Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader PDF Oku indir
Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader kitabını araştırdık. Ayrıca Marguerite Yourcenar tarafından kaleme alınan Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader kitap özetinin yanı sıra, Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader pdf oku, Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader yandex, Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader e-kitap pdf, Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader PDF Drive, Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Marguerite Yourcenar – Rüya ve Kader PDF indir Oku
Bu kitapta birkaç rüya anlatmak istiyorum; çok rüya görmüş bir insanı en fazla huzursuz eden veya en fazla yatıştıran rüyaları. Müzikteki temalara benzer, onlar gibi sonsuz varyasyona açık on – on beş endişe veren veya olumlu rüya, ergenlik dönemimden başlayarak (iki üç istisna dışında çocukluktaki rüyalarımı pek hatırlamıyorum) yaşamım boyunca geceleri peşimi bırakmadı. Bu rüyalar farklı alt gruplara, yalnızca gözleri kapalı ziyaret edilen esrarengiz bir ülkenin eycihazlarıne benzer belirgin familyalara ayrılıyor. Uyuyan zihnimde bir birinin, bir nesnenin, bir dekor ayrıntısının, bir duyunun yeniden belirmesi, önceki rüyalarımın beni evvelce götürmüş olduğu, ama gelecekte tekrar ziyaret edeceğimden hiçbir zaman emin olmadığım, geceye ait belirli bir bölgeyi tanımamı sağlar. Hatıra rüyaları bölgesinde, ölmüş olan babam öne çıkar; hırs ve gurur çevrimi yalnızca yirminci yaşımın gecelerinde katettiğim bir bölgedir; hapishanelerin, cüzamlıların, ejderhaların ve sökülüp koparılmış kalplerin boy gösterdiği korku çevrimi en ilkel, ama eskisine oranla daha seyrek nüfuz ettiğim bir bölgedir, çünkü zamanla tıpkı umut gibi korku da giderek bizden uzaklaşır; yaşlandığımızda olabileceken dertlerinin çalınacağından korkmalarına gerek olmayan yoksullar gibi huzurlu bulunacağız 1 Arayış çevriminde ortadan kaybolmuş, hayalete dönüşmüş bir kadının izini sürerim; ölüm çevrimi bahçelerle doludur ve zaten diğer bütün bölgeleri de kapsar, çünkü bu muazzam, kapkara belirsizliği’ dokunmadan dt’riıı rüya görmek de, derin düşünebilmek de imkânsızdır; kilise çevriminde daima mezar gibi hem ürkütücü hem teskin edici bir katedral, yıldızlı gece, dipsiz kuyular ve bedenler yer alır; bu karanlık bazilika kâh içeriden, tek liik nuırn ışıklarıyla, muhteşem bir müziği andıran deı in bir sessizlikte görülür, kâh içerideki derinliklere girmesini sağlayacak anahtardan yoksun, uykudaki yolcunun karşısında kapıları sımsıkı kapalı, dışarıdan. Göl rüyası çocukluktan kalan tek büyük rüyadır; bunun yanı sıra seneler boyu zerrece değişmeden tekrarlanan tek rüyadır. Bir de şimdiye kadar org ve viyolonsel dışında derin bir yoruma yol açmamış bir duygu olduğundan gereksiz, yorumlarla ağırlaştırmayacağım aşk rüyası mevcuttur. Bu farklı rüyalar, aralarında ittifaklar da kurarlar; hırs, aşk ve ölüm rüyaları sürekli olarak katedrallerin içinde yer alır; göl rüyası bunun yanı sıra bir kutsal korku rüyasıdır. Hüzünlü mutluluk rüyası daima pembe bir gökyüzünün altında geçmesiyle ayırt edilir; bir tek kere gördüğüm kusursuz mutluluk rüyasında ise yalnızca unutulmaz bir mavi renk mevcuttur. Açıkça görüldüğü gibi, mide veya kalbin işleyişindeki bir bozukluktan kaynaklandığı aşikâr, fizyolojik rüyaları bu sayfaların tamamen dışında tuttum; hafızanın sindirim bozukluğundan doğan ve çoğunlukla ne yaşanmaya ne de rüyada görülmeye layık ufak gündelik sıkıntıların tortusundan ibaret olan karışık ve belirsiz rüyaları daha da dikkatle ayıkladım. Bu tür rüyalar ne yazık ki en yaygın olanlerdir, çünkü uyanıklığın dünyasında olduğu gibi uyku dünyasında da altından çok bakır bulunur. Sık sık yoğunluklarıyla bizi şaşırtan, ama uyuyan bir erkeğin veya kadının arzusunun saptanmasından öteye geçmeyen salt cinsel rüyalara da yer vermedim. En son da, açıklaması kesinleşmemiş, ama her birimize hemen hemen değişmez bir biçimde görünen ve bize yalnızca uyku dünyasının bütün sakinlerinin ortaklaşa yaşadığı duyguları sunan, rüya ülkesinin karayollarına ve parklarına benzetebileceğimiz büyük klasik rüyaları ayıkladım. O güzelim havalanma rüyalarının, yatağında uzanmış yatan kaçağın etrafında kapıların açılıp kapandığı sıkıntılı kovalanma rüyalarının, uykudaki birinin rezalet çıkmamasına şaşırarak çıplak gezindiği enteresan teşhircilik rüyalarının gerçek anlamı ne olursa olsun, nasıl ki on bin cümlenin ardından dile getirdiği tekbir cümle, söyleyen birinin gizli ruhu hususunda bizi aydınlatmazsa, arada bir fazla etkileyici olan bu rüyalar da uyuyan kişiyin kişiliği hususunda bilgi vermez 2 Burada benim için mühim olan, rüya metaline vurulan bireysel kader damgası; rüya gören birinin aynı psikolojik veya duyusal unsurları kendine özgü bir kimyanın kaideleri ikaznca birleştirmesiyle, bu unsurlara bir kerelik bir kaderin anlamlarını yüklemesiyle yaşanan benzersiz alaşım. Bir yanda rüyalar var, bir yanda kaderler; ben özellikle kaderin rüyayla belirtildiği anla ilgileniyorum.
Amacım doğruluğunu garanti edebileceğim bazı metinler sunmak, yeni bir rüya sistemi önermek değil; bunu yapabilecek donanıma kesinlikle sahip değilim. Lakin, bu metinlerin amacına daha iyi hizmet edebilmesi için bu rüyalar dizisini hangi ruh halinde kaleme aldığımı belirtmekte yarar olabilir. Benim görüşüm, (doğal olarak son derece kişisel bir bakış açısı bu), rüya gören birinin yaşadığı deneyimin şairin deneyimiyle benzerlikler taşıdığıdır; rüya unsurlarının işlenmemiş halini, sonsuz sayıda çoğaltılabilecek simgesel çağrışımlarıyla bir sözlüğün sütunlarında sıralanan bayağı veya ulvi kafiyelere benzetebiliriz. Şair sözcükleri nasıl bir araya getiriyorsa, uyuyan kişi de imgeleri bir araya getirir; kendine kendinden söz etmek için bu imgeleri iyi veya kötü kullanır. Sağırdilsizler olduğu gibi rüya görmeyen uyurlar da mevcuttur; bazı bireyler kötü, beylik rüyalar veya kesintili rüya görürler; rüyanın da kekemeleri ve gevezeleri mevcuttur. Kendimi aralarında saymamanın nankörlük bulunacağı bazı uyurlar ise, tıpkı tesadüfün arada birkendilerini de şaşırtan bir mısra bahşettiği değersiz şairler gibi, arada birgüzel bir rüyayla lütuflandırılırlar. En son, her gece ulvi rüyalar gören dâhi uyurlar da belki mevcuttur. Rüya arşivlerimiz, müzelerimiz olsaydı, şüphesiz gözleri kapalılar dünyasında da bir Delacroix’nın, bir Leonardo da Vinci ‘nin, bir Watteau’nun olduğunu saptayabilirdik. Uyuyan birinin, rüyaları bir ifade şekili olarak kullandığını söylemek, rüyanın kaçınılmazlığını bi hayli fazla göz ardı etmek olur. Ulvi rüyalar gören birinin iç dünyası, rüyasında delinmiş tencereler gören cimri ev kadınınmki kadar kesin sınırlarla belirlenmiştir, fakat bireylerin inip çıktığı Yakub ‘un merdiveninde ne kadar yükselirsek, özgürlük ve kaçınılmazlık birbiriyle o kadar iç içe girer ve kader dediğimiz bölünmez bütünü oluşturur. Otuz yıl boyunca kendi rüyalarını heyecanlı ve bilinçli bir merakla inceleyen bir yazar, sonunda uykuda kendi çabaları aracılığıyla kâbus kuşağından kurtulduğunu söylemişti bana; kâbuslarının yarım kalması, iyi sonuca varılması, şüphesiz artık dış zorunlulukları yenebilme gücüne sahip olmasının sonucuydu; bu da zaten kişisel bir kadere sahip olan bireylerin bunun yanı sıralığıdır. 3 Bunun yanı sıra, rüya kabiliyeti, tıpkı altıncı his gibi, zekânın kıvraklığıyla katiyen alakalı değildir; istisnai bir dehaya sahip bir insan rüyalarında pekâlâ aptal olabilir. Buna karşılık kimi mistik yönelimler, vazgeçişler, keskin bir acının veya çetin bir yalnızlığın tehlikeli atmosferi, halüsinatif rüyaları teşvik edebilir; günlük yaşamın ufak dertlerini dinginlikle karşılamak için çaba gösterildiğinde anlaşılmaz ve bayağı rüyaların oranının azaldığını kendimde gözlemişimdir. Nasıl ki kırk yaşından sonra insanın kendi çehresinden ve şüphesiz kaderinden de sorumlu olduğu söylenirse, aynı bağlamda orta yaş ve yaşlılıkta da rüyalarından sorumlu olduğu söylenebilir.