PDF

John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini PDF Oku indir

John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini PDF Oku indir, e-kitap sitemizde John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini kitabını araştırdık. Ayrıca John Fante tarafından kaleme alınan John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini kitap özetinin yanı sıra, John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini pdf oku, John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini yandex, John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini e-kitap pdf, John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini PDF Drive, John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini PDF indir Oku

Derin kar tabakasını tekmeleye tekmeleye ilerliyordu. Bezgindi. Adı Svevo Bandini’ydi ve sokağın iki blok aşağısında oturuyordu. Üşümüştü, ayakkabılarının altı delikti. Daha o sabah ayakkabılarının altındaki delikleri makarna kutusundan kopardığı karton parçalarıyla içerden kapatmıştı. Makarna kutusunun içindeki makarnaların parası ödenmemişti. Karton parçalarını ayakkabılarının içine yerleştirirken aklından geçirmişti bunu. Nefret ediyordu kardan. Duvarcı ustasıydı ve kar, tuğlaların arasına sürdüği harcın donması demekti. Evinin yolunu tutmuştu, ama ne manası vardı eve gitmenin? İtalya’da, Abruzzi’de ufak bir çocukken de nefret etmişti kardan. Güneş yok, iş de yok. Artık Amerika’daydı, Colorado’nun Rocklin kasabasında. Az önce Majestik Bilardo salonundan çıkmıştı. İtalya’da da birkaç kilometre batıdaki beyaz dağları andıran dağlar vardı. Dünyaya ağaçtan meyve misali düşmüş beyaz, devasa bir giysiydi dağlar.

Yirmi yıl önce, yirmi yaşındayken, tam bir hafta açlık çekmişti o vahşi beyaz giysinin eteklerinde. Bir dağ evine şömine inşa etmişti. Tehlikeliydi dağlar kışın. Tehlikenin canı cehenneme demişti, çünkü gençti, Rocklin’de bir sevgilisi vardı, paraya ihtiyacı vardı. Ama dağ evinin çatısı bunaltıcı karın ağırlığına dayanamayıp çökmüştü. Sürekli taciz ediyordu onu o harikulade kar. Kaliforniya’ya neden gitmediğini bir türlü anlayamıyordu. Hayatını Colorado’da, diz boyu karın içinde sürdürüyordu, çünkü çok geçti artık. Beyaz ve harikulade kar, beyaz ve harikulade karısını anımsatıyordu ona; bembeyaz, doğurgan, sokağın iki blok ötesinde beyaz bir yatağa uzanmış. Walnut Sokağı, 456 numara, Rocklin, Colorado. Gözleri sulandı Svevo Bandini’nin soğuktan. Kahverengi ve yumuşaktı gözleri, bir kadının gözleri. Doğumda annesinden çalmıştı gözlerini -çünkü Svevo Bandini’nin doğumundan sonra annesinin sağlığı hiçbir zaman eskisi gibi olmamış, gözleri giderek hastalanmış, ölünce de yumuşak kahverengi gözleri Svevo’ya miras kalmıştı. Svevo Bandini doksan kilo ağırlığındaydı ve yuvarlak omuzlarını sıkıp içlerindeki yılanları hissetmeyi seven Arturo adında bir oğlu vardı. Güzel adamdı Svevo Bandini, sırf kas; kasığındaki kası düşünür düşünmez bahar karları gibi eriyen Maria adında bir de karısı vardı.

Öyle beyazdı ki Maria, ona bakmak onu zeytinyağı tabakasının arkasından görmek gibiydi. Dio Cane. Dio Cane. Tanrı köpektir manasına gelmektedir, böyle diyordu Svevo Bandini kara. Ne gereği vardı on dolar kaybetmenin Majestik Bilardo’daki poker oyununda? Yoksul bir adamdı, üç çocuğu vardı; ne makarnanın parası ödenmişti, ne de üç çocuğunun ve makarnanın içinde olduğu evin parası. Tanrı köpektir. Svevo Bandini’nin karısı asla, bana çocuklar için yemek parası bırak, demezdi; ama iri kahverengi gözleri vardı karısının, aşk hastalığına tutulmuş göz alıcı gözler; ve enteresan bakardı o gözler Svevo’ya, belli etmeden ağzının, gözlerinin, kulaklarının, midesinin ve ceplerinin içine bakar gibi. Hüzün verici bir biçimde öyle zekiydi ki o gözler, Majestik Bilardo o gün iyi iş yapmışsa bunu hemen sezerlerdi. Ne gözler! Svevo’yu olduğu ve olmayı umduğu gibi görür, ama ruhuna asla bakmazlardı. Bu da hayli enteresantı, çünkü canlı veya cansız her şeye ruh olarak bakan bir kadındı Maria Bandini. Ruhun ne olduğunu bilirdi Maria. Ne olduğunu bildiği ölümsüz bir şeydi ruh. Üzerinde tartışmayacağı ölümsüz bir şeydi ruh. Ölümsüz bir şeydi ruh. Her ne idiyse ruh, ölümsüzdü.

Beyaz bir dua tespihi vardı Maria’nın, o kadar beyazdı ki kara düşse asla bulamazdınız; Svevo Bandini’nin ve çocuklarının ruhu için dua ederdi dua tespihiyle. Ve zaman bulamadığı için, bu dünyanın bir yerinde, sessiz bir manastırda, bir rahibenin, birinin, herhangi birinin, Maria Bandini’nin ruhu için dua edecek zamanı bulmasını umardı. Beyaz bir yatak bekliyordu Svevo Bandini’yi, içinde sıcacık karısının onu beklediği bir yatak, ve karı tekmelerken öte yandan da bir gün icat edeceği bir şeyi düşünüyordu: kar pulluğu. Puro kutularından minyatürünü bile yapmıştı. Üzerine düşmeye değecek bir fikirdi. Sonra tenine soğuk metal değmişçesine titredi; soğuk kış gecelerinde sıcak yatağa girip Maria’nın yanına uzandığında dua tespihinin soğuk haçının tenine kıs kıs gülen ufak bir yılan gibi dokunuşunu, hızla yatağın soğuk tarafına kaçışını anımsadı; yatak odasını düşündü sonra, parası ödenmemiş evin yatak odasını, sabırla tutkusunu bekleyen beyaz karısını; dayanamayacağını hissedince de kaldırımdan inip derin kara girdi, öfkesini kardan almaya çalıştı. Dio Cane. Dio Cane. Arturo adında on dört yaşında bir oğlu vardı, Arturo’nun da bir kızağı. Parası ödenmemiş evinin bahçesine girdiğinde ayakları birden yerden kesildi, sırtüstü yatarken buldu kendini karın içinde. Arturo’nun kızağı hareket halindeydi hâlâ, kar bezgini leylak çalılığına doğru kayıyordu. Dio Cane! Bin kere tembihlemişti o piçe kızağını yol üzerinde bırakmamasını. Kar soğuğunun ellerine çılgın karıncalar gibi saldırdığını hissetti Svevo Bandini. Ayağa kalktı, gözlerini gökyüzüne doğru kaldırdı, Tanrı’ya yumruğunu salladı ve öfkesiyle bir kez daha yere kapaklanmasına ramak kaldı. Ah, şu Arturo.

O piç kurusu! Kızağı leylak çalılılığının altından alıp kararlı bir şeytanlıkla ayaklarını sökmeye koyuldu. Sökme işlemini bitirdiğinde, fakat o zaman hatırladı kızağın yedi dolar elli sente patladığını. Eliyle paltosundaki karı süpürdü, dizlerinde ayakkabılarının üzerinden giren karın o enteresan ve sıcak duygusu. Yedi dolar elli senti çöpe atmıştı. Diavolo! Yeni bir kızak alsın kendine piç kurusu. Yeni bir kızağı yeğlerdi zaten. Parası ödenmemişti evin. Düşmanıydı o ev. Sesi vardı, sürekli olarak konuşurdu onunla, bir papağan gibi aynı şeyleri tekrar edip dururdu. Ön balkona basıp döşemeyi ne zaman gıcırdatsa şöyle derdi ev küstahlıkla: bana sahip değilsin, Svevo Bandini, hiçbir zaman da olamayacaksın. Ön kapının tokmağını her ellediğinde aynı şeyi duyuyordu. Budalaca bağımsızlığıyla on beş yıldan beri başının etini yiyip çileden çıkarıyordu Svevo’yu lanet ev. Altına dinamit döşeyip havaya uçurmayı arzuladığı günler bile olmuştu. Bir zamanlar bir tür meydan okuma olmuştu o ev, onu elde edemediği için Svevo’yla alay eden bir kadın misali. Ama on üç yıldan sonra Svevo yılmış, yorulmuş, ev daha da küstahlaşmıştı.

Umursamıyordu artık Svevo.

John Fante – Bahara Kadar Bekle Bandini PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu