Emrah Serbes – Erken Kaybedenler PDF Oku indir
Emrah Serbes – Erken Kaybedenler PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Emrah Serbes – Erken Kaybedenler kitabını araştırdık. Ayrıca Emrah Serbes tarafından kaleme alınan Emrah Serbes – Erken Kaybedenler kitap özetinin yanı sıra, Emrah Serbes – Erken Kaybedenler pdf oku, Emrah Serbes – Erken Kaybedenler yandex, Emrah Serbes – Erken Kaybedenler e-kitap pdf, Emrah Serbes – Erken Kaybedenler PDF Drive, Emrah Serbes – Erken Kaybedenler Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Emrah Serbes – Erken Kaybedenler PDF indir Oku
Ellerindeki damarları ve yüzündeki kırışıklıkları görseniz yüz elli yaşında zannedersiniz oysaki yalnızca seksen dört yaşında. Anneannem. Yakın-uzak gözlükleri, bozuk para çantası. keyifli akşamüstlerinde tellendirdiği Ballıca sigarası ve her şeyden mühimsi bitmek tükenmek bilmeyen yalnızlıklara katlanabilme gücüyle gönlüme taht kurmuş bir tiplemedir. Velâkin ondaki bu yalnızlığa katlanabilme gücü öte yandan da hep ürpertmiştir beni. Çünkü yalnızca ben ve televizyonda gördüğü insanlar yetiyor ona. Misafirliği uzatan komşulardan ve soğuk kış gecelerinde pencerelerin önünde usulca mırıldanan kedilerden bile rahatsız oluyor. Yanında benden başka hiçbir canlının varlığına tahammülü yok. Çoğu yaşlı böyle değildir, kendilerini terk edilmiş hissederler. Arka balkonlarda unutulmuş paslı su varilleri gibi. Bundan dolayı de en ufak bir ilgi belirtisinde hemen yelkenleri suya indirirler. Bayramlarda gözleri dolar örneğin, kendilerinden beklenen bütün basmakalıp tavırları yerine getirirler. Annem babam olacak insanlar bir trafik kazasında öldüler. Pek üzülmedim. Beni anneanneme bırakıp davetli oldukları bir akşam yemeğine gidiyorlardı.
Bıraktıkları yerde kaldım. Bazı zaman ne uzun yemekmiş diye düşünüyorum, adeta dönecekler de üç sene süren yemeği anlatacaklar, yiye yiye yüz elli kilo olmuş olacaklar Allah bilir. Kendini kandırmaca, en sevdiğim oyun. Yoksa bizim arabanın hurdasını da gördüm, girdiği kamyonun altında akordeona dönmüş. Hurdacıdan iki bin lira aldık, anneannem “O para harcanmaz,” dedi. Ramazanda fitre verdiği, kendisinden on yaş genç yaşlı bir teyze vardı, yarı sağır, ona verdi. Aradan çok uzun zaman geçti, çok büyüdüm, onları özledim mi? Daha çok geceleri. Öfkeyle sıvanmış bir özlem. Bazı zaman sinirden mi gözlerim doluyor, sevgiden mi, özlemden mi, yoksa nostalji ihtiyacından mı bilemiyorum, herhalde alışkanlıktandır deyip uyuyorum. Beni bu çıkmazdan Yasemin kurtarabilirdi, o da düşünmek için biraz süre istedi. Yedi sene önce. Bazı zaman amma uzun düşündü diye düşünüyorum, daha çok günbatımlarında. Sadece gittikleri şehrin ismini biliyorum oysa. Dediğim gibi, kendini kandırmadan yaşamanın ne anlamı var. Çıplak gerçekler kimi tatmin edebilir ki? Bir derviş veya manyakoğlumanyağın teki değilseniz hadiseleri küçültmeden veya büyütmeden, oldukları gibi kabullenerek yaşayamazsınız.
Anneannemin en mühim özelliği ölmemesi. Geçirdiği hastalıkların haddi hesabı yok, her türlü badireyi atlattığından olsa gerek hayatta kalma sanatını çok iyi biliyor. Dolabın yanında otuz tane ilacı var, hangisini neden aldığını tam anlamıyla bilmiyorum. Sadece aynılarından içmemesine dikkat ediyorum. Bir gün bütün bu ilaçların plasebo etkisinden başka bir esbabı mucibesi yoktur diye düşündüm, onların yerine değişik renklerde bonibonlar verdim. Öyle değilmiş. Sahiden hastalandı, beni rahmetli dedem Rüstem Bey zannetti. Bir duvardaki fotoğrafa baktım bir de kendime. İçten içe korktuğum, fazla bakmamaya çalıştığım bir fotoğraftı o, dedem de olsa, yirmi beş sene önce ölmüş birinin siyah beyaz fotoğrafı sonuçta. Anneannem beni o fotoğraftaki adamla karıştırıyorsa harbiden hastalanmış demekti. Elini tuttum, buz gibiydi, evdeki bütün battaniyeleri attım üstüne, yeni döşettiğim kaloriferleri sonuna kadar açtım, ayaklarını ısıttığı elektrik sobasını da tuttum yüzüne, böylece ısınıp hayata döndü. Sonra bir daha denemedim bunu. Çünkü anneannem beni bu hayatta anlayan tek kişi, başımı yaslayabileceğim en yumuşak yastıktan daha yumuşak bir insan ve tek bir siyah saçı yok.