun Fransız kökenli olması, buna karşın Napoleon Bounaparte’m İtalyan ve Benjamin Disraeli’nin isminden de anlaşılacağı üzere gerçekten de Yahudi kökenli bir İtalyan olmasma şaşırmıyoruz. Ve eski ve erken dönemler için, isimden yola çıkarak etnik kökene varmak çok daha güvenilir ve aslmda zorunlu bir sonuç olmalıydı. Yine de bildiğim kadarıyla Musa olayında, tıpkı Breasted gibi Musa’nın “tüm bilgeliği ile Mısırlı” olduğunu kabul etmeye hazır olanlar da dahil, hiçbir tarihçi bu sonuca varmamıştır. 3-1 Engelin ne olduğunu tam anlamıyla bulmak olabilecek değil. Belki de İncil geleneğine karşı duyulan saygı bir türlü aşılamıyordu. Ya da belki de Musa’nın Yahudi olmaması düşüncesi insanlara korkunç geliyordu. Her şeye rağmen Mısır kökenli bu isimden Musa’nın kökenine ilişkin kabul görür bir karara varılmadığı, başka bir sonucun çıkartılmadığı ortaya çıkmakta. Bu büyük adamın milliyetine ilişkin soruya bir anlam atfedildiğinde, verilecek yanıt için yeni malzemelere dayalı iddialarda bulunmak, arzumuz. Benim ufak incelemem bunu planlıyor.

Imago dergisinde yayımlanması, psikanalizi kullanmaya yönelik bir içeriğe sahip olmasmdan kaynaklanıyor. Bu tür bir gerekçe şüphesiz psikanalitik düşünmeye alışık ve onun sonuçlarım değerlendirmeyi bilen bir okuyucu azınlığım etkileyecektir. Umarım tüm okurlar onlar için bir anlam ifade eder. 3 Age, s. 334. 4 Musa’nın Mısırlı olduğu tahmini erken zamanlardan günümüze kadar yeterince araştırılmamış da olsa, çok fazla isminden yola çıkılarak yürütülmüştür. 5 “Schriften zur angewandten Seelenkunde” beşinci dergi, Fr. Deuticke, Wien. Rank’m bu çalışmaya ilişkin kendi katkısının değerine burada değinmeden edemeyeceğim. 1909 senesinde O. Rank, o zamanlar benim de etkim de kalarak, teklifim üzerine “Kahramanın doğum miti” 5 adında bir yazı paylaştı. Yazıda, “Kültür oluşturmuş mühim halkların hemen hemen hepsinin erken zamanlarda kendi kahramanlarım, tanınmış krallarım ve prenslerini, din kurucularım, hanedanlarım, imparatorluk ve şehir yöneticilerini, kısacası milli kahramanlarını yazıtlarda ve destanlarda övdükleri” olgusuna değiniyor. “Bilhassa de bu bireylerin doğum ve gençlik öykülerini fantastik öğelerle süslemişler, farklı, aym zamanda birbirine bi hayli uzak ve tamamıyla birbirinden bağımsız halkların içindeki benzerlik, hatta kelimesi kelimesine uyum zaten bilinen bir şey ve bu bir çok araştırmacının da dikkatim çekmiştir.” Rank’m yöntemine yani Galton 2 tekniğine göre hadiseleri birleştirirsek, tüm öykülerin asıl öğelerim öne çıkgit gide artan “ortak bir efsane”‘ye göre aşağıdaki tabloya ulaşırız: “Kahraman soylu bir ailenin çocuğu, genelde bir kralın oğludur. Doğumu örneğin dünya nimetlerinden kaçınılan bir yaşam veya uzun süren bir kısırlık dönemi veya dış etkenlerden kaynaklanan yasaklar veya önüne geçerden ötürü ebeveynlerin gizli birlikteliği gibi birtakım zorluklara gebedir.

Hamilelik sırasında, hatta öncesinde genelde babayı zor durumda bırakan, çocuğun doğumunu bildiren bir uyanda (rüya, kehanet) bulunulur. Bunun üzerine yeni doğan çocuğun çok fazla babanın veya onu temsil eden birinin kışkırtması ile de öldürülmesine veya terk edilmesine karar verilir; genelde bir sandığın içinde suya bırakılır. Sonra çocuk hayvanlar veya sıradan insanlar (çobanlar) tarafından kurtarılır ve dişi bir hayvan veya sıradan bir kadın tarafından emzirilir. Çocuk büyüdükten sonra, çok değişik yollardan geçerek soylu ailesini tekrar bulur, öte yandan babasından intikam alırken diğer öte yandan çevresi tarafından kabul görür, şan ve şöhrete kavuşur.” Bu tarz bir doğum mitinin ilişkilendirildiği en eski tarihi kişilik Babil’in kurucusu (MÖ 2800 dvarı) Agadeli Sargon’ dur. Ona atfedilen anlatıya burada değinmek, bize de yarar sağlayacaktır: “Ben Agade’nin kuvvetli kralı Sargon. Annem bir rahibeydi, babamın erkek kardeşi bizim dağlanmızda yaşardı, yine de babamı hiç tanımadım. Fırat kıyısındaki şehrim Azupirani’de rahibe olan annem bana hamile kaldı. Beni gizlice doğurdu. Beni kamıştan bir sepetin içine yatırdı, zift ile sıvadı ve beni boğulmama izin vermeyecek bir akıntının içine bıraktı. Akıntı su-tann Enki’ye sürükledi. Su-tanrı Enki, yüreğindeki iyilikle beni sudan çıkarttı. Su-tanrı Enki beni kendi oğlu gibi büyüttü. Su-tann Enki beni kendi bahçıvanı yaptı. Bahçıvanken beni îştar sevdi, kral oldum ve 45 yıl hükümdarlığımı sürdürdüm.

” Agadeli Sargon’un söylencelerinde sözü edilen bize tanıdık isimler, Musa, Kyros ve Romulus’tur. Bunun dışında Rank, aynı gençlik öyküsünün tamamının veya tamdık gelen parçalarının sözkonusu edildiği yapıtlarda veya efsanelerde geçen kahraman figürlerinin çoğunu derledi: Oedipus, Kama, l’aris, Teîephos, Perseus, Herakles, Gılgamış, Amphion ve /ethos vs. Bu mil/in kaynağım ve altında yatan niyetin arka planını Rank’m incelemeleri bize daha yakında zamandan gösteriyor zaten. Benim ise yalnızca birkaç ima ile konuya değinmem yeterli olacaktır. Kahraman, cesurca babasma karşı gelmiş ve sonunda onu görkemli bir zaferle yenilgiye uğratmış insana denir. Bizim efsanemiz, çocuğun babanın karşı çıkışma rağmen dünyaya getirildiği ve babanın kötü niyetine rağmen kahramanın kurtarılmasına izin verilen bu savaşı, birey oluşun tarihsel kökenine kadar izler. Küçük bir sandığın içine bırakılma hikâyesinin doğum olayının sembolik bir temsili olduğu açık, bu dürümda sandık ana rahmi, su ise rahmin içindeki yaşam suyudur. Sayısız rüyada anne-baba-çocuk ilişkisi suda n çekip çıkartma veya sudan kurtarma motifi ile tasvir edilir. Halk hayalinde, müthiş bir kişiliği burada sözü geçen doğum efsanesi ile ilişkilendirdiğinde, söz konusu kişiyi kahraman olarak meşru kılarak, onun bir kahramana yaraşır biçimde yaşadığım da ilan etmek ister. Lakin tüm anlatımlı kaynağı, oğlun anne-babasına karşı hislerinin değişmesine dayanır, özellikle de babasına karşı başkaldıran bir çocuğu konu edinen bir “aile romanı” havasmdadır. İlk çocukluk senelerında baba fazla görkemli görünür gözüne, rüyada veya masallarda görülen kral veya kraliçe her zaman ebeveynleri tasvir eder. Buna karşın sonraları başkaldırının ve gerçek hayal kırıklıklarının etkisiyle çocuk ebeveynlerden kopar ve babaya karşı eleştirel bir tavır takınır. Mit’te geçen, gerek soylu gerekse de sıradan olan ailelerin her ikisi de çocuğun yaşamında birbirini izleyen süreçlerde karşısma çıkan, kendi ailesinin yansımalarıdır.

Sigmund Freud – Musa Ve Tek Tanrılı Din PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu