PDF

Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar PDF Oku indir

Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar kitabını araştırdık. Ayrıca Nazım Tektaş tarafından kaleme alınan Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar kitap özetinin yanı sıra, Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar pdf oku, Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar yandex, Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar e-kitap pdf, Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar PDF Drive, Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar PDF indir Oku

Tanrının Askerleri -4- (Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler –
Harizmşahlar – Altınordu – Timur İmparatorluğu) Türkler Araplarla, İslâmiyetin ilk yarım asrı içinde askerî güç olarak tanışıp karışmışlar. Muaviye’nin Hilâfeti (yahut saltanatı) (661-679) zamanında cesur ve cengâver Türklerden yoğun biçimde istifade etmişti. Hilâfet merkezi olan Şam’da Türk askerlerin yekûnu 18-20 bin civarındaydı. Hilâfet’in, 750’de Abbâsîlerin eline geçmesiyle birlikte, Türklerin idare ve askerlikte itibarları pek artmış(…), imparatorluğun bir çok kilit noktalarını ele geçirmişlerdi.” 1 1 Tarihte Türklük, 114. s. Türkler halife olamıyorlar, fakat halifenin en yakınında bulunup, gerekli durumlarda onu yönlendirebiliyorlardı. İbnü-l Esir’in anlattığı 862-863 yılı hadiseleri bölümünde Vasif etTürkî’nin Rum illerine gaza’ya gönderilişi var; tabii başkomutandır, Türk Vasif. Askerî ağırlıkları gibi siyasî yönleri de vardı Türklerin. El-Muntasır’ın veliaht azletmesini sağlayanlar da Türkler idi. Halifenin ölümü halinde, yerine geçecek birinin kendilerine yakın biri olmasını istedikleri için çaba söylediler. Epey ısrardan sonra, Ahmet b. el Hasib, Vasif ve Boğa, el- Mütevekkilin oğulları el-Mutez ve el-Müeyyed’in azledilmesine halifeyi razı ettiler. Bu, adı anılanların gücünü göstermesi yönünden çok mühimdir. Muntasır’a demişler ki: “Onları veliahtlıktan ve hilâfetten azlet, oğlun Abdulvehhab’a beyat edelim.

” 2 (862 senesi) 2 İbnü-l Esir Tarihi Tercümesi, 7. c. 99. s. İstediklerini başa geçirip istemediklerini zindana attıracak rollerdeydiler. Olaylarda o kadar boldu ki Hilâfet merkezinde, Türkler, yaptıkları ile göze batıyorlardı. Nihayet, bir gün şu şikâyete muhatap oldular.” Her gün bir halifeyi öldürüp, öbürünü görevden azl ediyor ve ertesi gün de istediğiniz veziri tayin ediyorsunuz.” 3 Tabii, kanlı çarpışmalarda eksik değildi ve bu arada olaylara karışan bir çok namlı Türk de can veriyordu. 3 İbnü-l Esir Tarihi Tercümesi, 7. c. 99. s. Bu Türklerin bazıları bu bireylerin içinde doğmuş, lâkin onların babaları-dedeleri esas Türk illerinden, bir biçimde gelmişlerdi. Araplara, savaşın nasıl yapıldığını da bunlar öğretiyorlardı.

Bilhassa, sadık oluşları halifelerin işine pek yarıyor bundan dolayı muhafız bölükleri Türklerden oluşuyordu. Tolun Tolun, Dokuz-Oğuzlardan. 4 Köle olarak satılmış, Halife Memun’un hizmetine girmiş, başarısı ve güvenilirliği ile memuriyet basamaklarında yükselmiş. Türklerin, kabiliyetleriyle revaç bulduğu seneler gelip geçiyor halifeler değişiyor, onların kıymetleri değişmiyor. Mutasım’ın halifeliği zamanında Tolun, Muhafız Bölüğü komutanlığına kadar yükselmiştir. 4 Tarihte Türklük, 160. s. Tolun’un 835 senesinde, Bağdat’da dünyaya gözlerini açan oğluna 5 Ahmet adı verildi. Önemli bir ailenin çocuğu sayılıp, gerekli eğitimden geçecek. Önceleri babasının yanında bir şeyler öğretilen Ahmet, sonra Tarsus’a gönderildi. Müslümanlarla Hıristiyanların sınır şehri olan Tarsus’da iki dinin de âlimleri öğreticilik görevi yapıyorlardı. Her şey gayet serbest tartışılırdı burada. Ahmet, Allah vergisi kabiliyetlerini geliştirecek bir ortama düşmüş olmanın mutluluğunu yaşıyor, çok renkli konularla birlikte askerî, siyasî meselelerle de donanıyordu. Lakin, 19 yaşına değdiğinde babasını kaybetti. 6 5 Türk Tarihi, 3.

c. 12. s. 6 Türk Tarihi, 3. c. 12. s. Ahmet’in Bahtı Hilâfet merkezinde babasının yerini almıştı Ahmet. Lakin burası durulmayı bilmeyen çalkantılı bir göldü, devamlı isyanlar içinde, Mutasım hal edildi. Vasıt’a sürgün edilen eski halife Mutasım, muhafız olarak yanına Ahmet’i istedi (866). Aradan bir müddet zaman geçince, yeni halife Mutez tarafından, eski halifenin katil fermanı geldi. Ahmet Fermana uymadı. Bu davranışıyla Ahmet büyük bir risk almış, ama aynı miktarda saray adamları ve büyük emirler nezdinde saygınlığı artmıştı. 7 7 İslâm Ansiklopedisi 12/1. c.

Tolunlular Mad. Kahramanlık gösterişiyle namı yükseldi. Türklerin ne derece etkin görevlerde olduğu önceden söylenmişti; bir çok büyük şehrin valiliği de Türklerin elindeydi ve bunlar Ahmet’in destekçisi oldular. Türklerden biri Mısır’a vali olarak tayin edilmişti, bu şahıs Bağdat’ın nabzını elinde tutmak istediği için Mısır’a gitmeyip, vekil olarak Ahmet’i gönderdi: Şimdiye kadar yaptıkları, yaşayışı iyice incelenmiş, güvenilirliğine kanaat getirilmişti Ahmet’in. Mısır, tarihin her zamanında zenginliğiyle göz kamaştırmıştır. Yine öyleydi. Nil Nehri su değil servet akıtıyordu; bilhassa haris insanlar bu nimetten hep kendileri istifade etmeye çalışıyorlardı. Ahmet’in tayini sırasında Mısır haracını toplamakla görevli olan kişi İbn el-Müdebbir’di ve bütün bölgeye hâkim durumdaydı. Buna göre Mısır, iki ayrı yöneticiye sahip oluyordu; idari sorumluluk sahibi Tolun oğlu Ahmet, maliyeden sorumlu ise İbn el- Müdebbir. Servetin göz kamaştırıcılığı, bazı bireyler için çok mühimdi; öyle ki konum itibariyle daha üst makam yerine, mali işlerden sorumluluk tercih edilir olmuştu. Çünkü üst makamdakiler gayet rahatlıkla satın alınabiliyordu. Paranın patronu el Müdebbir Bağdat nezdinde en itibarlı devlet adamlarından sayılmaktaydı. Tolun-oğlu Mısır’ı her şeyiyle hâkimiyeti altına alacaktı; bunun için paranın idarecisini alt etmenin çarelerini düşündü. El-Müdebbir ise Ahmet’i elde etmek için armağan yağmuruna ekranlara gelecektır. Daha ilk teşebbüsünde bozguna uğradı Müdebbir; armağansi kabul edilmeyip, bir de muhafızları istenmişti.

İbn el-Müdebbir, Ahmet’i Halife’ye şikâyet edip, istiklâl peşinde koştuğunu, isyan hazırlığında olduğunu açıkladı, ise de sonunda mücadeleyi kaybetti. Ahmet daha zeki, daha kuvvetli idi; kuvvetli Türk zümrelerinin desteği yanındaydı ve kazandı. Önceleri bir bölümüne hâkim olduğu Mısır’ın tamamı da Ahmet’in hükmüne girdi. Bu başarının gelişini sağlayan birinin, Ahmet’in kayınbabası Barhuh olduğu söylenmektedir. 8 İbn’ü-l Esir, Yarcuh et- Türkî, diyor Barhuh için. Onun kısa kelimeleri şöyle: “Yarcuh et-Türkî ile Ahmet b. Tulun içinde içten bi ele verdi, sopa ve hapis cezasına çarptırıldı. Ahmet, kendine göre bağımsız olmuş, babasının adına izafeten, kurduğu devlete “Tolun Oğulları” demiş –yahut başkaları öyle saymış. Bir manada Mısır bağımsızdır, ama Bağdat’taki halife bütün Müslümanların başıdır; bundan dolayı Ahmet’in de. Mısır’ın bir yanı Bağdat’a bağlı ve burası da süt liman değil. Halife denince biz Türklerde uyanan ilk intiba, dinen saygı değer, hürmete lâyık bir ulu kişidir. Aslını söylemek gerekirse bütün devlet başkanları belki böyle olmalı, fakat halife mutlaka. Gerçekte ise, Dört Büyük Halifeden sonra o makamı işgal edenler( Ömer b. Abdülaziz istisna) görünüm itibariyle böyle, hepsi de ayrı huyları, meziyetleri ve de çirkinlikleri olabilen insanlar. Onlardan yaşanan kötülükler de temsilcisi bulundukları mevkie mâl edilemez.

Bunun içindir ki her halifeyi din büyüğü saymak doğru değil. Mesela: Anlatılan zamandaki Bağdat Halifesi el-Mutemid zevk ve safa düşkünü biriydi (870-892). Her şeyden daha fazla rahatlığını düşünen halife, ülkesini iki idarî kısıma ayırıp, doğu tarafını kardeşi el-Muvaffak’a batı tarafını da oğlu Cafer’e bırakmıştı. 11 11 İslâm Ansiklopedisi, 12/1. c. Abbâsîler devletinde, yüksek askerî makamlar gibi idarî makamlarda Türkler tarafından doldurulmuştu. Mısır’a yardımcı vali olarak gidip, orada bağımsızlığını ilân eden Tolun-oğlu Ahmet de mevcut tabloyla birlikte düşünülünce Hilâfet makamını huzursuzluk sardı. Türklere karşı tetikte bulunmayı vazife saydılar. Halife’nin kardeşi el-Muvaffak ise, Türk emir ve kumandanlarının hâkimiyetine karşı takip edilen siyâsetin yönlendiricisi mevkiindeydi. Mısır’ın zenginliği Bağdat’a aktığı sürece, yöneticiler bolluk içinde yüzer, bu suyun önüne bir bent kurulursa maddi sıkıntılar kasıp kavurur. Bu, herkes tarafından bilinen bir gerçek; Tolun-oğlu Ahmet de gerçekti ve korku dağları sarmıştı. Bağdat Mısır’a muhtaç durumdadır, Mısır Ahmet’in elinde, resmi görünüme bakılırsa Bağdat’a bağlı bir eyalet. Halife, görünüş itibariyle saf. Kardeşi Muvaffak uyanık; Ahmet’in hırsını görüyor, gücünün ve arkasındaki desteğin farkında. Ahmet, hedefine varmak için atacağı adımlarda halife’yi mühim bir mâni olarak görmediğinden, ona aldırdığı yok; Muvaffak’tan çekiniyor, bundan dolayı da hoşlanmıyor.

Önümüzdeki günler olabileceken, Hilâfet makamına el Muvaffak’ı getirecek. Müstakbel halife daha büyük bir ülke devralmak arzusundadır, Ahmet’i sevmeyişi bundan. Zenc İsyanı Afrika’nın doğu sahilinden esir olarak getirilip, Elcezire ve Basra mıntıkalarında çalıştırılan Zenci Köle’ler, Zenc olarak anılıyorlar. 12 Irak’ta başlayıp etrafa yayılan isyanı bu köleler çıkarmışlar, önemine binaen de adlarıyla anılır olmuş. 12 İslâm Ansiklopedisi, 13. c. Zenc Mad. (Vahit Çabuk) İsyanın sebebi para, durdurulması da para ile olabilecek olur ve Bağdat hazinesi boş, Mısır hazinesi dolu. El- Muvaffak isyan bölgesinin sorumlusu değil, fakat müdahale zorunda. Mısır’a, Tahir adında bir elçi gönderen Muvaffak, ona iki ağır vazife yüklemişti; isyanı bastırılacak, epeyce miktar para alınacak ve Ahmet’e bağlı üst düzey yöneticiler kendisi tarafına kazanılacak. Mısır valisi Ahmet, Bağdat Halifesi ile haberleşmiş, bu para Muvaffak’ın elçisine verilmeyip, doğrudan halife’ye gönderilecek. Elçi Tahir, geldiği yerde itibarlı misafirler gibi karşılandı, hepsi o kadar. Hiçbir kumandanla görüşmesine fırsat verilmediği için, dilindeki zehri bulaştıracak kimseyi göremedi. Halifeyle aralarındaki anlaşmayı umursamayan Ahmet, el-Muvaffak’a 1 milyon 200 bin dinar yolladı. 13 Niçin böyle yaptı? Bunu ileride anlayacağız.

13 İslâm Ansiklopedisi 12/1. c. Tolonlular Mad. İpler Kopuyor Ahmet’in gönderdiği para az gelmiş, el-Muvaffak küplere binmiş, bütün öfkesini satırlarına boşalttığı bir mektup yazmış. Birkaç misli fazlasını istiyordu. Ahmet de bu tavırdan hiç memnın kalmadı, daha ağır sözcüklerle dolu bir yanıt yazdı. Bunun üzerine iki taraf birden, aradaki sahte dostluk perdesini kaldırdılar. Halifenin kardeşi olması hasebiyle el-Muvaffak endişeli, ona göre hilâfetin gidişatı tehlikede. Türkoğlu Ahmet’in niyeti, ortada ne halife bırakmak ne de Abbâsî Hanedanlığı. Böyle bir âkıbet vehminden kurtulamayınca, alenen savaş açtı. Yeğeni Cafer’i ve yardımcısı Musa b. Buga el-Türkî’yi ikazp, Hakanlarını talep etti. İstiyordu ki, Mısır valiliği Ahmet’in elinden alınıp, yerine, Şam valisi Amacur tayin edilsin. Çırpınışları karşılık bulmadı el-Muvaffak’ın. Musa, belki çekindiğinden, belki de Türk tarafı ağır bastığından Ahmet’in karşısına çıkmayı reddetti, Bilâhare tayini düşünülen kişi ise Mısır’a gitmeye cesaret edemedi.

Şam valisi Amacur 878’de öldü, yerini oğlu aldı. Tolun-oğlu Ahmet, yarım bıraktığı Suriye Fethini tamamlamak niyetinde. Bu amaçla sefere çıkarken, Amacur’un oğluna bir mektup yazıp, halife’nin Şam ve Sugar bölgesini kendisine ikta (kullanım hakkı) ettiğini açıkladı. Cömert mektup işlevini bihakkın yerine getirmiş, genç derhal itaatini arz etmiş, böylece hiçbir mesele çıkmamıştır. Remle’ye ardından gelen Ahmet, kendisini karşılayan Amacur’un oğlunu bu şehrin valisi yaptı. 14 14 İbnü-l Esir Tarihi Tercümesi, 7. c. 263. s. Ahmet Şam’a yürüdü; burayı hâkimiyeti altına aldı. Antakya’da hüküm süren insana yaptığı Hakan çağrısı karşılık bulmayınca, muhasara ettiği şehri teslim aldı. İbnü-l Esir’in açıkladığine bakılırsa, oğlu Abbas’ın isyanı, bu sefer sürerken meydana gelmiş. El-Mavaffak – Ahmet Rekâbeti Geçen aylar, seneler Ahmet’in gücüne güç katıp, halife’nin zaafını artırdı. Sonunda, sunî bir makam işgalinden öte manası kalmayan halife, makamda gözü olanlar tarafından tecrit edildi. Ne devlet işlerine karıştırılıyor, ne şahsi ihtiyaçları karşılanıyor.

Vatanından mühim parçaları koparıp almış olan Tolun-oğlu Ahmet, şahsiyetinden çalan yeğenine göre daha müşfik bir dost. Bilhassa kardeşi el-Muvaffak’ın, makama mahsus bütün imkânları elinden kapıp almaya muvaffak oluşu, Bağdat’ı, halife için altın kafese çevirmişti. Burulmuş içini, içtenyetine inandığı Ahmet’e açtı; ne kadar huzursuz olduğunu açıkladı; âdeta yardım dileniyordu. Ahmet ona, hiç durma Mısır’a gel, dedi. Bu davet, canına minnet, gönlüne şifa oldu yıpranmış halifenin. Hazırlıklar yapıldı ve bir gün maiyetiyle birlikte Mısır yoluna düştü. Yarı yarıya kaçma gibiydi yapılan hareket. Geride kalanlar yani kendilerinden kaçtığı insanlar bunu haber alıp, yarı yolda yetişip geri getirdiler. (Yıl 882) Rekâbet tabiri hafif kalır, ölüm kalım yarışı var Ahmet’le el-Mavaffak içinde. Halifenin Mısır’a erişemeden döndürülmesi bu taraf için ağır hakaret sayıldı; daha ağırıyla mukabelede bulunmayı isteyen Ahmet, cami minberinden halka hitapla, el-Muvaffak’ı eleştirdi. Onu, tamamen geçmez akçeye çevirmek istiyor, Halifeye biatının düştüğünü, veliahtlıktan da düşürülüp lânetlenmesi gerektiğini haykırıyordu: “Fukahanın çoğu onun hal ve tel’in edilmesini tasvip etti; bazıları ise, hal’ini doğru bulup, lânetlenmesine cevaz vermediler:” 15 Buna karşılık el Muvaffak da Tolunoğluna aynısını yapmak için elinden geleni ardına koymayınca, bir kördöğüşüdür sürüp gitti.

Nazım Tektaş – Tanrının Askerleri 4 – Tolunoğulları – İkşidiler – Gazneliler – Harizmşahlar PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu