PDF

Êmile Zola – Suçluyorum PDF Oku indir

Êmile Zola – Suçluyorum PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Êmile Zola – Suçluyorum kitabını araştırdık. Ayrıca Emile Zola tarafından kaleme alınan Êmile Zola – Suçluyorum kitap özetinin yanı sıra, Êmile Zola – Suçluyorum pdf oku, Êmile Zola – Suçluyorum yandex, Êmile Zola – Suçluyorum e-kitap pdf, Êmile Zola – Suçluyorum PDF Drive, Êmile Zola – Suçluyorum Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Êmile Zola – Suçluyorum PDF indir Oku

Herkesin bildiği gibi, Dreyfus olayı XIX. yüzyıl sonlarında, Fransa’da, Yahudi kökenli bir subayın, Alfred Dreyfus’ün, haksız yere casuslukla suçlanarak yüzeysel bir yargılama sonunda zindana gönderilmesiyle başlar, yargıya ve yargıyı getiren soruşturma ve belgelere ilişkin tartışmalarla da sürer. Ama yalnızca bir hukuk, yalnızca bir ayrımcılık olayı değildir. Başta ordu ve yargı olmak üzere, ülkenin tüm kurumlarını temellerinden sarsan büyük bir toplum olayıdır. Neredeyse tüm bireyleri konumunu belirlemek zorunda bırakmış, etkilerini hukuktan yazına varıncaya kadar her alanda, hem de seneler boyunca sürdürmüştür. Tek bir örnekle yetinmek gerekirse, dönemin ünlü romancısı Anatole France, çağının poblemlerina fazla ilgi göstermeyen, “arı sanat” tutkunu bir yazardır; fakat, Dreyfus olayının patlamasından hemen sonra, gerçeği ve adaleti savunanlara katılır. Sonradan L’Histoire contemporaine (Çağdaş Tarih) adını verdiği dörtlünün 1896 ve 1897 senelerında yayımlanan ilk iki cildi eski yönelimlerini yansıtırken, 1899 ve 1901 senelerında yayımlanan son iki ciltte, yapıtın “arı sanat” yanlısı kahramanı M. Bergeret, kendini bir Dreyfüsçü olarak toplumsal savaşımın içinde bulur. Dönemin birden fazla düşünürü, birden fazla yazan da aynı dönüşümü geçirir. Örneklerine hemen her toplumda ve bi hayli sık rastladığımız bu yargı yanlışlığını bu kadar mühim kılan nedir? Bu ufak kitapta çevirisini sunduğumuz unutulmaz yazı, büyük romancı Émile Zola’nın 13 Ocak 1898 Perşembe günü L’Aurore gazetesinde paylaştığı Suçluyorum!. Cumhurbaşkanına Mektup’u bunu çok güzel açıklar. Bunun yanında, olayın meydana geldiği ortamda yazıldığından, Zola’nın andığı kimi adların, göndermede olduğu kimi oluntuların bugünün okuruna fazla bir şey söylemeyeceği, bundan dolayı bu benzersiz yazının bilinmesinı zorlaştıracağı da bir gerçek. Bu nedenle, hem olayın hem yazının gereğince değerlendirilebilmesi için, Dreyfus sorununun ortaya çıkışına, gelişmesine ve sonuca varılmasına ilişkin birtakım bilgiler vermeyi gerekli bulduk. Böylelikle, Suçluyorum’u “Öncesi” ve “Sonrası” adlı iki ufak bölüm içinde sunmak istedik.

Ama söylemek bile fazla, Suçluyorum, benzerine az rastlanır bir “aydın” başkaldırısının somut ve görkemli örneği olarak tek başına da okunabilir.

Olay; hem Paris’teki Alman Büyükelçiliğinde hizmetçi hem Fransız haber alma örgütünde gizli ajan olarak çalışan Madam Bastian’ın yırtılmış olarak Alman askerlik ataşesi Yarbay Maximilien von Schwarzkoppen’in çöp sepetinden alıp getirdiği öne sürülen bir mektupla başlar. Bu mektup Fransız ordusundaki yeni düzenlemelere ilişkin bilgiler içerir. Bir tür “döküm” oluşturduğundan olacak, “mektup” değil de “bordereau” (bordro) diye adlandırılır. Parçaları bir araya gelip okunduktan ve değişik ellerden geçtikten sonra, 27 Eylül 1894’te Savaş Bakanı General Mercier’nin önüne gelir. Ortak kanı fakat bakanlıkta görevli bir subayın elinden çıkmış olabileceğidir. Kuşku duyulan dört subay içinden, mesleğinde çok başarılı ama Yahudi kökenli yüzbaşı Alfred Dreyfus öne çıkarılır. Suçluyorum’da Zola’nın sürekli olarak andığı Binbaşı Du Paty de Clam, konuyu araştırmakla görevlendirilir. Binbaşı yazıbilgisi tutkunudur, iki de uzman görevlendirir. Bunlardan biri Yahudi zıtıdır, mektuptaki yazının Dreyfus’ün elinden çıktığını kesinler. Dreyfus neyle suçlandığı bile söylenmeden tutuklanır. Bunun yanı sıra, sağcı basın saldırıya geçer: yalnızca “hain” Dreyfus’ü değil, tüm Yahudileri, Fransa’daki tüm Yahudi topluluğunu suçlar, kitleleri kışkırtır. Askerî Mahkeme de yumruğunu indirmekte gecikmez: 22 Aralık 1894’te, kamuya kapalı olarak gerçekleştirilen bir duruşma sonunda, Dreyfus’ün rütbesinin geri alınmasına ve yaşam boyu sürgün edilmesine karar verir. 5 Ocak 1895’te, l’ École Militaire’in avlusunda, bir tür karşı-merasimle, suçlunun rütbeleri sökülüp kılıcı kırıldıktan sonra, “Yok olsun Yahudiler!” haykırışları içinde, Şeytan Adası’na götürülmek üzere gemiye bindirilir. Bu arada, eşi Lucie ve kardeşi Mathieu dışında, Alfred Dreyfus’ün yazgısıyla ilgilenen tek kişi yoktur. Lakin dürüst bir subay, Georges Picquart, Dreyfus’ün Şeytan Adası’na gönderilmesinde mühim bir payı bulunan Albay Jean Sandherr’in yerine atandıktan sonra, belgelerini düzene sokmaya çalışırken, Binbaşı Esterhazy’den verdiği ilk bilgiler hususunda daha kapsamlı bilgi isteyen ve yine Madam Bastian aracılığıyla Schwarzkoppen’in çöp sepetinden gelen bir yazı bulur.

Bu yazıyı Yahudi zıtı uzmana gösterip ünlü mektuptaki yazı olduğu yanıtını aldıktan sonra bir araştırma yaptırtır: görünüşe göre, suçlu Esterhazy’dir, özel yaşamı ve kişiliği de kuşkuları doğrulamaktadır. Picquart, komutanlarına başvurur; onlar da bu işin üstüne gitmemesi hususunda ikazrlar kendisini, “Bir Yahudi, Şeytan Adası’nda kalmış, kalmamış, bundan sana ne?” derler. Ama Picquart bu gizi kendine saklayamayacak kadar ağır bulmaktadır. Yavaş yavaş çevrede de kuşkular başlar. Yargının eksik yapıldığı hususunda yazılara rastlanır. Tüm Yahudi toplumunun bu işten uzak durmaya özen göstermesine karşın, bu hususta en büyük adımı gene Yahudi kökenli bir gazeteci, Bernard Lazare atar. Bir gazete; Dreyfus’ün yaşam boyu sürgüne gönderilmesine neden olan mektubu yayımlar. Yazının Esterhazy’nin yazısı olduğunda bir çok kişi birleşir. Schwarzkoppen de üstlerine bilgileri Esterhazy’den aldığını söylemiştir. Tüm bunlara karşın, yönetim yargının kaidelerina göre yapıldığını kesinlemekte dayatır. Picquart da görevinden alınarak Tunus’a gönderilir. Sonra, izinli olarak Paris’e döndüğü bir sırada, bildiklerini, aralarında kalmak koşuluyla bir avukat dostuna açıklar. Ama dostu sözünde durmaz: hemen gidip dayısı Auguste Scheurer-Kestner’e aktarır. Scheurer-Kestner, Senato’nun başkan yardımcısıdır. Bakanlarla, cumhurbaşkanıyla görüşür, milletvekillerine, Senato üyelerine başvurur ama hemen hemen hiç kimse desteklemez kendisini.

“Ordunun onuru”, ulusun çıkarı söz konusudur.

Êmile Zola – Suçluyorum PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu