PDF

Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik PDF Oku indir

Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik kitabını araştırdık. Ayrıca Martin Van Bruinessen tarafından kaleme alınan Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik kitap özetinin yanı sıra, Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik pdf oku, Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik yandex, Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik e-kitap pdf, Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik PDF Drive, Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik PDF indir Oku

Kürt Toplumu, Milliyetçilik ve Etnisite, Mülteci Sorunları Son senelerda çok sayıda insanın Kürdistan’dan kaçışına şahit olduk. Körfez Savaşı ve Irak ve İran Kürdistanı’ndaki silahlı Kürt isyanları (yahut daha doğru bir deyişle otonomi isteyen Kürt hareketinin sert bir biçimde bastırılışı), yüz binlerce Kürt’ün göç etmesiyle neticelendi. Uluslararası sınırları geçmeyi başaranlar siyasî mülteci olarak görünür duruma geldiler; daha az görünürlük kazanan ülke içinde göç etmek zorunda kalanların sayısı ise olabileceken fazla daha yüksek. 1991’in bu dramatik hadiseleri dışında medyanın ağırlıklı olarak üzerinde durduğu tek Kürt göçü, Irak’ın 1988’de Kuzey Iraktaki Kürtlere karşı gerçekleştirdiği kimyasal saldırı neticesinde yaşanmıştı. Bu kimyasal saldırı on binlerce Kürt’ün Türkiye’ye kaçmasına yol açmıştı. Son birkaç yıl içinde çok daha yüksek sayıda Kürt, İran’a kaçtı. Her ne kadar bu bireylerin büyük bir kısmını yerlerinden edilen köylüler oluşturduysa da, her iki olayda da mültecilerin içinde siyasî eylemciler ve gerillalar da bulunmaktaydı. Bu esnada İran ve Türkiye Kürdistanı’ndan çok sayıda Kürt siyasî eylemci, batı (ve daha düşük miktarda doğu) Avrupa ülkelerine sığındı. Savaş ve devlet terörü, bireylerin kaçmalarının tek nedeni değildir. Batı Avrupa ülkelerinden siyasî sığınma talep eden onbinlerce Türkiyeli Kürt’ün büyük bir çoğunluğu, genelde politik baskıdan kaçmayan ama daha iyi bir yaşam standardı isteyen ‘ekonomik’ mülteciler olarak görülür. Söz konusu bütün ülkelerde, Kürdistan’ın ekonomik azgelişmişliğinin ve yüksek nüfus artış hızının Kürdistan’dan büyük bir işçi göçüne yolaçtığı doğrudur. Bunun yanında ekonomik etken, bu göç sürecine neden olan etkenlerden yalnızca biridir ve bir çok yerde de bir ölçüde politik durumun bir sonucudur. Bu özellikle, Müslüman komşularından eziyet gördüklerini savunun Yezidîler ve Suriye Hıristiyanları yahut Sünnî çoğunluğun tehdidiyle yüz yüze olduğunu düşünen Alevîler gibi dinî azınlıklar için geçerlidir. Lakin bunlara ilaveten fazla sayıda Sünnî Kürt de yerel baskı ve politik çatışmanın farklı şekilleri sebebiyle kaçmaya zorlanmıştır. Her ne kadar tarafların kullandığı retorik böyle bir izlenim verse de, Kürt sorununu, Kürtlerle, Araplar yahut Türkler içinde veya Kürtler ve merkezî hükümetler içinde bir çatışma olarak görmek doğru değildir.

Kürdistan birden fazla iç çatışma ve yarışın olduğu karmaşık bir toplumdur; bu sorunlar devlet düzeyindeki ekonomik değişiklikler ve politik çatışmalarla daha da ağırlaşır. Yerel ilişkileri ve çatışmaları devlet düzeyindeki ve devletler arası düzeydeki çatışmalarla ilişkili hale gelmiştir ve yerel iktidar sahipleri ve devlet aygıtı (yahut bir başka devlet benzeri aktör olan Kürt hareketi) içinde yoğun işbirliğinin farklı şekilleri gelişmiştir. Bütün bunlar, devlet baskısı ile yerel düzeydeki baskı şekilleri içinde kesin bir ayrım yapmayı güçleştirmektedir. Kürt toplumu: Heterojenlik, tabakalaşma ve azınlıklar En azından son birkaç yüzsenedir Kürtler, bölgede yaşayan farklı Hıristiyan topluluklardan olduğu kadar Farslardan, Türklerden ve Araplardan da ayrı bir halk olduklarının genelde bilincindedirler. En azından okumuşların kimin Kürt olup kimin olmadığı ve Kürtlerin nerede yaşadıkları ile ilgili somut bir fikirleri mevcuttur. Bu kimlik ve birlik bilinci, Kürtleri birbirinden ayıran unsurlar düşünüldüğünde enteresandır. Birçok Kürt için dil ve din/mezhep, kimliklerinin asıl unsurlarıdır, fakat bütün Kürtler aynı dinden/mezhepten değildirler ve aynı dili konuşmazlar. Kürt toplumunda belirgin bir tabakalaşma mevcuttur; aşiret eliti yerleşik köylüler üzerinde tahakküm sahibidir. Aşiretler içindeki çatışmalar ve hükmeden ve hükmedilen toplumsal tabakalar içindeki sömürü ilişkileri Kürt toplumunu uzun bir zamandan beri bölmektedir. Belirli bir bölgedeki Kürtler için bile çatışan çıkarlar kolektif eylemi her zaman engellemiştir. Buna ilaveten Kürtlerin içinde bir çok Kürt olmayan azınlık yaşamaktadır ve sosyal ve ekonomik ilişkilerin oluşturduğu karmaşık ağlarla Kürtlerle bağlanmışlardır. Dil çeşitliliği Kürtler, çok sayıda farklı lehçe kullanırlar; bu lehçeleri konuşanların çoğu öteki lehçeleri anlamazlar. İki temel lehçe Türkiye’de konuşulan Kurmanci (kuzey Kürtçesi) ile Irak ve İran Kürdistanı’nda konuşulan Sorani’dir (güney Kürtçesi). Bu lehçeler içinde de büyük değişiklikler görülür, bunun yanı sıra yer yer birbirlerine yaklaşırlar. Her iki lehçenin de yazılı bir edebiyat geleneği mevcuttur.

Bu iki lehçenin dışında Kürdistan’da İran kökenli iki dil daha konuşulur; kuzeybatıda ve Diyarbakır’ın kuzey ve batısındaki büyük bir bölgede Zazaca ve güney Kürdistan’ın farklı bölgelerinde Gurani. Zazaca ve Gurani konuşanlar, Kürtçe konuşanlarla aralarındaki ufak kültürel farklara rağmen kendileri (ve diğerleri) tarafından Kürt olarak kabul edilmektedir.1 Ayrıca baskı yoluyla yahut gönüllü asimilasyonun bir sonucu olarak Kürtçe bilmeyen veya çok az bilen, bunun yerine Türkçe, Arapça yahut Farsça konuşan çok az sayıda Kürt bulunmaktadır. Ve yukarıda zikredilen ülkelerin herbirinde konuşulan Kürtçe, kelime hazinesi ve hatta sözdizimi yönünden resmî dilden derin bir biçimde etkilenmiştir. Devletlerin Kürdistan’ın farklı bölgelerindeki etkileri bununla sınırlı değildir. Bu ülkelerdeki farklı eğitim sistemleri, kitle iletişim araçları ve ayrı siyasî kültürlerin de kaçınılmaz olarak Kürt kültürü üzerinde derin etkileri olmuştur. Irak Kürtleri Kürt oldukları kadar Iraklıdırlar ve Iraklılarla Türkiyeli Kürtlerle kurduklarından daha kolay ilişki kurmaktadırlar. Kürdistan’ın herbir parçasındaki siyasî söylem ve siyasî eylem şekilleri farklıdır. Dinî değişiklik Nasıl dil Kürtlerin etnik birliğinin gerçek bir temeli sayılamazsa aynı biçimde din de birleştirici bir faktör değildir. Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Şâfi mezhebine bağlı Sünnî Müslümanlardır, fakat diğer dinlerden/mezheplerden fazla sayıda Kürt de mevcuttur. Dahası Sünnî Kürtler dindarlık ve dinî merasimler yönünden büyük bir değişiklik gösterirler. Medreselerdeki geleneksel dinî eğitim bu yüzyılın başına kadar sıklıkla sürdürülüyordu ve bu, Kürtlerin kimlik bilincinin oluşumuna katkıda bulunmuş olabilir. Medreselerde öğrenciler Arapça ve Farsça klasik metinlerin yanı sıra, “millî” şair Ahmed Hani ve mistik Molla Ahmed Caziri’nin (Mele Cizir) de içinde olduğu Kürt yazarların eserlerini de okumaktaydı. Bu 17. yüzyıl şairleri sonraki zamanlarda milliyetçi entelektüellerce öncü olarak kabul edilmiş ve eserleri millî gurur kaynağı olmuştur.

Sünnî çoğunluk içinde başta Nakşîlik ve Kadirîlik olmak üzere tarikatların yaygınlığı ve bu tarikatların şeyhlerinin köylüler ve kentsel alt sınıflardan gördükleri itibar dikkat çekicidir (van Bruinessen 1978: 249-339). Bazı şeyhlerin, çoğu aşiret reisinden daha büyük bir ekonomik ve politik güçleri mevcuttur. Kürt milliyetçiliğinin ilk zamanında, yani kabaca 1880-1930 içinde, bu tarikatlar toplumun seferber edilmesinde kritik bir rol oynadılar. Tarikatlar, çeşitli rekabetlerin ve kan davalarının kaynağı olan aşiret yapısından bağımsızdır ve bundan dolayı de geleneksel rakiplerin bile hareketlerini koordine edebilmişlerdir. Bu zamanda Kürt isyancıların belli başlı önderlerinin çoğu tarikat şeyhleriydi.

Martin Van Bruinessen – Kürtlük, Türklük, Alevilik PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu