Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım PDF indir
Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım PDF indir, e-kitap sitemizde Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım kitabı ile ilgili bilgi vereceğiz. Anton Pavloviç Çehov tarafından kaleme alınan Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım kitabının çevirmenliğini Dokuz Yayınları yapmıştır. Yayıncılığını Dokuz Yayınları yaptığı Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım kitap özeti, Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım pdf oku, Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım yandex, Anton Pavloviç Çehov e-kitap pdf, Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım PDF Drive, Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım Epub ile alakalı indirme linkleri makalemizde.
Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım PDF Oku
Anton Çehov Seti – 7 Kitap Takım Kitap Açıklaması
SET İÇERİSİNDEKİLER
• MARTI
• VİŞNE BAHÇESİ
• ALTINCI KOĞUŞ
• VANYA DAYI
• ÜÇ YIL
• ÜÇ KIZ KARDEŞ
• BOZKIR
MARTI
Durum hikâyesinin kurucusu sayılan Anton Çehov’un, tiyatro edebiyatının da en mühim temsilcilerinden biri hâline gelmesi,iyi bir gözlemci olmasından ve belki de yaşadığı dönemin kuvvetliklerini gerçekçi bakış açısıyla yakalayabilmesinden ileri gelir.
Eserlerinde genelde toplumsal konuların üzerine eğilen Çehov,
bu sanat eserinde, aslında hayat sahnesinden kesitler de sunar. Tiyatroda yenilik arayışına giren kişiliğin aykırı görünümü, bundan dolayı anlaşılmazlığı, yalnızlığı, hayal kırıklığı yaşamın ta kendisi gibidir. Sahnenin, güneşin batmasıyla başlaması bile bu yalnızlık ve çekimserlik hissinin en başat ögelerinden sayılabileceği gibi insanın iç dünyasındaki çelişkileri de açıklar.
Martı, yaşamın türlü açmazlarını bir arada işleyerek âdeta
toplumun bir kesimine sahne üzerinde ışık tutar.
Bu keyfiyet, karakterlerin basit bir şekilde içselleştirilmesini sağlamakla birlikte esere duygu yoğunluğu yüksek bir hava katar. Çoğunlukla düşündürücü diyaloglar etrafında şekillenen ve
herkesin farklı kişiliğistik sergilediği eserde, insana dair ne varsa Çehov’un duygu yüklü kaleminde kendine yer bulur: hırs, tutku, özlem, korku, kıskançlık, umut, öfke, sevinç ve tabii ki aşk…
VİŞNE BAHÇESİ
Derebeylerin çöküşe geçtiği, burjuvazinin yükselişe geçtiği zamanda, zevküsefa içinde yaşayan Madam Ranevskaya ve kızının, gösterişli hayatları uğruna kaybettikleri Vişne Bahçesi… Yitirilen bahçe ile birlikte ayrı düşülen çocukluk anıları…
Çehov, Vişne Bahçesi isimli yapıtında dönemin dönüşümlerini kabullenememiş aristokrat bir ailenin hazin hikâyesini titizlikle, bir hayli etkili biçimde ifade etmektedir. Rusya’nın tarihini, basit bir hikâye görünümünde, sıradan bireylerin hayatlarına görülmektediran usta yazar bunun yanı sıra genel kanının aksine, Vişne Bahçesi’ni dramdan ziyade komedi hatta yer yer fars olarak tanımlamıştır. Çehov’un karakterleri trajik bir sesle şöyle seslenir okurlara:
“Bu evi sonsuza kadar bırakırken susabilir miyim, tutabilir miyim kendimi, veda duygularımı dile getirmeden; şu anda, ruhumu ve tüm benliğimi dolduran…”
ALTINCI KOĞUŞ
Çehov’un Altıncı Koğuş isimli novellasının odak noktası İvan Dimitriç ve Doktor Andrey Yefimiç içinde geçen ve bütün anlatıyı kuşatan felsefi temelli diyaloglar, sorgulamalardır. Sorgulamaların tetikleyici kişiliği İvan Dimitriç, bir taşra kasabasında kapatıldığı akıl hastanesinde kurtulamadıkları adaletsizliğe, yaşam koşullarının gün geçtikçe daha da kötü olmasına isyan ederken ve hatta bir çıkış yolu arıyorken, Doktor Andrey Yefimiç tüm bu protest tavrı görmezden gelmektedir.
Ta ki kendisi de delilik zincirine vurulana değin…
Çehov, döneminin aydının ülkede yaşanan politik ve sosyal meselelere karşı sınırlı duruşunu delilik olarak addetmiş, üslubunun incelikleriyle okuyucusunu her seferinde
6 numaralı koğuşa kapatmıştır, Lenin’i bile…
“Ne yapacağınızı mı soruyorsunuz? Sizin için en iyi şey, buradan kaçmak. Ama ne yazık ki ki bu, faydasız olacaktır. Sizi mutlaka yakalarlar. Bir toplum kendini suçlulardan, akıl hastalarından ve onları rahatsız eden bireylerden korumaya çalıştığında, önüne geçilemez hâle gelir. Bu durumda size, yapacak tek bir şey kalır: Burada kalmanızın gerekli olduğu fikriyle sakinleşmek.”
VANYA DAYI
Umutsuz, amaçsız, hayal kırıklığı ile dolu hayatlara adanmış Vanya Dayı, Çehov’un 1889 senesinde yazdığı bir oyundan dönüştürülmüştür. Karamsar atmosferi paylaşan atalet dolu karakterlerle bezeli bu hikâyede pişmanlık ve sıkıntılı ruh hâli anlatı boyunca mücadele edilen başat duygu durumlarıdır. Karakterler kendilerince hayat savaşını kaybetmiştir, fakat tüm bu canhıraş uğraşın sebebi gizini korumaktadır. Çehov, alışık olduğumuz kahramanlaşmaya vardırmadan kaçarken Çarlık Rusyası’nın içinde olduğu histerik atmosferi de okuyucunun gözleri önüne sermiştir.
“Yaşamaktan başka elimizden gelen ne var ki? Yaşayacağız, Vanveyayı! Uzun günler, akşamlar geçireceğiz. Kaderin, alnımıza yazmış olduğu bütün imtihanlara, sabırla dayanacağız… Dinleneceğiz!.. Melekleri dinleyeceğiz, elmasla kaplı gökyüzünü göreceğiz. Tüm dünyevi kötülüklerin, tüm acılarımızın, bütün dünyayı dolduracak olan merhametin içinde boğulduğunu göreceğiz ve yaşamımız dingin, yumuşak, hoş olacak; inanıyorum, inanıyorum buna…”
ÜÇ YIL
Rus edebiyatının kült eserlerinden birisi olan Üç Yıl adlı eserinde Çehov evlilik kurumuna dair derin bir sorgulamaya girişir. Aşka dair ümitvâr bir tavrın hüküm sürdüği novellada, hayat yolculuğunda paylaşılan acıların, sevinçlerin ve yaşantıların ilişkiler üzerindeki etkileri ve bireylerin ulaştığı güvenilir sevgiler akıcı bir dille anlatılmıştır. Genç Yuliya ve tüccar eşinin hikâyesi bunun yanı sıra okuyucuyu devrim öncesi Moskova sokaklarına götürmekte, döneminin psikolojik tahlilini büyük bir titizlikle sağlamaktadır.
“Üzerinden pek zaman geçmeyen ve kendisinin de katıldığı uzun Moskova muhabbetlerini -sevgisiz yaşanılabileceğine, tutkulu bir aşkın aslında psikoz olduğuna, nihayetinde sevgi diye bir şeyin olmadığına, yalnızca karşı cinsiyetlerin birbirine karşı çekimleri olduğuna dair muhabbetler ve buna benzer şeyler- hatırlıyordu. Hatırlıyor ve üzülerek, eğer şimdi ona sevginin ne olduğunu sorsalar ne yanıt vereceğini bulamayacağını düşünüyordu.”
ÜÇ KIZ KARDEŞ
Üç Kız Kardeş isimli oyununda aristokrasinin artık hükümranlığını yitirmeye başladığı 20. yüzyılın başlarını konu edinen Çehov, Maşa, İrina ve Olga isimli taşrada yaşayan ve zarafet dolu düşlerle Moskova’ya gitmeyi hayal eden üç kız kardeşin trajik ve yaşamın gerçek enerjikleriyle temelden çelişen hikâyesini okuyucuya anlatıyor. Andrey’in ağzından taşra sıkıntısını ve Moskova hayallerini şöyle aksettirir Çehov:
“Moskova’da koskoca bir restorana gidip oturduğunda kimse tanımaz görmez seni. Kendini el gibi sanmazsın en azından. Ama burası gibi ufak yerlerde bunu yapamazsın işte. Herkes tanır seni… Yabancısındır… Yalnızsındır hem de yapayalnızsındır…”
Modern tiyatronun mühim dönüm noktalarından birisi olan Üç Kız Kardeş, şunu dile getiriyor:
“Dünyadaki her şeyin ağır aksak da olsa değişime uğraması kaçınılmazdır.”
BOZKIR
Çehov’un Bozkır isimli anlatısı Ukrayna bozkırlarına uzanan bir yolculuk hikâyesidir. Küçük yaşta annesinden ayrılarak dayısıyla uzun bir yolculuğa çıkan 9 yaşındaki Yegoruşka, ilk kez kendisini yaşayan, capcanlı bir dünyanın içinde bulur.
Genç Yegoruşka’nın gözünden Rus toplumunun farklı katmanları, toplumun 9 yaşındaki bir çocuk üzerinde bıraktığı etkilenimler, duygular, izlenimler hepsi ustaca, büyük bir gerçeklikle, âdeta ayna tutarcasına anlatılmıştır. Anlatının ismi kulağa bi hayli yavan gelse de Çehov şairane üslubuyla kalemini korumuş, Bozkır’ı ana karakterlerden biri hâline getirmiştir. Doğa ve insan birlikteliği, bunun yanında çatışmasını merak eden okurlar için başlıca yapıtlardan biri: Bozkır.
“Güneş ortalıktan çekilir çekilmez gündüzün eziyetlerinin ve boğucu sıcağın çektirdiklerinin yerini, çevreyi kaplayan ince bir sis, geniş göğsüyle engin bozkırı içine çeken bir ortam alır. Karanlıkta darmadağın olmuş, göze görünmeyen otlar içinden gündüzün işitilmeyen şen şakrak ve gür sesli bir şamata yükselir. Çıtırtılar, ıslıklar, cırıltılar içinde bozkırın kendine özgü basları, tenorları, sopranoları birbirine karışır; akışına kendinizi kaptırıp iyi şeyle anımsayacağınız, hüzünlenip duygulanacağınız kesintisiz, tekdüze bir senfoni meydana gelir.”