PDF

Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir PDF Oku indir

Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir kitabını araştırdık. Ayrıca Jean-Paul Sartre tarafından kaleme alınan Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir kitap özetinin yanı sıra, Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir pdf oku, Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir yandex, Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir e-kitap pdf, Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir PDF Drive, Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir PDF indir Oku

‘Eğer bir şeye bağlanmak1 istiyorsanızdiye yazıyor genç bir budala, ‘neden gidip Komünist Partisi’ne yazılmıyorsunuz?’ Pek çok kez bağlanmış ve bağlantılarından daha da çok caymış, ama bunu unutmuş büyük bir yazar da bana şöyle diyor: ‘En kötü sanatçılar en fazla bağlanmış olanlardır: Misal verilecek olursa, Sovyet ressamlarına bakın.’ Yaşlı bir eleştirmen hafiften sızlanıyor: ‘Siz yazını öldürmek istiyorsunuz: Güzel-Yazm’a duyduğunuz horgörii derginizi hayasızca kaplıyor. ’ Dar kafalının biri beni dikkafalı buluyor, ki bu, ona göre küfürlerin en kötüsü tabii; bir savaştan ötekine ayağını sürüyüp gelmiş, adı yaşlı kimselerin belleğinde farklı zamanlarda cansız anılar uyandıran bir yazar beni ölümsüzlüğü hafife almakla suçluyor: Kendisi, Tann’ya şükür, en büyük umutlarını ona bağlamış birtakım dürüst bireyler tanımakta. Amerikalı bir gazeteci bozuntusuna bakılırsa benim eksiğim, Bergson ve Freud’dan hiçbir şey okumamış olmam; ömrü boyunca hiçbir şeye bağlanmamış olan Flaubert ise, bir pişmanlık acısı gibi içimi kemirmekte. Bazı hınzır bireyler göz kırpıyor: ‘Ya şiir? Resim? Müzik? Onları da bağlamak istiyor 1 ‘Bağlanma’, ‘bağlanmak’ veya ‘bağlamak’ sözcükleri, kitapta çağının dünyasLna? toplumuna ait olduğunun bilincine vararak, basit bir seyirci konumunda kalmayı reddeden, düşüncesini veya sanatını bir davanın hizmetine sunan aydın veya sanatçının edimim veya tavrını tespit eden ‘engagement’, ‘s’engager* veya ‘engager’ sözcüklerinin karşılığı olarak kullanılmıştır. (Çev) ıı musunuz?’ Ve kavgacı yaradılışlı bireyler soruyor: ‘Ne? Bağımlı yazın mı? Yok eğer sözümona. halkçılığın, daha. saldırgan bir biçimde geri gelişi değilse, şu eski toplumcu gerçekçilik bu canım.’ Ne budalaca sözler! Çünkü hızlı ve kötü okuyorlar ve anlamadan yargıya varıyorlar. Öyleyse ta başından başlayalım. Bu ış hiç kimseye, ne size, ne de bana hoş gelecek. Ama çiviyi çakmak gerek. Ve mademki eleştirmenler beni yazın adına yargılıyorlar, hem de bunu yaparken ne demek istediklerini ortaya koymuyorlar, onlara verilecek en iyi karşılık, önyargılara kapılmadan, yazı sanatının ne olduğunu incelemektir. Yazmak nedir? Kimin için yazıyoruz? Gerçekte, hiç kimse bu sorular üzerinde durmamış galiba. Hayır, biz müziği, heykeli ve resmi ‘de bağlamak’ istemiyoruz veya en azından aynı biçimde bağlamak istemiyoruz.

Hem sonra neden isteyecekmişiz? Geçmiş yüzsenelerda bir yazar, uğraşıyla alakalı bir görüş ile sürdüğinde, bunu hemencecik öteki sanatlara da uygulaması isteniyor muydu ki? Ama, adeta aslında tıpkı bütün yüklemlerinin eşkıymetli olarak yansıttığı Spinoza düşünbilimindeki töz gibi, bu dillerin birinde veya ötekinde aynı rahatlıkla dile gelebilecek tek bir sanat varmışçasına bugün müzik veya yazın argosuyla ‘resimden söz etmek’ ve ressam argosuyla da ‘yazından söz etmek’ incelik sayılıyor. Her sanatçı eğiliminin başlangıcında, fakat çok sonraları durum ve koşulların, eğitimin ve dünyayla yüz yüze gelmenin belirleyeceği ayrımsız bir seçme var şüphesiz. Gene hiç şüphesiz, aynı çağın sanatları birbirlerini etkiler ve hepsi aynı etkenlerce koşullanmıştır. Ama bir yazın kuramının saçmalığını, bunun müziğe uygulanamayacağını söyleye- rek gösterenler, önce bütün sanatların birbirine koşut olduğunu ispatlamalıdırlar. Oysa yok böyle bir koşutluk. Gerek bizde, gerek bütün dünya çapında değişen yalnızca şekil değil, bunun yanı sıra özdür; ve renkler ile sesler üzerinde çalışmak başkadır, derdini sözcüklerle dile getirmek başka. Notalar, renkler, şekiller birer im değildir; bizi kendi dışlarındaki hiçbir şeye götürmezler. Onları salt kendilerine indirgemek de olanaksızdır tabi ki; ve örneğin bir ses, düşünü soyutlamadan başka bir şey değildir: Meıieau-Ponty’nin Phénoménologie de la perception’da (Algılamanın Görüngübilimi) pek güzel gösterdiği gibi, içinde imlem (signification) bulunmayacak kadar yalınlaşmış nitelik veya duyum yoktur. Tersine, içlerindeki ufak karanlık anlam, hafif neşe, çekingen hüzün hep oradadır veya bir sıcaklık dalgası gibi çevrelerinde titreşmektedir; renk veya ses’tir bu anlam. Elma yeşilini, o buruk neşesinden ayrı düşünebilecek kimse var mıdır? Ve aslında ‘elma-y e şilinin neşesi’ deyimi bile gerekenden fazlasını söylemek değil midir? Bir yeşil mevcuttur, bir de kırmızı, hepsi bu; bunlar birer nesnedir, her biri kendi başına mevcuttur. Ama şurası da bir gerçek ki, genel bir anlaşmayla, onlara birer im değeri yükleyebiliriz. Nitekim çiçeklerin dilinden söz ederiz. Ama, eğer bir uzlaşma sonucu, beyaz güller bana ‘bağlılığı’ anlatıyorsa, bu, artık onlara bir gül olarak bakmayışımdan ileri gelmektedir: Bakışım, gülleri geçip gitmekte, onların ötesindeki şu soyut etkiye yönelmektedir; unutuyorum gülleri, onların o köpük köpük açılışlarının, insanın içini burkan tatlı kokularının farkına varmıyorum; hatta onları algılamıyo- rum bile. Diyeceğim, burada bir sanatçı gibi davranıyorum.

Jean-Paul Sartre – Edebiyat Nedir PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu