Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler PDF Oku indir
Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler kitabını araştırdık. Ayrıca Tzvetan Todorov tarafından kaleme alınan Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler kitap özetinin yanı sıra, Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler pdf oku, Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler yandex, Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler e-kitap pdf, Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler PDF Drive, Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler PDF indir Oku
“Edebiyat nedir” uçurumuna dalmadan önce, elime ufak bir can simidi geçiriyorum: Sorgulamam ilk kez, edebiyatın varlığı üzerine değil, a EDEBİYAT KAVRAMI artık Levi-Bruhl çağında değiliz. Bu ilk gözlemlere, edebiyatın bugün geçirdiği dağılma gözlemleri eklenir: Alabildiğine farklı bakış açıları içinde bize sunulan yazıların baş edilemeyen çeşitliliği karşısında bugün edebiyat olanla olmayanı ayırt etmeye kim cesaret edebilir? Bu savlar kesin değildir: Sözcük dağarcığındaki kesin bir sözcükle karşılanmayan bir kavram da var olma hakkına sahip olabilir; ama edebiyatın “doğal” kişiliği üzerine bizi bir ilk kuşkuya yönlendirir. Bunun yanında, soruna ilişkin kuramsal bir inceleme bizi daha fazla rahatlatmayacaktır. Edebiyat gibi bir kendiliğin gerçekten var olduğuna ilişkin kesinlik nereden gelir? Deneyimden: Edebiyat yapıtlarını okulda, ardından üniversitede okuyoruz; edebiyat dergilerinde bu tür kitapları buluyoruz; gündelik konuşmalarda “edebi” yazarları alıntılamaya alışkınız. Bir “edebiyat” kendiliği bireylerarası ve toplumsal ilişkiler içinde etkindir, işte tartışılmaz gibi görünen budur. Olsun. Ama bununla ne ispatlandı? Daha geniş olan şöyle bir toplum, şöyle bir kültür olan bir sistem içinde, “edebiyat” sözcüğü aracılığıyla gönderme yapılan tanımlanabilir bir öğe mevcuttur. Aynı zamanda bu işlevi üstlenen bütün özel üretimlerin ortak bir doğadan ortaya çıktığını, bunun yanı sıra bunların kimliğini ortaya koyma hakkına sahip olduğumuzu ispatlamış mı oluyoruz? Kesinlikle hayır. Edebiyat adı verilen kendiliği daha kapsamlı bir dizgenin öğesi olarak tanımlayan ilk kavrayışı “işlevsel” diye adlandıralım; çünkü bu birim orada “işler” ve aynı işlevi üstlenen tüm bileşenlerin aynı özellikleri taşıyıp taşımadığını araştırdığımız İkincisini de “yapısal” olarak adlandıralım. Yeri geldiğinde birinden ötekine geçilebilse bile işlevsel ve yapısal bakış açıları birbirlerinden titizlikle ayrılmalıdır. Bu ayrımı örneklendirmek için değişik bir nesneyi alalım: Reklam şüphesiz toplumumuz içinde belli bir işlev üstlenir; ama onun belirlenmesi sorunu, kendimizi yapısal bakış yönünden sorguladığımızda çok daha güçleşir: Reklam, görsel veya sesli farklı iletişim araçlarından (daha başkalarından da) yararlanabilir, zaman içinde bir süreyi kapsayabilir veya kapsamaz, sürekli olarak veya kesintili ola10 EDEBİYAT KAVRAMI bilir, doğrudan yönlendirme, betimleme, anıştırma, zıtlama gibi değişik düzenekleri kullanabilir ve bu daha da uzatılabilir. Kesin (bir an için böyle kabul edelim) işlevsel kendiliğe ille de yapısal bir kendilik denk düşmez. Benzerliklerin her zaman gözlemlenebilir olmasına karşın yapı ve işlev birbirlerini kesinlemesine içermez. Burada, husustan çok bakış açısında bir değişiklik söz konusudur: Edebiyatın (veya reklamın) yapısal bir kavram olduğu anlaşıldığında, oluşturucu öğelerinin işlevlerinin açıklanması gerekecek; karşılıklı olarak “reklamın” işlevsel kendiliği, toplumun yapısı olduğunu söyleyebileceğimiz bir yapının bir parçasını oluşturur. Yapı, işlevlerden meydana gelir ve işlevler de bir yapı görülmektedirır; ama, bilginin konusunu bakış açısı oluşturduğu için değişiklığın görülmektedirılması kolay değildir.
Bir “edebiyat” işlevsel kendiliğinin varlığı, demek ki hiçbir biçimde yapısal bir kendiliğin varlığım içermez (bizi, durumun böyle olup olmadığını araştırmaya yöneltmesine karşın). Oysa edebiyatın işlevsel tanımlarının (ne ürettiği aracılığıyla değil, ne olduğu aracılığıyla) sayısı yüksektir. Bu yolun her zaman toplumbilime yöneldiğine inanmamak gerekir: Heidegger gibi bir felsefeci, şiirin özü hususunda kendini sorguladığında, işlevsel bir kavramı da kucaklar. “Sanat, gerçeğin kullanıma sokulmasıdır” demek veya “şiir, söz aracılığıyla varlığın temellendirilmesidir” demek, sanat ve gerçeğin ne olmaları gereği üzerine, bunları üstlendikleri vazifeye uygun hale getiren özel düzeneklerle alakalı görüş bildirmeksizin bir dileği dile getirmektir. Varlıkbilimsel işlev olması, onun bir işlev olarak kalmadığı manasına gelmez. Kaldı ki Heidegger’in kendisi de işlevsel kendiliğe bir yapısal kendiliğin denk düşmediğini kabul eder; çünkü araştırmasında “fakat büyük sanatın söz konusu” olduğunu söyler. Buradan, her sanat veya edebiyat yapıtını tanımlayabilmemizi sağlayan bir ölçüte değil, fakat sanatın bir bölümünün (en yetkin) neler yapması gerektiğine ilişkin bir kesinlemcye sahip oluruz.
Tzvetan Todorov – Edebiyat Kavramı ve öteki denemeler PDF indir Tıklayın