Dücane Cündioğlu – Akife Dair PDF Oku indir
Dücane Cündioğlu – Akife Dair PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Dücane Cündioğlu – Akife Dair kitabını araştırdık. Ayrıca Dücane Cündioğlu tarafından kaleme alınan Dücane Cündioğlu – Akife Dair kitap özetinin yanı sıra, Dücane Cündioğlu – Akife Dair pdf oku, Dücane Cündioğlu – Akife Dair yandex, Dücane Cündioğlu – Akife Dair e-kitap pdf, Dücane Cündioğlu – Akife Dair PDF Drive, Dücane Cündioğlu – Akife Dair Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Dücane Cündioğlu – Akife Dair PDF indir Oku
ıssız sokaklarda dinlenen şiirin şiddeti Kendisine cadde ortasında şiir okumak isteyen genç bir adama, “Şiir sükûnet ister, şiir ciddiyet ister” dercesine mukabele edip onu tenha bir sokakta dinleyecek kadar hassas; Efendimize (s.a) atılmış iftiralarla dolu bir kitabı çeviren devrinin ünlü bir yazarına, “Elimden gelse seni tepelerim!” diyecek kadar şedid bir şairden, yani müslüman bir şairden, Mehmed Akif’ten söz açmak istiyorum şimdi size. Onu, önce bir dostundan, Mithat Cemal’den dinleyelim: (…) Sesini bile öğrenemediğim adam [Akif], o gündenberi içimde bir merak oldu. Birkaç gün sonra, ona Koca Reşit Paşa türbesinin önünde rastladım. Selamlaştık. Artık yan yana yürüyorduk; artık benimle konuşmaya mahkûmdu. Lakin yine konuşmuyordu. Bunun yanı sıra uzaktan bakanlar, birlikte gittiğimizi anlayamazlardı. Bir aralık bari ben lakırdı edeyim dedim; fakat dile getirdiklerimi o derece benimle müşterek olmayan bir yüzle dinliyordu ki lakırdılarım muhavere olamıyordu Bir aralık konuşmasından vazgeçtim. sesine razı oldum. (…) Lakin bu Mehmet Akif Bey benim bir sürü lafıma bir edatla olsun yanıt vermiyordu. İçimden “Ben seni bülbül gibi söyletirim” dedim; çünkü biliyordum ki bir insanı geveze yapmak için en kısa çare o insana meziyetlere ait şeyler sormaktır: — Şiirlerinizi niçin bastırmıyorsunuz efendim? — Nesini bastıracağım? Değer mi? Şaştım: bu adamın sesinde Arapça yoktu; bu ses mühtez, asabî, zeki sesti. İnsan yüzü kadar manalı ses. Sesinin bu temiz güzelliği kadar kendinin haddini bilmesi de hoşuma gitti: şiirlerinin basılmaya layık şeyler olmadığını biliyordu. Demin kendisi ile eğlenmeye karar verdiğim için ona birdenbire acıdım.
Mahzundum. Ve kendisinin haberi olmayan bu mağduriyetine merhameten o zamanki mucizelerimden bir şiirimi okuyacağımı ona haber verdim. Bir de kibar tevazula dedim ki: — Böyle sokak içinde ’ Sizi rahatsız etmiş olmayım sakın?’ — “Rahatsız olmak ne dernek?” dedi; “yalnız iyi dinlemek isterim. Şu sokağa sapalım.” (…) O gün saptığımız sokak, bir sanatkarın şiirini en son sesiyle okuyacağı kadar ıssızdı. Şimdi de Mehmed Akif’i bir düşmanından, Dr. Abdullah Cevdet’ten dinleyelim: Balkan muharebesinden sonra Talat Paşa merhum ve rüfekası bir Müdafaa-i Milliye müessesesi vücuda getirdiler. Bu müessese muhtelif encümenlerden müteşekkildi. Biz dahi Heyet-i Irşadiye adı verilen bir encümene aza intihab edilmiştik. Encümende ezcümle Akçuraoğlu Yusuf, Ahmed Cevad, Mehmed Akif Beyler de vardı. Birgün ictimada Mehmed Akif Bey bizi göstererek “Benim elimden gelse bu adamı tepelerim. Lakin memlekete hizmet namına çağınldığım için maa’l-kerahe onunla bir mecliste yer alıyorum. Dozy’nin kitabını tercüme eden bir adamın huzuru kadar bana azab olmaz” dedi. (…)