Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi PDF Oku indir
Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi kitabını araştırdık. Ayrıca Sergey Malişev tarafından kaleme alınan Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi kitap özetinin yanı sıra, Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi pdf oku, Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi yandex, Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi e-kitap pdf, Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi PDF Drive, Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi PDF indir Oku
Tarihin sınıf savaşımları tarihi olduğu, sınıf hareketiyle az çok alakalı herkes tarafından tekrarlanır. Ne var ki, bu savaşın, hangi aşamalardan geçtiği, insanlığın toplam evriminin bugüne hangi dersler bıraktığı çoğu kere unutulur yahut görmezden gelinir. Tarih sınıf savaşımları tarihidir; fakat bu sınıfların kendiliğinden harekete geçtiğini, düz bir çizgi izlediğini anlatmaz. Tarih, yenilgiler ve zaferlerin eşlik ettiği, bir sonraki kuşağa öncesinden deneyimler taşıdığı, bu tecrübelerin bilincine varıldığı ölçüde insanlığın ileriye çıkmasına vesile olan, bu tecrübelerin unutulduğu durumda da, insanlığın daha faza acılar çekmesine neden olan yenilgiler ve geriye düşmelerle sonuçlanan olaylar dizesinden başka bir şey değildir. Yazılı tarih, hep egemenlerin damgasını taşır, egemenlerin prizmasından, ezilen ve sömürülen kitlelere aktarılır. Tarihi gerçek zeminlerde kavramak için, resmi tarihin ötesine geçmek, hadiseleri kaynaklarından öğrenmek gerekiyor. Lakin bu biçimde, tarihte yaşananlar, geleceğe ışık tutabilir, yeni tarihsel olaylarla öncekiler aşılarak tamamlanabilir. Bugün dünyaya egemen olan kapitalist barbarlık ve kölelik, ezilen ve sömürülen yığınları kendi tarihine yabancılaştırdığı için egemenliğini sürdürmektedir. Kendi tarihine yabancılaşanlar, yalnızca sıradan ezilen ve sömürülen kitleler değildir; mevcut egemenliğe savaş açanlar da, mevcut egemen bilincin etkisiyle, kendi tarihine yabancılaşmıştır. Yüzsenelerdır varlığını sürdüren burjuva dünyaya kafa tutarak, tarihin akışını değiştirmiş bir zirve olan Ekim Devrimi ve onun öncüsü Bolşeviklerin deney ve dersleri unutulmaya, nostaljik anmalara yüztutmuştur. Bu nedenledir ki, insanlık, sömürenlerin de, sömürülenlerin de, ezenlerin de ezilenlerin de olmadığı bir özgür dünyayı yaratmak için, tarihin gördüğü en uygun koşullan yaşamasına rağmen, mevcut egemenliğe kafa tutacak, böyle bir dünyanın yaratılmasının öznesi olacak sınıfın örgütlenmesini sağlayacak bir önderliğe, bozkırı tutuşturacak bir kıvılcımı çakacak öncüye sahip olamadığı için, tarihi egemenler yazmaya sürdürmektedir. İşte bunun için, kendi tarihimize sahip çıkmamız, onun evrenselleşmiş birikim ve dersleriyle kuşanarak ileri sıçramamız gerekiyor. Ekim Devrimi’nin üzerinden 83 yıl geçti. Bugün, geçen bunca süreye rağmen, komünizm adına ayakta kalmaya çalışan tüm devrimci akımların, temel referans ve esin kaynağı olması, onun hala aşılamayan bir eşik, evrensel çapta bir hareket olmasından gelmektedir. Bu toprakların devrimci hareketi, hala büyük bir çoğunlukla, Ekim Devrimi’ni esin kaynağı, onun öncüsü Bolşevikleri temel referans olarak almasına rağmen, bu devrimin hem evrensel çapta sonuçlarına, hem öncesine, hem de akıbetine, ona öncülük eden Bolşevik hareketin politik ve örgütsel deneyimine yabancıdır.
Bu yabancılık bir bilgi eksikliğinden öte, devrimci sınıf politikasının her etapta nasıl somutlaştığı, Bolşevik hareketin öncesiyle nasıl bir kopuş, ve sürekli olaraklik yaşadığının bilince çıkartılmamasıyla alakalıdir. Gecikerek de olsa paylaştığımız bu kitapçık, 1905 Rus Devrimi’nin arkasından, burjuvazinin işçilerden intikam almak maksadıyla yoğun bir lokavt hareketine girişmesi neticesinde, Bolşeviklerin işçi sınıfının işsizler kesimini örgütlemek maksadıyla giriştiği deneyimin tanıklığını yapmaktadır. Kitabın yazarı olan Sergey Malişev, RSDİP’e katıldığı 1902 yılına kadar St. Petersburg’da Obukhov fabrikasında işçi olarak çalıştı, 1903 senesinde Bolşeviklerin yanında yer alarak Odesa’da çalışma sürdürdü. Kendisinin de içinde olduğu ve Bolşeviklerin örgütlediği işsizlerin örgütlenmesi faaliyetinde yer aldı. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda, işçi sınıfından kopuk devrimci grupların yoğun bir ideolojik-örgütsel bunalım yaşadığı, öte yandan ise, devrimci enerjiklerin alttan alta kaynadığı ve ileriye çıkmaya çalıştığı koşullarda, böyle bir deneyimden öncü işçilerin ve devrimci militanların öğreneceği çok şey var. Uzun senelerını sınıfı keşfetmek için harcayan devrimci hareket, yaşamın da gücüyle sınıfı keşfederek ona yönelmeye, onunla birleşme çabasına girdi. Ne var ki, bu yöneliş işçi sınıfının tarihsel misyonunun bilinciyle birleşmediği için, sınıfa yöneliş sendikalara yönelişle, işçi sınıfının her durumda azınlığını oluşturan büyük sanayi işçilerine yönelmekle sınırlı kaldı. İşçi sınıfı dendiğinde hemen herkesin aklına, sınıfın bunun yanı sıralıklı kesimi, sendikal bürokrasinin varlık zeminini oluşturan büyük sanayi işçileri geldi. Milyonlarca, sendika ve sosyal güvence ile ilgilin yoksun ufak ve orta büyük işletmelerde çalışanlar, milyonlarca işsiz, işçi sınıfından bile sayılmadı, anti-faşist savaşımın, demokrasi programlarının yedeği olarak görüldü. Böyle olunca da, işçi sınıfına devrimci endişelar ve amaçlarla yönelenler, sınıfın tarihsel misyonuyla güncel hareketi içindeki ilişkiyi devrimci sınıf politikası zemininde kavrayamamaları sebebiyle işçi sınıfının bunun yanı sıralıklı kesimleriyle bileşemediler; birleşmeyi bir ölçüde başaranlar ise, devrimci amaç ve programlarından vazgeçerek bu birleşmeyi sağladılar. Sınıfın ufak-orta büyüklükteki işletmelerde, geçici işlerde çalışan, işsizleri de kapsayan görünmeyen kesimleri 15-16 Haziran, Gazi Ayaklanması, ’96 1 Mayıs’ı gibi tarihsel kesitlerde devrimci dinamizmini ortaya koyarken; geleneksel ve yerleşik anlayışlar, sınıfın bu kesimlerini ya görmezden gelmiş, en mühimsi de sınıfın dışında “anti-faşist” bir potansiyel olmaktan öte bir anlam yüklememiştir. Sınıfın görünmeyen kesimleri “kent yoksulları”, “anti-faşist güçler”, “ufak burjuva katmanlar”, “varoş dinamiği” vb. kategoriler içine sokularak sınıf-dışı politikanın meşrulaşmasına katkıda bulunmuştur. Gerçekte bu bakış açısı sınıfı büyük işletmelerle, sendikalı kesimlerle daraltan, sığlaştıran bir bakış açısı olduğu, bugün bir çokları tarafından gecikilerek de olsa fark edilmektedir.
Bugün, işçi sınıfının ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfının sendikasız, sosyal güvenceden yoksun ve işsiz kesimlerini, devrimci bir program temelinde örgütlemek, yalnızca komünist politikanın gereği değil, devrimciliği üretmenin de zorunlu koşulu haline gelmiştir. Çünkü devrimci bir önderliğin, eş deyişle devrimci bir sınıf hareketinin olmadığı koşullarda, sermayenin saldırıları sebebiyle, işçi sınıfı kesimsel çıkarlar temelinde bölünmüş ve örgütsüzleştirilmiştir. Sınıfın az sayıdaki kesimi görece bunun yanı sıralıklı ücret ve çalışma koşullan ile, sendika bürokratları aracılığıyla sermaye politikalarına bağımlı hale getirilmiştir. Bu kesim, mevcut bunun yanı sıralıklı konumunu korumanın sermayeyle cepheden yüz yüze gelmemekten kaçınmaktan geçtiğine inanmaktadır. İşten atılmanın kendisine ne tür bir yaşam getireceğini, etrafındaki işsiz kesimlerden somut olarak görmektedir. Aynı biçimde, sendikalan dışında, kendisinin tutunacağı, çıkarlarını savunacağı, güven verici başka bir örgütlülük de görememektedir. Bu koşullarda açıktır ki, işçi sınıfının bu kesimi, sınıf hareketinin yükseldiği, nihai darbenin vurulacağı koşullarda belirleyici bir rol oynasa da, sınıf hareketinde öncü, devrimci bir motor rolü oynayamaz. Bunun yanı sıra ise, milyonlarca işçi, bırakalım sosyal güvenceye sahip olmayı, insanca bir yaşam koşulunu sağlamak maksadıyla bile, büyük bir fiziksel ve ruhsal yıpranmayı göze almaktadır. Bu kesimin, bu koşullarda ideolojik ve politik yanılsamaları dışında, düzenden bir beklentisi yoktur, olamaz da. Kelimenin gerçek anlamıyla bu kesimin, bu düzen altında zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Dolayısıyla da, düzenle cepheden yüz yüze gelmeye en uygun kesimi oluşturmaktadır. Bu kesimin örgütlenmesi, her durumda devrimci bir çabayı gerektirir, bu çabayı harcayanları devrimcileştirir. İşçi sınıfının bu kesimini örgütlemeye, onlarla birleşmeye dönük bir çabanın, kimseyi devrimci kimliğinden uzaklaştırıcı bir rol oynadığının dünya çapında da, bu topraklarda da bir örneği yoktur. Ama bir dönem devrimci olan partilerin, iyi niyetlerle de olsa işçi sınıfının bunun yanı sıralıklı kesimiyle birleşme, onu örgütleme çabasının, bir dönem sonra düzenin sol koltuk değneği olmayla neticelendiğının çok sayıda örneği mevcuttur. İşçi sınıfının, işsiz, sendikal örgütlülükten ve bunun yanı sıralıklı yaşam koşullarından yoksun kesimleri, devrimci kimliğin üretileceği verimli yataklar olmaya sürdürmektedir.
Rusya’da, Bolşeviklerin işçi sınıfının en eğitimsiz, örgütsüz kesimleri içinde her zamanda güç olmasıyla, Menşeviklerin her zamanda işçi sınıfının en bunun yanı sıralıklı ve kalifiye kesimleri içinde güç olması, Menşevizmin ve Bolşevizmin nasıl bir toplumsal tabana dayandığını göstermesi yönünden öğreticidir. “Bolşevikler işsizleri nasıl örgütledi?” kitapçığı bu bakımdan da öğreticidir. Bu kitap bir deneyimi yansıtmaktadır; ama her koşulda tekrarlanabilecek bir deneyim değil. Misal verilecek olursa, kitaptaki deneyimin yaşadığımız topraklarda olduğu gibi tekrarlanmaya girişilmesi, yalnızca deneyimi karikatüre dönüştürmeye yarar. Çünkü koşullar farklı. Şartların farklılığı hem nesnellik, hem de öznellik yönünden geçerlidir. Dikkat edildiğinde görüleceği gibi, Bolşeviklerin işsizleri örgütlenme deneyimi, devrimci bir durumun zirvesinde olmasa da, hala devrimci bir atmosferin olduğu koşullarda gerçekleşiyor. Yenilgi alınmıştır, ama bu çarpışılarak alınan bir yenilgidir ve teslimiyetçi bir ruh halinden uzaklık egemendir. Öznel bakımdan durum farklıdır; işçi sınıfının Sovyet örgütlenmesi ciddi yaralar alsa bile kuvvetli bir iz bırakmıştır. Bunun yanı sıra işçi sınıfının öncüsü RSDİP somutunda örgütlenmiş durumdadır. RSDİP içinde Bolşevikler, 1905 devrimi içinde oldukça önemli politik kuvvet haline gelmiş, işçi sınıfının en militan kesimlerinin güvenine sahiptir. Lokavtlarla işsiz kalan kesimler, böyle bir öncü aracılığıyla kısa bir sürede İşsizler Konseyi gibi bir örgütlenmeye kavuşmuştur. En mühimsi de, devrimci sınıf politikası, Bolşevikler somutunda işçi sınıfı saflarında etkin bir kuvvet durumundadır. İşte bu koşullarda işçi sınıfının çalışan kesimleri ile işten atılan kesimleri, devrimci politika zemininde ortaklaşmada zorlanmamaktadır. Bunun yanında, belediye işlerinin alınması, basit bir istihdam alanı yaratmaktan öte, işçi sınıfının kamu alanına aktif bir müdahalesi manasına gelmektedir.
Böyle bir istihdam alanı, bu toprakların yabancısı olmadığı tarzda, düzen partilerinin belediye yöneticileriyle anlaşarak, sınıfı düzen içi beklentilere sokan bir tarzla değil, bağımsız bir politik gücün kendine güven içinde sürdürülen bir kavga sonucu kazanılmıştır. Kitaptan komünistlerin, sınıf bilinçli işçilerin öğrenmesi gereken en mühim ders, sınıf politikası ve bunun uygulama alanı olarak olarak politika tarzıdır. Devrimci sınıf hareketi, devrimci sınıf politikası ve tarzının ürünü olabilir fakat.
Sergey Malişev – Bolşevikler İşsizleri Nasıl Örgütledi PDF indir Tıklayın