PDF

Patrick Süskind – Kontrbas PDF Oku indir

Patrick Süskind – Kontrbas PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Patrick Süskind – Kontrbas kitabını araştırdık. Ayrıca Patrick Süskind tarafından kaleme alınan Patrick Süskind – Kontrbas kitap özetinin yanı sıra, Patrick Süskind – Kontrbas pdf oku, Patrick Süskind – Kontrbas yandex, Patrick Süskind – Kontrbas e-kitap pdf, Patrick Süskind – Kontrbas PDF Drive, Patrick Süskind – Kontrbas Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Patrick Süskind – Kontrbas PDF indir Oku

Oda. Bir plak çalınmaktadır, Brahms’ın ikinci Senfoni’si. Sahnedeki adam mırıldanarak müziğe eşlik eder Uzaklaşan, dönüp gene gelen adımlar. Bir şişe açılır. Aynı kişi kendine bir bardak bira doldurur. Bir saniye… birazdan… – Şimdi! Duyuyor musunuz? işte! Şimdi! Duydunuz mu? Az sonra bir daha gelecek, aynı bölüm, bir saniye. Şimdi! Şimdi dinleyin bakın! Yani basları. Kontrbasları… Pikabın kolunu plağın üzerinden kaldırır. Müziğin sonu. … Bu, benim. Yani biziz. Arkadaşlarla ben. Devlet Orkestrası. Brahms, İkinci Senfoni, etkileyici bir olay. Bunu çalarken altı kişiydik.

Orta büyüklükte bir kadro. Toplam olarak sekiş kişiyiz. Bazı zaman dışarıdan destek geliyor, on oluyoruz. On ikiye çıktığımız da olmuştur, harika bir şey, inanın bana, müthiş. On iki kontrbasın karşısına -yani şimdi teorik olarak- koca bir orkestrayla çıksanız baş edemezsiniz. Başta, sırf fiziksel nedenlerden ötürü. Ötekiler toplayabilir artık pılı pırtılarını. Ama biz olmadan hiç mi hiç bir şey yürümez. Sorun istediğinize. Her müzisyen size rahatlıkla doğrulayacaktır bir orkestranın her zaman için şefsiz yapabileceğini, ama kontrbassız asla. Yüzseneler boyunca şefsiz çalagelmiştir orkestralar. Şef zaten müziğin gelişim tarihi yönünden bakıldığında çok çok yeni bir icattır. Ve ben de size şurasını doğrulayabilirim ki, biz Devlet Orkestrası’ndakiler bile farklı zamanlarda şefi iyice ıskalayarak çalarız. Ya da üzerinden atlayıp geçerek. Hatta arada bir öyle bir atlarız ki, kendi bile fark etmez.

Bırakırız, o öndeki, sopasını istediği gibi sallayadursun, biz işimize bakarız. GMD yönetiyorsa olmaz tabii. Ama bir konuk şef gelmişse, hiç şaşmaz. En mahreminden nazlardır bunlar. Dille anlatılır gibi değil. – Ama burası antrparantez. Bunun yanı sıra, tasarlanması imkânsız bir şey varsa o da kontrbassız bir orkestradır. Hatta denebilir ki, orkestra -tanımı geliyor şimdi- fakat ve fakat bir basın olduğu yerde başlar. Birinci kemanı, üflemeli çalgıları, davulu, trompeti, hiçbir şeyi olmayan orkestralar mevcuttur. Ama bası olmayan orkestra olmaz. Varmak istediğim nokta, kontrbasın mutlak olarak ve fark atarak en mühim orkestra çalgısı olduğunu saptamak. Hiç de öyle belli etmez. Ama geri kalan bütün orkestranın, şef de dahil, ayak basacağı bütün o esas düzeni kuran odur. Yani kontrbas, üzerinde bütün o eşsiz yapının yükseldiği temeldir, mecazi olarak. Bası çekin alın, Babil’deki diller kargaşasının dik âlâsı çıkar ortaya, kimsenin ne diye müzik yaptığını bilmez olduğu bir Sodom.

Bir tasarlayın -misal olarak şimdi-, Schubert’in Si Minör Senfoni’si, başlar olmaksızın. Felaket. Atabilirsiniz bir kenara. A’dan Z’ye kadar bütün orkestra literatürünü -hem de istediğiniz çeşitten: senfoni, opera, solo konçerto- olduğu gibi çöpe atabilirsiniz, kontrbaslar yoksa işin içinde, olduğu gibi. Hem sorun bakalım bir orkestra müzisyenine, ne zaman şaşırmaya başlıyormuş! Sorun hele! Kontrbası duyamaz olunca. Fiyasko. Hele caz topluluğunda daha da belirgindir bu durum. Bas susarsa, caz topluluğu patlarcasına dağılır gider – yani mecazi olarak. Öbür müzisyenlere bir anda her şey anlamsız gelmeye başlar. Aslına bakarsanız caza karşıyımdır, rock’a filan da. Çünkü klasik anlamda güzele, iyiye ve doğruya yönelmiş bir sanatçı olarak, serbest emprovizasyon denen anarşiden hiçbir şeyden sakınmadığım kadar sakınırım. Ama burası antrparantez. – Sadece girizgâh olarak, kontrbasın yegâne merkezi orkestra çalgısı olduğunu saptamak istiyordum. Aslını söylemek gerekirse herkes de bilir bunu. Ne var ki kimse açıkça itiraf etmez, çünkü orkestra müzisyeninin tabiatında hafif kıskançlık mevcuttur.

Bizim konsertmayster, kontrbas olmasa elinde kemanıyla, elbiseleri olmayan imparator gibi -kendi önemsizliğinin ve kendini beğenmişliğinin gülünç bir timsali olarakorta yerde kalıvereceğini kabul edecek olsaydı, hali nice olurdu? Hoşolmazdı. Hiç hoş olmazdı, izninizle bir yudum alayım… Bir yudum bira içer. …Alçakgönüllü bir insanimdir ben. Ama müzisyen olarak, ayağımı bastığım zeminin nasıl bir zemin olduğunu bilirim; hepimizin, köklerimizi ta içlerine salmış olduğumuz toprak ana; her müziksel düşüncenin beslendiği kaynak; müziksel tohumun kaynaklandığı o kasıkların sahibi -yani mecazi olarak-, gerçek doğurganlığın olduğu kutup… – bu, benim işte! – Yani, bastır bu. Kontrbas. Ve başka ne varsa, karşı kutuptur. Başka ne varsa, fakat bas aracılığıyla bir kutup niteliği kazanır, örneğin soprano. Operadayız şimdi. Soprano, ki niteliği -nasıl anlatayım… biliyor musunuz, bizim operada genç bir soprano var şimdi, mezzosoprano-, dünyanın sesini dinlemişimdir ben, ama bununki gerçekten etkileyici. Derin mi derin bir etki yaptığını hissediyorum bu kadının üzerimde. Daha nerdeyse bir genç kız, yirmilerinin ortalarında. Ben kendim otuz beş yaşındayım. Ağustosta otuz altıya basacağım. Hep orkestranın tatiline denk gelir. Harika bir kadın.

Büyüleyici… burası antrparantez. – Ne diyordum: Soprano -şimdi örnek- kontrbasın en zıt ucu olarak, gerek insani gerekse çalgısaltınısal açıdan, düşünülebilecek tek şey, işte bu… yani bu ses soprano olacaktır… veya mezzosoprano… tam karşı kutup, öyle ki o noktadan çıkınca… daha doğrusu: o doğrultuda… veya onunla kontrbasın oluşturduğu bütünlük… karşı durulmaz bir biçimde -adeta- müziksel kıvılcımın çakışı, iki kutup içinde, kontrbastan sopranoya sıçrayışı, veya mezzosopranoya çıkışı, yükselişi – tarlakuşu alegorisi… ilahi bir şey, tepelerde, evrensel yücelikte, sonsuzluğa yakın, kozmik nitelikte, cinsel-erotik-sonsuz güdüsel, adeta… gene de mıknatısın çekim alanının içinde, yere yakın olan kontrbasın ayağından kaynaklanan o alana bağlı, arkaik, kontrbas arkaik bir şey, yani, anlıyorsunuz ne demek istediğimi… Ve müzik fakat böyle olabilecekdür. Çünkü burası ile orası, yüksek ile alçak frekans içindeki bu gerilim, bütün olay, müzikte anlamı olan her şey bu iki arada olup biter, burada döllenir müziksel anlam ve yaşam, yaşamın ta kendisi. – Benden size söylemesi, bu şarkıcı -her şey bir yana-, bu arada adı Saralı, benden size söylemesi, günün birinde çok yükselecek. Eğer ben müzikten anlıyorsam, ee biraz da anlarım hani, çok yükselecek bu kadın. Ve buna katkıda yer alıyoruz işte biz, biz orkestradakiler, özellikle de kontrbasçılar, yani ben. İnsanı pekâlâ tatmin eden bir şey bu. İyi. Öyleyse bir toparlayalım: Kontrbas ses derinliğinden dolayı yegâne temel orkestra çalgısıdır. Tek kelimeyle, kontrbas en pes sesli yaylı çalgıdır. Kalın mi’ye kadar iner, isteğe göre bir çalayım da bakın… bir saniye…

Patrick Süskind – Kontrbas PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu