PDF

Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye PDF Oku indir

Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye kitabını araştırdık. Ayrıca Hasret Çomak tarafından kaleme alınan Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye kitap özetinin yanı sıra, Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye pdf oku, Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye yandex, Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye e-kitap pdf, Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye PDF Drive, Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye PDF indir Oku

Teorik Çerçeve Üzerine Genel bir kavram olarak “güç” bir iş yapabilme -etki yaratabilme- kapasitesini ifade eder 1. Bu etki yaratma hususunun sosyal bilimler alanında ele alınışı ise pozitif bilimler bölgesindeki örneklere nazaran büyük değişikliklar gösterir 2. Burada söz konusu olan bir “organizma” ile onun içine oturduğu çevre içinde bağlantı kurmaktır. Bu organizma herhangi bir sosyal birim (birey, boy, aşiret, kabile vs.) olabileceği gibi ulusal devlet de olabilir. Söz konusu sosyal birim, en yaşamsal işlevi olan çevreye (iç-dış) uyum sağlamak (amaçlarına ulaşmak) için sahip olduğu olanakları (imkân ve kabiliyetleri) değerlendirme durumundadır. Bu “çevre” faktörü ise tabiat halinden başlayarak zaman içinde çeşitli yapısal ortamları önümüze çıkarır. Bu imkân ve yetenekler kavramı, potansiyel ve kapsamlı bir faktör olarak “güç” olgusu ile ifade edilir. Hans Morgenthau’nun 3 ifadesiyle güç “diğer bireylerin beyinleri ve hareketleri üzerinde aradığımız etkiyi yaratma imkân ve kabiliyeti” olarak ifade edilir. Bizim açımızdan “aranan etki” ağırlıklı olarak 4 ulus devlet birimine referansla ele alınacaktır. Bu anlamda “güç” devletin belirli dış politika hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla diğerleri üzerinde yaratmak istediği etkilerde bir temel dayanak/vasıta potansiyel ve fiili aracı olmaktadır 5. Bir ulusal güç hangi elementlerden meydana gelir? Ulusal güç kavramı bir ulus devleti oluşturan nicel ve nitel karakterli etkenlerin bir sistemsel sentezidir. Ve bu kavram devleti oluşturan tüm elementleri kapsar 6. Bir ulusal stratejinin hazırlanmasında bu etkenler -kantitatif açıdan miktarlar neyi gösterirse göstersin- mutlaka sınırlayıcı etkenler ışığında göz önüne alınma durumundadırlar 7. Bölgesel ve Küresel Güç Merkezleri Üzerine Devletler yönünden bakıldığında “bölgesel güç” kavramı genelde “ulusal hedefler ve politikalarının ağırlıklı olarak belirli bir bölge üzerinde yoğunlaştığı” aktörleri ifade eder.

Bunların etki alanları, topyekûn imkân ve kabiliyetlerine bağlı olarak sınırlıdır. Buna benzer devletlerin yalnızca hedef perspektifleri değil, bundan da öteye yaptırım spektrum ve olanakları da sınırlıdır 8. Genelde Latin Amerika, Afrika ve belirli Asya ülkeleri bu gruba girer. Lakin bunun çok genel bir açıklama olarak kabul edilmesi gerekir, zira etki ve hedefler alanının geniş olması yalnızca devletlerin kendi imkân ve kabiliyetleri ile doğrudan ilişkili bir konu değildir 9. Bölgesel güçler tarihsel bir perspektifte göz önüne alındıklarında bunların çoğunlukla “içe dönük” ve güvenliklerini ağırlıklı olarak karalarla sınırlı bir zeminde algılayan devletlerden (politik birimlerden) oluştukları görülür. Bunlar politik, askeri ve stratejik açılardan “kara mantalitesine” sahip devletler olarak nitelendirilirler 10. Böyle bir tutumun sonucu “vizyon darlığı” olarak ifade edilir. Küresel güç kavramı ise ilk kez bir “perspektif alanı” ve buna uygun olarak da hedef ve sistem alanı vizyonunu ifade eder. Bu tip ülkeler ulusal çıkarlarını küresel düzeyde hedefler ve girişimlere bağlamışlardır. İmkân ve kabiliyetlerini de dolaylı ve doğrudan yollardan böyle bir anlayışa uygun olarak daha da ilerletmeye çalışmışlardır. Bu tip ülkelerde hâkim politik/stratejik tutum da bu şekil bir tutuma uygun olarak “maritime/denizci” bakışlı olarak ifade edilmiştir 11. Bu tip ülkelerin tüm yapısal yönleri ile dışa ve olabilecek olduğu kadar geniş alanlara yönelmeleri söz konusudur. Buna uygun olarak hedef ve etki yaratma perspektifleri de geniştir. Bu tip devletlere en uygun emsallarin başında geçmişte İngiltere 12 ve 20. yüzyılda da ABD 13 gelmektedir.

III. Geçmişten Günümüze Güç Merkezlerinin Tarihi Değişimi Üzerine Bu açıdan gelişim -ilk etaptaki açıklamaya uygun olarak- “toplumların organik birimler olarak zaman içinde a) çeşitli çerçevelerde şekil değiştirmeleri ve b) her etapta çevreye uyum gayretlerinin ifadesi olmaktadır. Bu açıdan, erken aşamalardan bu yana topluluklar zaman içinde aşiretler/boylar, kabileler, ufak krallıklar ışığında nicel ve nitel yönlerden devamlı bir değişim ve yeni yapılanma şekillerine doğru değişim ve gelişim süreci içinde bulunmuşlardır. Bu sürecin her aşamasında yaşamsal önemde işlevsel yaklaşımların başında “çevreye uyum” gayretleri gelmiştir. İç ve dış çevreye uyum toplumsal yaşamların birer temel parçası olmuştur. Lakin, burada dile getirdiğimiz tip toplulukların hâkim olduğu zamanlarda konumuz yönünden göze çarpan bazı özellikler mevcuttur. Buna göre: a) Bu erken zamanlardaki topluluk düzenlerinin hepsi işlevsel ve yapısal farklılaşma bakımlarından basit/ilkel örneklerdir 14. b) Dış çevre konseptleri ve bununla ilişkili beklentileri gayet dardır. Daha çok fiziki açıdan anlam ifade eden çevre anlayışları dar alanlarla sınırlıdır. c) Bunlarla yakında zamandan alakalı olarak değerleri, beklentileri ve genel ilgileri çoğunlukla içe kapanıktır. İçe dönük bu yapılarda politika bile içe dönük bir anlam taşır. Dış politika kavramı ise uzun dönemler boyu yoktur. Burada nispi değişim ağır ağır krallıkların ortaya çıkmaya başlamaları ile kendini göstermiştir. Bu zamanlarda git gide git gide artan bir biçimde ilgi duyulan çevrede nispi bir genişleme ve daha kapsamlı bir çerçevede değiş tokuş (mübadele) süreci gelişmeye başlamıştır. Lakin dış politika -en gelişmiş krallıklar dönemlerinde bile- başta kral olmak üzere belirli grupların ilgi ve uğraş alanı olmaya devam etmiştir.

Bu açıdan özellikle Orta Çağ Avrupası krallıkları çerçevesinde süratlenen bir değişim gözlenmiş ve 1648 Westphalia Anlaşması ile bu hususta sistemsel açıdan adeta bir dönüşüm noktasına gelinmiştir. Bu tarihten bu yana siyasi açıdan her yönüyle devlet denen birimlerin küresel hâkimiyeti ortaya çıkmaktadır. Bugünün devletler hukuku süreci de bir bakıma bu sırada başlamaktadır. Bu süreç, tarihin seyri içinde adeta atlamalar halinde gelişmelere ivme kazandıran şu gelişmelere de zamanla sahne olmuştur: a) Aydınlanma Çağı, b) Sanayi Devrimi, c) Teknolojik patlamalar ve bu paralelde, d) İdeolojik ve toplumsal açılımlar. Böylelikle 19. yüzyılda -özellikle 2. yarısından bu yana- artık küresel düzeyde çalışma söz konusu olmaya başlamıştır. Asrın başında Napolyon Harpleri ile birlikte devletlerin sayılarında artış eğilimleri ve yönetim sistemleri anlayışında da değişiklik gözlenmeye başlamıştır. Artık küresel çaplı bir ortamda çeşitli siyasi ve sosyal yapılarda devletler hâkimdir. Dış politika anlayışı hususunda da en mühim gelişmeler bu asırda kendini göstermektedir.

Hasret Çomak – Dünya jeopolitiğinde Türkiye PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu