Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? PDF Oku indir
Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? kitabını araştırdık. Ayrıca Michael Foley tarafından kaleme alınan Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? kitap özetinin yanı sıra, Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? pdf oku, Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? yandex, Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? e-kitap pdf, Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? PDF Drive, Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? PDF indir Oku
Her bir rafın üzerinde kalan boşluğa bile kitaplar sıkıştırılmış, yerden tavana kadar uzanan kütüphanemi tarıyorum ve okumak istediğim tek bir kitap bile göremiyorum. Ardından büyüklüğüne ve klasik, caz, dünya müziği ve yetişkinlere yönelik rock albümleriyle dolup taşmasına rağmen dinlemek istediğim tek bir şarkı bile barındırmayan kuleler dolusu CD koleksiyonuma bakıyorum. Beni dürten şeyi başka yerde aramak gerekecek anlaşılan. Yirmi iki büyük bölgesel ve ulusal mutfağın her birine ayrı bölüm ayıran, dünyanın olabileceken en kapsamlı ve çeşitli lokanta rehberi Time Out Guide to Eating and Drinking in London’a başvuruyor ve yemeğe çıkacak bir tane dahi heyecan verici yeni yer bulunmamasına somurtarak sayfalarını karıştırıyorum. Yanıt daha uzakta, yurtdışında tatilin saflığı bozulmamış mutluluğunda aranmalı galiba. Ama web siteleri yalnızca cesaret kırıp sinir bozuyor. Neden hoş bir eski sahil kasabasında makul fiyatlı, barbekülü terası cıvıldayan, rengârenk çarşıya bakan, öte yandan denize yürüyüş mesafesinde, diğer yandan tüm ana ulaşım bağlantılarına sahip bir daire yok? Hem bundan azına kim razı gelir? Aynada yüzüme bakıyorum: asit yağmurlarıyla yıpranmış, öfkeli bir çirkinlik heykeli. Altmışların çiçek çocuğu nasıl bu hale gelebildi? Çiçek çocuklarına vaat edilmiş cinsel çeşitliliği halen tümüyle tadamamışken hem de? Yeni dalgaları hiç saymıyorum. Bugünlerde anal ilişkiyi, grup seksi, bağlayarak seks yapmayı ve cinsiyet değişimi cerrahi operasyonunı halen geçirmemiş bir transseksüelle ilişkiyi yaşamamış birisi yaşamış sayılır mı? Delilik tabi ki. Ama Batı dünyasında tatminsizlik, tedirginlik, arzu ve kırgınlığın sarhoş edici kokteyliyle huzuru kaçmamış kaç kişi var bugün? Kim daha genç, daha kabiliyetli, daha saygın, daha tanınmış ve hepsinden önce, cinsel açıdan daha çekici olmanın özlemini çekmiyor? Kim daha fazlasını hak ettiğine inanmıyor ve eline daha fazlası gelmediğinde öfkelenmiyor? Açlıktan kırılan bir Afrikalı çiftçinin, yaşamında kendisine hiç oral seks yapılmamış, orta yaşlı bir Batılı erkekten daha az adaletsizlik hissetmesi olabilecek. Tabii birden fazla kimse her şeyi birden istemenin saçmalığının da farkında artık. Ama o zaman başka sorular çıkıyor: Bu kadar ölçüsüz beklenti nereden çıktı? Başka seçenek var mı? Varsa nasıl erişilebilir? Geçmiş ve bugünün büyük zekâları işe yarar herhangi bir öğüt sunuyorlar mı? Söylediklerinde bir fikir birliği var mı? Varsa nedir ve 21. yüzyıl yaşantısına nasıl uygulanır? Bu kitapta bu sorulara bakılıyor. Basit yanıtlar yok yalnız. Hedefi saptamak bile zor.
Hoşnutsuz çılgınlığın farklıi hoşnut aklı başındalık, yani mutluluktur. Ama mutluluk sözcüğü her tür sorunu içinde içinde yer alıyor. Ben dahil birden fazla kimse neşeyle el çırpma ve kişisel gelişime bu derece bulanmış bir sözcüğü söylemeye zor dayanıyor. Mutluluk lafı akla derhal takdis edici ruhani gülümsemeleri, tefleri, turuncu elbiseleri ve “Bugün, kalan ömrünüzün ilk günü” yazılı tişörtleri (Şair Derek Mahon, altına bir dize ekleyivermiştir: “Karaciğerinize söyleyin, eski karınıza söyleyin bir de bunu” [1] ) getiriyor. Mutluluk gibi bayat, eski bir terim için fazla balakalı, fazla sofistike, fazla alaycı, fazla bilge, fazla post-her şeyiz biz. Mutluluk sözcüğü, aslında hepsi gizlice tatmak istiyor olsa bile bir filozoftan, bir romancıdan, bir şairden ve bir taksi şoföründen aynı kıkırdamalı “hıh” tepkisini alacaktır. Çoğu insan “yaşam berbat” der ama kimse kendisini bok gibi hissetmek istemez. Alternatif terimler tatmin edicilikten daha da uzak. Akademik camia, “Öznel İyi Olma”yı (Subjective Well-Being) önerdi önermesine ama terim hayat bulamadı. Popülistlerse yakın günlerde ortaya, insana ücra bir İngiliz sahil köyünü (kayalık sahiline rağmen hoş bir yer) hatırlatan “Welness”i (zindelik) attılar. Bildiğimiz, eski “mutluluk” utanç verici olma konumunda ve sözcüğü kullanmanın eziyeti bir yana, tanımlamak da olabilecek değil. Oxford sözlüğü enteresan bir tavırla, Sokrates’in iki bin yıl önce düzelttiği yanlış anlamayı sunuyor: “Talih yahut şans; başarı; refah.” Kavramı tanımlamaya yönelik daha titiz girişimlerse bitmek tükenmek bilmez alt bölümlenmeler içinde yitip gitmiş. Himalayalar’daki Budist Butan Krallığı bir Toplam Ulusal Mutluluk Komisyonu kurdu ve komisyonun ilk görevlerinden biri neyi teşvik için kurulduğunu tanımlamaktı. Bugüne dek mutluluğun dört ana payandası, dokuz alanı ve yetmiş iki göstergesini saptadılar.
Ama ülke acıklı eğilimlere direnme hususunda hâlâ diğer ülkelerden daha iyi durumda değil. Bir sözcünün kasvetle dile getirdiği üzere: “Geçen yüzyılda bir gence kahramanı sorulduğunda yanıtı mutlaka kral olurdu. Bugünse rap sanatçısı 50 Cent belirtiliyor.” [2] Uygulamada mutluluğun tarifini bulmak da ikna edici bir teoriye ulaşmak kadar zor. Zıddı stresin aksine, mutluluk kendini tanımlamaya pek gönüllü değil. Sefalet yüklü anıların aktarımı epey yerleşik bir türdür ama bu hususta mutluluğun muadili yoktur (hatta mutlu bir çocukluk, bir yazar için oldukça önemli engeldir). Görünüşe göre, yalnızca ıstıraplı deneyimler esin kaynağı sunabilmektedir. Belki mutluluğun şartlarından biri durum analizi yapmak istememektir. Çünkü her türlü tanımlama girişimi mutluluğu öldürecektir. Belki bilerek mutlu olmak olabilecek bile değildir. Belki mutluluk geriye dönük olarak, yalnızca yitirdikten sonra anlaşılabiliyordur. Bu görüşü ilk Jean-Jacques Rousseau işlemişti: “Altın çağ mutluluğu, ya insanlar keyfini sürecekken fark edilmeden geçip gittiğinden veya insanlar fark edebilecek durumdayken fazlatan bitmiş olduğundan, insan ırkına hep yabancı kalmıştır.” [3] Bir başka deyişle mutluysan fark edemezsin ve fark ediyorsan mutluluğa sahip değilsin demektir. Mutluluk yalnızca bazı zamanlarda erişilebilir olduğunda kalıcı bir durum olarak görülme eğilimindedir. Filozof Hannah Arendt insan yaşamının bir tükeniş ve yenilenme döngüsü olduğunu, bir inilip bir çıkıldığını ve hep yukarıda kalma çabalarının başarısızlığa uğrayacağını öne sürmüştü: “Istıraplı tükenişle haz verici yenilenme içindeki belirli döngünün dışında kalıcı mutluluk yoktur ve bu döngüyü her ne (tükenişin ardından yenilenme yerine, perişanlık getiren sefalet ve yoksullik veya tükenişin yerini can sıkıntısının aldığı büyük zenginlik ve tümüyle çabadan yoksun yaşam vb.
) bozarsa, yaşamaktan gelen temel mutluluğu mahveder.” [4] Yakından incelendiğinde mutluluk halinin bir hedef noktası değil, bir ucunda tatminiyetin, diğer ucundaysa vecdin [*1] olduğu bir yelpaze olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna bir diğer seçenekse mutluluğun bir durum değil, bir zaman, devam eden bir uğraş olduğudur. Aristoteles mutluluğu bir faaliyet olarak tanımlamıştı. Pek dünyevi bir Romalı, Marcus Aurelius, mutluluğu güreşmeye benzetmişti. Ya da belki mutluluk hem bir durum hem bir zamantir. Eski Yunan terimi eudaimonia her iki yorumu da içerir ve kabaca ongunluk yahut bayındırlık, güzelleşme ve gelişme diye çevrilebilir. Çekici bir fikir bu: Mutlu olmak, gelişmektir, güzelleşmektir. ( Evdemonik de Mutluluk Araştırmaları için hoş bir başlık; entelektüel ağırlık için Yunanca gibisi yoktur.) Bir de mutluluğun yalnızca talihli azınlığın eriştiği tek bir türünün olduğu varsayımı var. Ama enteresan eşsizliğimiz göz önüne alındığında iki mutlu birinin dahi tamamen aynı olguyu tattığını söylemek olabilecek değildir. Mutluluğun olabileceken stresinki kadar çeşidi mevcuttur. Bu tanımlanamaz şeye erişmeye gelince… Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ünlü, “mutluluk arayışı” hakkı yazılıdır. Ama çoğu kimse mutluluğun peşinde koşulacak bir şey değil, başka hadiselerin tesadüfi sonucu olduğu kanısındadır. Bu görüşü olabileceken ilk kez 19.
yüzyılda John Stuart Mill ortaya atmıştır: “Sadece kafalarını mutluluklarından başka bir şeye takanlar mutludur (…) Başka şeyi hedeflerler ve mutluluğu bu hedefe giderken bulurlar (…) Tek şans, mutluluğu değil, mutluluğa dışsal bir amacı yaşam amacı edinmektir…” [5] Haliyle başka sorular doğuyor: Bu “başka şey”, “harici bir amaç” ne demek? İyi yaşamak mı? Erdem mi? Bilgelik mi? Bunları tanımlamak mutluluğu tanımlamak kadar zor. Mutluluk üstüne düşünmenin poblemlerindan biri, her türlü düşünce zincirinin, ardında yüzseneler dolusu çelişkili yazın birikmiş uçsuz bucaksız bir düşünce alanına açılmasıdır. Arendt, erdemli eylemlerin doğaları icabı görünmez kalmaları gerektiğini söylemişti. Yani çifte darbe geliyor: İyilik görünmezdir ve mutluluk dilsizdir.
Michael Foley – Saçmalıklar Çağı – Modern Hayat Neden Mutlu Olmayı Zorlaştırıyor? PDF indir Tıklayın