PDF

Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar PDF Oku indir

Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar kitabını araştırdık. Ayrıca Mustafa Kalkan tarafından kaleme alınan Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar kitap özetinin yanı sıra, Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar pdf oku, Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar yandex, Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar e-kitap pdf, Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar PDF Drive, Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar PDF indir Oku

Milletlerin tarihi seyirleri araştırılırken siyâsî-askerî olaylar ayrıntısıyla incelenmiş ve genelde askerî mücadelelerin sonuçları değerlendirilmiştir. Bilhassa XX. asrın başlarından bu yana sosyokül-türel tarih üzerinde durulmuş ve milletlerin yaşayış şekillerinin nevi kişiyina has hususiyetleri önem kazanmaya başlamıştır. Bunun yanında siyâsî-askerî tarihin ayrıntısıyla araştırılan dönemleri kültür tarihinin tamamlayıcı parçalarıyla şekillendirilmeye çalışılmıştır. Tarihe bir bütün olarak bakıldığında milletlerin geçmişteki hayatlarının her yönüyle ele alınarak incelenmesi gereği görülmektedir. Hatta psi-ko-sosyal etkenlerin, dini kriterlerin, ekonomik politikaların, coğrâfî konumun milletler içindeki ilişkileri nasıl şekillendirdiği en ince ayrıntısına kadar ele alınmalı ve bütün esası göz önünde tutularak değerlendirmeler yapılmalıdır. Bunun için tarih disiplininde her biri tamamen kendi araştırma metodlarıyla şekillenen yeni alt ana kolların yapılandırılması gereği ortadadır. Bu ihtiyaç özellikle ülkemiz tarihçiliği yönünden mühimdir. Son senelerda ülkemiz tarihçiliğinde mühim gelişmeler yaşanmakta ve dünya çapındaki değişim hızla tarihçiliğimize getirileriyle yansıtılmaktadır. Askerî, ekonomik, kültürel, psiko-sosyal, şehir, sanat ve etnik tarih vd. kollar kendi araştırma esaslarını ortaya koyarak seyrini hızla tamamlama yolundadır. Bu bi hayli hızlı değişim içinde dünya çapındaki tarih incelemelerinı anında takip edebilen bir tarihçi güruhunun yetişmiş olması, ülkemiz yönünden mühim bir avantajdır. Ayrıca Türkiye’nin özellikle 1990’lı senelerdan bu yana bir “tercüme” dönemi yaşaması tarih disiplini yönünden sözcüklerle ifade edilemeyecek kadar büyük imkanlar sağlamış, geniş kitleler Türk ve dünya tarihçiliğinin içinde olduğu durumu değerlendirme şansını yakalamıştır. Araştırmamız, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte Türkiye’de son on yıl içinde hızla gelişen Türkistan (Orta Asya-Merkezî Asya diye bilinen) tarihi dönemini içine almaktadır. Bu dönem kaynak sıkıntısı, demir perde engeli ve Türkiye’de saha üzerinde çalışan akademisyen rakamının azlığı sebebiyle nakıs kalmıştır.

Son senelerda Rus Federasyonu’na (Bağımsız Devletler Topluluğu’na) ve Türk Cumhuriyetleri’ne araştırma ve akademik çalışma maksadıyla gönderilen bireylerin çalışılmamış dönemler üzerinde durmaya başlamalarıy-la bu noksanlık bir ölçüde de olsa giderilmeye başlamıştır. Lakin daha üzerinde çalışılması gereken fazla sayıda konu uzun zaman dilimi içinde araştırılmayı beklemektedir. Türkiye’de çalışılmayan bazı konular, Rus ve diğer Türk kökenli araştırmacılar tarafından ayrıntı kısmıyla tetkik edilmiştir. Lakin Sovyet eğitim politikasının komünist mentaliteye sahip araştırmacılar yetiştirmesi araştırmalara gölge düşürmekte mevcut konuların yeniden tarafsız olarak ele alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Sovyetler zamanında tarafsız olarak tarihi inceleme yapan akademisyenler yok değildir ama mevcut araştırmacılarda rejimin dişlileri arasına sıkışmış hayatta kalabilme mücadelesi vermiştir. Yazdıkları eserler İlimler Akademisi’nin tozlu rafları içinde kalmış, bazı araştırmalar da yok edilmiştir. Bağımsızlık sonrası zamanda sınırlı da olsa zikredilen eserler millî uyanış hareketlerine bağlı olarak değer kazanmış ve yayınlanmaya başlamıştır. İncelediğimiz dönem, Rusya’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde (Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan) farklı yönleriyle ele alınmış ve mühim sonuçlara ulaşılmıştır. Lakin üzerinde durduğumuz konu “etnik tarih” yönünden bu ülkelerde de ayrıntılı olarak tetkik edilmemiştir. Dönemin yazmaları (mikrofilmleri) ve Rusya Kraliyet Akade-misi’nin paylaştığı ilk eserler dahil olmak üzere çok sayıda kaynak incelenerek konu bütünlüğüyle mevzu ortaya konmaya çalışılmıştır. Araştırmamızda tarih disiplinin yanı sıra fizîkî-antropoloji, arkeoloji, etnografya (etnoloji) ve tarihi coğrafya disiplinlerinin metodların-dan da yararlanılmıştır. Etnik tarih araştırması yapan bütün araştırmacıların bu disiplinlerden yararlanma mecburiyeti mevcuttur. Tek başına tarih disiplinin verileriyle etnik tarih incelemelerinın yapılması olabilecekse de, ulaşılan sonuçların doyurucu olmayacağı açıkca ortadadır. Araştırmaların sonuçlarına, gerçek anlamda objektif ve doyurucu bilgiye ulaşmanın yolları bir bütünlük içinde bu disiplinlerden yararlanmada yatmaktadır. Türkiye’de etnik tarih incelemelerinın son senelerda gelişmeye başladığı görülse de, araştırdığımız konu müstakil bir çalışma olarak ele alınmamıştır.

İncelediğimiz dönemin bazı noksanlıkleri bir ölçüde yaptığımız araştırmayla tamamlanmaya çalışılmışsa da, daha üzerinde çalışılması ve noksanlıklerinin giderilmesi gereken fazla sayıda nokta mevcuttur. Bütüne ulaşan parçaları tamamlama fırsatı, bu dönemi (Türkistan Tarihi) seçen araştırmacıları beklemektedir. Kırgızlarla Kazakların etnik ve siyasî yapılarındaki yakınlık bir çok araştırmacının dikkatini cezbetmiş, konu üzerinde 200 yılı aşkın bir süre araştırmalarda bulunularak, benzerlik ve değişikliklar tespit edilmeye çalışılmıştır. Kırgızlarla Kazakların benzer olan sosyal yaşayışları, ağız değişiklikları hariç tutulduğunda ortak olan dil yapıları, boylar içindeki akrabalık bağları, geleneklerindeki yakınlık, askerlik sanatındaki müşterekleri vb. bir çok özellik, başta Rus sey-yah-elçiler olmak üzere diğer yabancıların dikkatinden kaçmamıştır. Rus Çarlığı’nın Orta Asya’da önce ticarî, ardından siyasî ve askerî hareketlerini planlama safhası sırasında, Kırgızları-Kazakları tanımak için gönderdiği elçileri ve seyyahları görevlendirerek her iki millet ile ilgili ayrıntılı bilgi toplamaya başladığı bilinmektedir. Rusların Kazaklara gönderdiği ilk elçilik heyetleri (1569 senesinde Semen Maltsev ile Tretyak Çebukov) zamanından bu yana Kırgızlarda ağır ağır tanınmaya başlanmış ve her iki halkın ortak olarak bu bölgede oluşturdukları askerî gücün ne kadar etkili olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. Bölgenin önemi, çeşitli yer altı-yer üstü kaynakları ve ticaret yollarının zenginliği yalnızca Rusları değil, yabancı araştırmacıları da bölgeye çekmiştir. Bu araştırmalar, Rusların Orta Asya’daki askerî hareketleri sırasında da devam etmiş ve her yeni çar zamanında bilgiler daha da güçlendirilmiştir. Bu bilgiler, araştırma raporları ve ekspeditsiyalarla (ekspıdi-şın:ilmî geziler) daha düzenli bir biçimde tasnif edilmiş ve Rusya Kraliyet Akademisi’nin yönetiminde Kırgızlar ve Kazaklar ile ilgili müthiş bir arşiv oluşturulmuştur. Bilhassa XVIII.-XIX. asırda Kazak-Kırgız tarihi üzerine çalışarak boyların tarihi ve sosyal yapıları ile ilgili bilgi toplayan A. İ. Levşin, G.

N. Potanin, Ç. Valihanov,E Savelyev, N. A. Aristov, N. İ. Grodekov, L. V Oşanin, V. V. Radlov, P. İ. Rıçkov, V. G. Tizengauzen, A. İ.

Makşeyev, G. E. Grumm-Grji-maylo, A. P. Çuloşnikov, V. V. Barthold vd. akademisyenlerin ortaya koydukları çalışmalar, dönemin tarihinin şekillenmesinde mühim rol oynamışlardır. Kazak ve Kırgız tarihini her yönüyle öğrenen Ruslar, SSCB zamanında de bu coğrafyanın tarihini, arkeolojisini, antropolojisini, etnolojisini vd. hususiyetlerini araştırarak mühim sonuçlara ulaşmışlardır. SSCB yönetimi altında Kırgızistan’da 1956 ve Kazakistan’da 1960 senesinde ülkeler arası kongreler düzenleyerek Kırgız-Ka-zak tarihinin bazı problemleri üzerinde yeni tezler ileri sürülmüştür. Dünyada ve Rus alimleri içinde ilgi uyandıran bu konu, farklı yönleriyle literatürde işlenmiş, fakat Kazaklarla Kırgızlar içindeki benzerlikler ayrıntılı olarak ele alınmamıştır. Zikredilen konu, ilmî çevrelerde yazılan makaleler ve sempozyumlarda tebliğ şeklinde verilen araştırmalardan oluştuğu için derli toplu olarak neşredilme-miştir. Araştırmamızda konu karşı karşıya geldirmalı olarak ele alınıp Kırgız-Kazak boyları içindeki etno-siyasî yakınlık tarihî perspektif içinde verilmeye çalışılmıştır. Konunun aktüalitesinin diğer bir yönü de bağımsızlığına yeni kavuşmuş bulunan, aynı kültürel kimliği paylaşan iki devletin ortak etnik bağının olduğunu ortaya koymak ve siyasî kimliklerinin pekişmesine katkıda bulunmaktır.

Kırgızlar ve Kazakların bağımsızlık seyri içinde geçen on yıllık sürenin devlet yapılarının şekillenmesinde çok uzun bir zaman dilimi teşkil etmediği görülür. Milletlerarası ilişkilerde yaşanan bi hayli hızlı siyasî değişimler, iki bağımsız devleti birbirine yakınlaştırmıştır. Bu gelişmeler, Kırgızlarla Kazakların bir çok ülkeler arası ekonomik, siyasî ve askerî birliğin içine girmesini kaçınılmaz kılmış BDT (SNG), Şangay İttifakı ve Orta Asya Birliği diye bilinen ekonomik ortaklıklar oluşturulmuştur. Bu ortaklıklar, Merkezî Asya’daki yaşanan gelişmelere ve dünya çapındaki askerî hareketliliğin getirdiği değişime dayalı bir biçimde oluşturulmuştur. Kırgızistan ve Kazakistan bu birlikler içinde genelde birbirlerine yakın politikalar izleyerek ufak ayrıntılar dışında milletlerarası platformlarda birlikte hareket etmişlerdir. Bu birliktelik tarihin eski dönemlerine kadar ulaşan köklü bir geçmişe sahiptir. Bunun içinde her iki devletin politikalarında bir birliktelik ve bütünlük mevcuttur. Eski zamanlarda Moğollara, Kalmaklara {1} ardından ise Hokand Hanlığı’na ve Çarlık işgali zamanında (1916 senesinde) Rusların kolonizasyon hareketlerine, Kırgızlarla Kazakların engel olmak için ittifak oluşturdukları unutulmamalıdır. Tarihî perspektifin sağlamlaştırılmasında geriye dönük olarak etno-sosyal ve sosyo-kültü-rel ortaklıkların tespit edilerek bu bağların bazı yönleriyle incelenmesi gerekir. Tarihî bağları ortak olan iki devletin bağımsızlık sürecinde gerçekleşen ilişkileri ortaya konan bu tür araştırmalarla sağlam temellere oturtulabilecektir. Dünya düzeni içinde hızla değişen milletlerarası ilişkilerde etnik ve kültürel bağlarla birbirlerine bağlı olan halkların farklı ittifaklar oluşturma hedefine doğru yöneldikleri malumdur. Bu değişimde, Kırgızistan ile Kazakistan’ın alacağı yerin ve siyasî platformun oluşturulmasında tarihî geçmişin sağlayacağı faydalar diplomatik amaçlar için de kullanılabilecektir. XIV. ve XVI. asırlarda Kırgızlarla Kazaklar içinde yaşanan sosyal ve siyasî kaynaşmalar sebebiyle bir çok boyun yer değiştirdiği bilinmektedir.

Kırgız boyları Kazak boyları içinde, Kazak boyları Kırgız boyları içinde kalarak karışıp kaynaşmıştır. Araştırmada gösterilen zaman dilimi içinde hangi boyların yer değiştirdiği ve şimdiye kadar kendi adlarını koruduklarını tespit etme amacı güdül-müştür. İlmî çevrede bu boylar tanıtılarak, klasik-yazma (tarihî) kaynaklarda ve diğer eserlerde kaynaşmanın hangi oranlarda ve nerelerde gerçekleştiği ortaya konmaya çalışılmıştır. Konu çeşitli kaynaklarda karşı karşıya geldirmalı olarak incelenip yazma eserlerde Rus, İngiliz, Kırgız, Kazak, Özbek, Uygur ve Tatar (Kıpçakgruplarının bazı kolları Karakalpaklar gibi) dillerindelehçelerinde yazılan (tetkik) araştırma eserlerde Kazaklarla Kırgızlar içindeki etnik birliktelik ilmî temelde tespit edilmek istenmiştir. Farklı kaynaklardan yararlanarak Kırgız-Kazak etno-siyasî yakınlığının bazı yönlerinin tespit edilmesi ve şecerelerde açıkça görülen akrabalık bağlarının başka bilim dallarının da yardımıyla pekiştirilmesi amaçlanmıştır. Yapılan araştırmada şu tezlere ulaşılmıştır: 1. Tarih, antropoloji ve etnografya (yalnızca şecereler esas alınarak) ilminin verilerine göre Kazaklarla Kırgızlar içinde etnik tabanda bir sosyal bütünlük mevcuttur. Bu bütünlük iki etaptan buluşmaktedir. Birinci etapta, her iki milleti oluşturan boyların (kavimlerin) çok eski tarihlerden bu yana birbirine yakın coğrafyada yaşadıkları ve askerî mücadelelerin getirdiği nedenlere dayalı olarak kaynaştıkları görülür. Bu etapta, Kırgızlarla Kazaklar içinde görülen Dö-ölös, Dulat, Kanglı, Kıpçak, Suan, Usun ve diğerleri, her iki halk içinde eski boy geleneğine sahip olan büyük boylar şeklinde bilinmektedir. Yıllıklar (Çin, Grek, Arap ve Fars dilindeki yazılı metinler), şecereler, yazma eserler ve diğer sözlü edebiyat ürünü kaynaklar, etnik temeli şekillendiren boyların bir birlik oluşturduğunu ispatlamaktadır. İkinci etapta ise coğrafî değişimler, askerî ittifaklar ve başka nedenlere dayalı olarak yeni boy oluşumlarının şekillenmesi, bu boyların da dönemin hadiselerina göre her iki halkın etnik tabanında zamanla yer almaya başladığını ortaya koyar. Diğer Türk boylarının 840 tarihindeki Kırgız (Büyük Kırgız Devleti dönemi) darbesiyle birlikte ağır ağır batıya çekilmeleriyle Maverâünnehir, Sir ve Âmu-Deryâ nehirleri bölgesinde yoğunlaşmaları neticesinde {2} XII. Yüzyıldan bu yana etnik oluşumlar yaşanmaya başlamış, az da olsa Karaki-tay grupları ile birlikte yabancı unsurlar etnik tabanda aktif hale gelmiştir. Kazak ve Kırgız coğrafyasında bu tarihten bu yana görülen askerî ve sosyal çalışmale birlikte Karakitay, Moğol, Kalmak ve sonradan gelen Türk kökenli boyların etnik tortuları bölgede kalmıştır.

Bunun neticesinde etnik kaynaşma daha da hızlanmış ve girme (kurama) {3} boylar (Kıtay, Bögöcü, Calayır, Karaçoro, Kongrat, Monoldor, Nayman, Nogoy vd.) Kırgız-Kazak boy bütünlüğünü demografik olarak değiştirmiştir. XII. Yüzyıldan XVIII. Yüzyıla kadar görülen bu etnik çalışma, eski boyların Kırgız-Kazak boyları içindeki askerî gücünü ve sosyal statülerini zayıflatmıştır. Bu zamanda görülen etnik hareketliliğin en mühim nedenlerinden ikisinin: Kalmak askerî hareketleri sırasında ortak düşmana karşı bir araya gelen psiko-sosyal birliğin sonradan millet bazında etnik birliğe dönüşmesine ve geçen zaman içinde yaşanan değişime bağlı olduğu görülür. Bu olaylar, milletlerin sosyal hafızalarında yer ederken, askerî baskılarla birlikte (bulundukları bölgeden ayrılarak Kırgız veya Kazak coğrafyasına gelip yerleşen) boylar içinde bir daha vatanlarına geri dönmeyenler olmuştur. Bazıları parçalanarak asıl kitleden kopup tekrar topraklarına geri dönmüş, diğerleri ise bulundukları topraklarda birlikte yaşadıkları boylarla akrabalık bağı tesis ettikleri için geri dönememişlerdir.

Mustafa Kalkan – Kırgızlar ve Kazaklar PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu