Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması PDF Oku indir
Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması kitabını araştırdık. Ayrıca Samuel Huntington tarafından kaleme alınan Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması kitap özetinin yanı sıra, Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması pdf oku, Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması yandex, Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması e-kitap pdf, Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması PDF Drive, Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması PDF indir Oku
“Medeniyetler Savaşı”, her şeyden önce, içinde yaşadığımız çağın kendine özgü yanlarını nasıl anlamamız gerektiğine dair bir açıklama modeli sağlamaktadır bize. Tıpkı yaşadığımız gerçekliği “tarihin son bulmuş” olduğunun göstergeleri istikametinde okuyan “Tarihin Sonu” tezi gibi. Ama daha mühimsi bu tez, tıpkı aynı gerçekliği modernizmin krizi, modernizmin sonu, geç kapitalizmin mantığı, postmodern bir dönemin başlangıcı yahut modernizmin daha bir radikalleşmesi, düşü-nümsel modernliğin başat olması şeklinde tanımlamaya girişen açıklama çerçevelerinin eşliğinde düşünülmesi gereken bir çerçeve gibidir. Okuyucu, kitabın sayfalarında değişik bakışaçılarından bu açıklama modelinin farklı değerlendirmelerine tanık olacak. Kısa olarak, Huntington’ın söylemeye çalıştığı şey bugün ülkeler arası ve kültürlerarası karmaşık düzende kendini açığa ağır ağır çıkarmakta olan başat olgunun bir uygarlıklar çatışması olduğudur. Görünürde ne bir sınıf çatışması ne de mutlu liberallikle son bulan bir tarihin eşiğindeyiz. Fukuyama’nın gösterdiği tüm ampirik verilerin aksine bugün (Huntington’a göre) sekiz fay hattında teşhis edilebilen medeniyetler içindeki gerilimler alabildiğine hareketli bir yeni tarihin eşiğinde olduğumuzu göstermektedir. Gerek Körfez Savaşı’nda Müslüman ve Hristiyan dünyalar içinde bir araya gelen siyasî bilinç, gerekse Cezayir halkına Batılı ülkelerin reva gördükleri özgürlük düşmanı askerî diktatörlüğün hafızalardaki yerleşimi, hatta Bosna’daki soykırım teşebbüsleri karşısında Batılılar’ın lakayt tutumlarının İslâm dünyasındaki yansımaları ve özgürlüğün beşiği Fransa’da okullardaki başörtüsü yasağı uygulaması, Salman Rüşdi olayı v.s; bunların hepsi bir medeniyetler savaşının tam ortasında yer alıyor olduğumuz ve bu savaşın en demirbaş protagonistlerinin “Biz” ve “Batılılar” olduğu düşüncesini kabul etmeye bizleri çok hassas kılıyor. Huntington’ın uygarlıklar savaşı tezi bu bakımdan mühim bir açıklama gücünü işin başında haiz görünmektedir. Gerçekten de modernleşme teorilerinin tüm öngörülerine rağmen bugün millî, etnik ve dinsel bilinçlenmelerde ve bu bilinçlenmelerin sosyal ve siyasal şiddetin kaynağı haline gelmesine her geçen gün biraz daha tanık olmaktayız. Modernleşme teorilerinin öngörüleri bu tür gerilimlerin modernleşmeye paralel olarak ortalıktan çekileceği yönündeydi. Beklendiği gibi olmadı. Huntington’a göre ülkeler arası ilişkilerde yeni yaşanan bir çok durumun kaynağı ne ekonomik ne de siyasal güç iradesine dayanmakta -tüm aradığı bir medeniyet şovenizminin tatminidir. Huntington’ın değerlendirdiği tüm ampirik veriler aslında modernleşme yahut postmodernleşme yahut tarihin sonu teorisyenlerinin dikkatinden kaçtığını söylemek haksızlık olur.
Aynı gerçekliği onlar da kendi iddiaları yönünden okumakta ve realiteye dönük farklı siyasî bilinçlerin oluşmasında işlevsel olmaktadırlar. Kuşkusuz realitenin bilinçten doğru kurulduğu yönündeki fenomenolojik bulguyu hayırla ya-detmek geliyor içimizden. Burada diğerlerinin yanı sıra Huntington’ın medeniyetler üzerinde odaklanan açıklama modelinin nasıl bir siyasî iradeyle eşgüdümlü olarak çalıştığı mühim bir sorudur. Bu derlemedeki yazıların birçoğu böylesi bir soruyu sormakta ve cevabını üstlenmektedirler. Takdir edilmeli ki, her sorunun sorulduğu yer olabileceken Huntington’m tavsiye ettiği realite algısına seçenek üretme iradesine tabîdir. Her biri sonuçta realitenin şöyle değil de böyle algılanması gerektiği yönündeki sözde-nesnel teşhisle realiteyi inşa iradesini de göstermektedir. Her bir diğeride tıpkı Kııhn’un açıklama modellerine karşılık gelen paradigmalarında olduğu gibi bazı şeyleri açıklamaya yönelmekten dolayı bazı şeyleri de açıklamaktan yoksun kalacak, bir çok şeyi açıkta bırakacaktır. Tüm bu açıklama modelleri saf bilimsel bir vasatta yürütüldüğü varsayıldığı sürece yalnızca bilimsel yöntemin eleştirilerine tabî 10 tutulabilirler. Lakin özel ikle sosyal bilimlerin tabiatına uygun olarak, bir paradigmanın bunun yanı sıra bir siyasal öneri olduğu gözönünde bulundurulduğunda, sözkonusu hiçbir öneri bilimsel safiyeti düzeyinde ele alınamaz. Kuşkusuz Huntington’ın medeniyetler çatışmasına odaklanan paradigmasını da dikkat çekici yahut enteresan kılan ne açıklama gücündeki yükseklik ne de tüm kaidelerina uyularak yapılmış bir teorik kurgu olmasıdır. Onu enteresan kılan, yaygınlık kazanmasını sağlayan yanının daha ziyade bu siyasî kullanışlılığı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Huntington’ın açıklama modelinin, sosyolojik bir analize medeniyet kavramını konu etmekle sosyoloj ik teamüllere aykırı davrandığı söylenebilir. Sosyolojik uylaşımlarda sınırları kesin hatlarla çizilemeyen muğlak bir deyim olarak karşılanmış olan medeniyet kavramına odaklanmanın hemen hemen zorunlu olarak ihmal etmek zorunda olduğu bir çok boyut mevcuttur. Misal verilecek olursa Huntington, sınıfların varlığını ve bunların ekonomik hayatta oluşturdukları gerilimleri ve bunların kimi zaman medeniyetler üstü teşekküllerini görmezlikten gelmektedir. Aynı biçimde modernleşme teorilerinin göz diktikleri bir çok kültürel ve sosyal gelişmenin açıklamışını da ihmal etmiş gözükmektedir.
Aslını söylemek gerekirse kendisi bu ihmali tercih ettiğini söyleyerek kendi görü-şündeki daralmayı haklılaştırmayı denemektedir. Kendi görüşünü paradigmalar kulvarında değerlendirdikten sonra sözkonusu ihmali fakat görülmesi gereken başka poblemleri görünür kılmak için tercih ettiğini rahatlıkla söyleyebilecektir. Körfez Savaşı, Cezayir olayı, Bosna soykırımı, Salman Rüşdi olayı gibi durumların ne sınıfsal ne de modernleşme bakışaçılarından açıklanabilecekleri gözönünde tutulduğunda haksız görülmeyebilir de. Lakin burada görülmesi gereken ve elinizdeki derlemedeki bir çok yazının işaret ettiği gibi, Huntington bütün bu haklılığını -böylesi bir yola sapmış olmanın doğal sonucu olarak- Batı merkezli oryantalist bir bakışaçısını daha da pekiştirmek için istihdam etmektedir. Dolayısıyla bu haksızlık çok da masum bir nesnel geçerlilik iddiasıyla yetinmemekte, yeni dünya düzeninde Batı’ya karşı olabilecek herhangi bir uygarlık seçeneğine karşı Batılılar’ın şiddet kullanımı da dahil her çeşit tedbire başvurumunun anlaşılır kılınmasında işe koşulmayı zımnen hatta yer yer açıkça kabullenmektedir. Elinizdeki derleme Huntington’ın bu önerisini ayrıntı kısmıyla açıkladığı makaleler ve mülakatlarının yanı sıra bu öneriyi bir çok bakımdan 11 enine boyuna tartışan b. Ajanı t ı Darüey, K. Mahbubanı, . Brzezinski, F. Fukuyama, J. Kurth, B. Kausikan, E.S. Ahmed, M Hanna, I. Wallerstein, P.
Sane, A. & H. Toffler, G. Picco, M. Aguirre, M. Arkoun, Abdurrahman Münif, J.F. Bayart, P. Beaudet, P. L. Berger, A. Sullivan, S. Amin, Arnold Toynbee, A. Davudoğlu, A. İnsel, M.
Özcan, B. Toprak, Ş. Alpay, D. Perinçek, K. Kahraman. 1. Kiras, H. Hatemi, M. Özdağ, S. Şener, Z.B. Sayın, Ö. Laçiner, Y. Aktay, M. Yılmaz gibi tanınmış yerli ve yabancı düşünürlerin yazılarından buluşmaktedir.
Murat Yılmaz’ın yaptığı derlemeye yazılarının alınmasına izin veren yazar ve yayıncılara teşekkür ederiz. Yayınevi olarak bu tür derlemelerle herhangi bir meselenin ele alınmasında farklı seslerin yankılanacağı bir ‘Vadi’ olmanın gereğine inanıyoruz. ‘Vadi’de seslerin çoğalmasıyla derinleşilir, fakat seslerin tüm birlikteliği tek bir ‘Sadâ’nın bekasına tanıklık eder.
Samuel Huntington – Medeniyetler Çatışması PDF indir Tıklayın