PDF

Platon – Devlet Adamı PDF Oku indir

Platon – Devlet Adamı PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Platon – Devlet Adamı kitabını araştırdık. Ayrıca Platon tarafından kaleme alınan Platon – Devlet Adamı kitap özetinin yanı sıra, Platon – Devlet Adamı pdf oku, Platon – Devlet Adamı yandex, Platon – Devlet Adamı e-kitap pdf, Platon – Devlet Adamı PDF Drive, Platon – Devlet Adamı Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Platon – Devlet Adamı PDF indir Oku

Eski Yunanca özel adların yazılışı ile ilgili not Yunan eserlerinin çevirisinde tanrı, insan ve ülke adlarını, asıllarındaki gibi yazmayı uygun bulduk; bunun için de bugün Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde kullanılan çevriyazı yöntemini aldık. Yunancanın her harfi, aşağıdaki cetvelde gösterildiği gibi, tek yahut çift harfle karşılanmıştır. “Th” ve “kh” gibi çift harfleri kullanmaya gerek vardı; çünkü Yunancanın Q’sını da, T ‘ını da “t” ile gösteremezdik, ikisini ayırmak zorunluydu. “X” için de yalnızca “h” harfini alsaydık Yunancada bazan sesli harflerin önüne gelen ( ‘ ) işareti ile karışabilecekti. “Ph” çift harfine gelince, Yunanca’nın F harfini Avrupalılar öteden beri böyle gösterirler; eski Romalılar da öyle göstermişler; demek ki o harfin söylenişi Romalıların “ƒ” harfinin söylenişine tümüyle uymuyormuş. Romalılar ve bugünkü Avrupa ülkeleri, Yunanca’nın X harfini de “x” ile gösterirler; fakat “x” harfi bizim alfabemizde yok; bu yüzden “x” yerine “ks” çift harfini kullanmayı daha uygun bulduk. Yunancada “y” harfi sessiz değil, sesli harftir ve “ü” okunması gerekir. Lakin bu söyleyiş kesin de değil. Bugünkü Yunanlılar onu “i” diye okuyorlar. Çift sesli harfleri de gene çift olarak gösterdik. Lakin (ou) yerine tek bir “u” koyduk; bu şimdiki ülkeler arası çevriyazıda da böyledir. Kişiler: Sokrates, Theodoros, Yabancı, Genç Sokrates SOKRATES – Bana Theaitetos ile Yabancı’yı tanıttığın için sana çok teşekkür borçluyum, Theodoros. THEODOROS – Hele onlar devlet adamının, sonra da filozofun ne olduğunu bir iyice belirtsinler, o zaman teşekkür borcun daha üç katı artacak. SOKRATES – Devlet adamı ile filozof. Neler diyorsun, Theodoros? Bir matematik- geometri üstadının ağzından mı bu sözü işitiyorum? THEODOROS – Hangi sözü, Sokrates? SOKRATES – Devlet adamı ile filozofu adeta birbirine eşit değerlermiş gibi konu alıyorsun; oysa bu değerlerin içindeki ayrım hiçbir geometri oranıyla gösterilemiyecek kadar büyüktür.

THEODOROS – Ammon hakkı için, Sokrates, doğrusu beni güzel yakaladın. Haklısın; yanlışımı iyi ortaya koydun. Meğer senin ne kuvvetli belleğin varmış! Alacağın olsun, tabi ki bunun acısını bir gün senden çıkarırım. Yabancı, sen de bizi hoş görür, umarım başladığın işten vazgeçmezsin. Devlet adamını veya filozofu, hangisini istersen onu, ele al da sözümüzü sürdürelim. YABANCI – Zaten bu artık benim boynuma borç oldu. Bir kere başladıktan sonra sonunu getirmek gerektir. Bir işi yarım bırakmamalı. Ama Theaitetos’a ne iş gördürelim dersin? THEODOROS – Ne iş gördürmesi? Anlamadım. YABANCI – Onu salıverelim de yerine arkadaşı Genç Sokrates’i alalım mı? THEODOROS – Nasıl istersen. Dediğin doğru, ötekine de sıra vermeli. Arada bir dinlenebilirlerse, gençler daha iyi iş başarırlar. SOKRATES – Hem bu gençlerin ikisi de bir bakıma sana akraba sayılırlar, sanırım. Sizlerin dediklerinize göre birinin yüzü bana benziyormuş; öteki ile de adaşız. Bunun için üçümüz aynı soydan sayılırız.

Akrabalarımızla tanışmamıza yarayan konuşmaları tatminlukla karşılamalıyız; bu adeta bir akrabalık borcudur. Dün Theaitetos ile ben kendim konuştum; şimdi de sana verdiği yanıtları işittim. Adaşımla daha konuşmadım ama, benim için bir başka zaman da olur. Bugünlük senin sorularını yanıtlasın. YABANCI – Peki, öyle olsun. Genç Sokrates, büyük Sokrates’in dediklerini duydun mu? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Razı mısın? GENÇ SOKRATES – Seve seve. YABANCI – Senin bir diyeceğin olmadıktan sonra bana bir şey demek düşmez. Bilgiciden ( sofist ) sonra, araştırmamızda sıra bence devlet adamına (politikos) gelir. Şimdi bana söyle bakalım, devlet adamını da balakalı kimselerden sayacak mıyız, saymayacak mıyız? GENÇ SOKRATES – Sayacağız elbet. YABANCI – Öyleyse, bilgicinin ne olduğunu araştırırken ayırdığımız gibi, gene bilgileri bölümlere ayırmak gerekecek, değil mi. GENÇ SOKRATES – Sanırım. YABANCI – Ama bana öyle geliyor ki, Sokrates, bu bilgiyi o bölümlerde bulamayacağız. GENÇ SOKRATES – Ne yapacağız? YABANCI – Başka bir bölümde arayacağız. GENÇ SOKRATES – Pekâlâ.

YABANCI – Devlet adamına götürecek yolu nasıl bulmalı? Bu yolu bulup öbürlerinden ayırmak, kendine özgü bir damgayla damgalamak gerekiyor. Bundan ayrılan öbür yolların hepsine birden de bunun yanı sıra belli bir damga vurmalıyız. Böylelikle usumuz, bütün bilgileri iki bölüme ayrılmış olarak kavrayacaktır. GENÇ SOKRATES – Bu yolu bulmak senin işindir, benim değil. YABANCI – Orası öyle, ama bir kere bulduktan sonra bu yol, benim kadar senin de yolun olmalıdır. GENÇ SOKRATES – Güzel. YABANCI – Matematik ve matematikle aynı soydan olan başka sanatlar, ”iş”le hiçbir ilişiği olmayan soyut bilgiler değil midir? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Oysa dülgerlik sanatında, el sanatlarının hepsinde, işleyenin bilgisi işine katışır. Sanatla uğraşan yalnızca bilmekle kalmaz, bilgisini işinde gerçekleştirerek önceden yaşamayan şeyleri yapar, oluşturur. Doğru mu? GENÇ SOKRATES – Pek doğru. YABANCI – O halde bilgilerin hepsini bu ölçüye göre bölebiliriz: Bir kısmına kılgısal bilgiler, ötekine kuramsal bilgiler deriz. GENÇ SOKRATES – Olur; aslında bir bütün olan bilgiyi böylece ikiye bölünmüş sayarız. YABANCI – Devlet adamını kralla, kölelerin efendisiyle, aile reisiyle bir mi tutacağız, yoksa, her biri için bir ayrı sanat mevcuttur mı diyeceğiz? Ama dur, vazgeçtim. Bir başka yoldan gidelim. GENÇ SOKRATES – Hangi yoldan? YABANCI – Şöyle: Hekim diye tanınmamış bir kimse, hekim olan birine öğüt verebilecek kadar balakalı olsa, ona da hekim demek gerekmez mi? GENÇ SOKRATES – Gerekir.

YABANCI – Bunun gibi, resmi sıfatı olmayan biri, ülkeyi yönetene akıl öğretecek erkte olsa, o kimsede hükümdarda bulunması gereken bilgi mevcuttur, diyemez miyiz? GENÇ SOKRATES – Deriz, elbet. YABANCI – Gerçekten kral olan kimsenin bilgisi krallık bilgisi değil midir? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Böyle balakalı bir kimse, ister kral olsun, isterse yalnızca bir yurttaş, bu bilgisi yönünden kral sınıfından sayılmaz mı? GENÇ SOKRATES – Böyle saymak doğru olur. YABANCI – Kölelerin efendisi, aile reisi için de aynı şeyi aktarabiliriz, değil mi? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Büyük bir aileyi ufak bir devlete benzetebiliriz. Yönetim yönünden aralarında bir ayrılık var mıdır? GENÇ SOKRATES – Hiç yoktur. YABANCI – Öyleyse, deminki sorumuza yan GENÇ SOKRATES – Buna ne gerek var? YABANCI – Ama şu da belli ki, yerinde tutunabilmek için kral, yumruk veya beden gücünden fazla zekasını,us gücünü kullanır, öyle değil mi? GENÇ SOKRATES – Şüphesiz. YABANCI – O halde, kralın bilgisi, el sanatlarından, kılgısal işlerden daha çok kuramsal bilgiye yakındır, diyelim mi? GENÇ SOKRATES – Hay, hay. YABANCI – Devlet bilgisiyle devlet adamını, krallık bilgisiyle kralı, hep bir araya getirip tek bir bilgi saymalıyız. GENÇ SOKRATES – Şüphesiz. YABANCI – Şimdi, kuramsal bilgiyi bölümlerine ayırmak sırası geldi. Buna başlamamız doğru olmaz mı? GENÇ SOKRATES – Pek doğru olur. YABANCI – Bir düşün bakalım: Bilginin aslında, doğal olan bir ikilik bulabilir miyiz? GENÇ SOKRATES – Misal verilecek olursa? YABANCI – Şöyle: konuşmalarımızda matematik diye bir sanatın adı geçmişti… GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Bence matematik kesinlikle kuramsal sanatlar bölümüne girer. GENÇ SOKRATES – Hiç şüphe yok.

YABANCI – Matematik, sayılar içindeki ayrımları bilir. Bildiği bu şeyler üzerinde bir yargıya varmaktan başka matematiğin bir işi var mıdır? GENÇ SOKRATES – Başka ne işi olabilir? YABANCI – Ama öbür yandan, hiçbir mimar işçi gibi çalışmaz; o yalnızca işçilerin başıdır, öyle değil mi? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – O, bilgisinden verir, el emeğinden değil. GENÇ SOKRATES – Doğru. YABANCI – Bundan ötürü, mimarın kuramsal bilgiden bir pay edindiğini söylemek doğru olmaz mı? GENÇ SOKRATES – Tümüyle doğrudur. YABANCI – Ama bir karara vardıktan sonra mimar, matematikçi gibi, işini bitirmiş sayılmaz. Girişilen iş tamamlanıncaya kadar her işçiye yapması gereken şeyleri buyurmalıdır. GENÇ SOKRATES – Elbet. YABANCI – Matematik ve matematikle alakalı bilgiler kadar bütün bu bilgiler de kuramsaldır ama ikisi de bir noktada ayrılırlar: O da, biri yalnızca yargıya varır, ötekiyse bunun yanı sıra yönetir. Ne dersin? GENÇ SOKRATES – Öyle gibi. YABANCI – Kuramsal bilginin bütününü, bir yargıya varan, bir de yöneten bilgiler diye ikiye ayırmamız, sence doğru mudur? GENÇ SOKRATES – Bence doğrudur. YABANCI – İşbirliği yapmak gerektiği zaman, bireylerin birbirleriyle anlaşması iyi bir şey değil midir? GENÇ SOKRATES – Ona ne şüphe. YABANCI – Böyle anlaşmak mutluluğuna erişince de, başkalarının ne düşündüğüne aldırılır mı? GENÇ SOKRATES – Hiçbir zaman. YABANCI – Eh, kralı bu iki bölümden hangisine koyacağız? Bir seyirci olarak, onu yalnızca yargıya varanlar sınıfından mı sayacağız, yoksa, insanlara gerçekten buyurduğu için, onda yönetme sanatı mevcuttur mı diyeceğiz? GENÇ SOKRATES – Elbette ikinci bölüme koyacağız. YABANCI – O halde, bu yönetme sanatında da bir bölüm noktası var mı, ona bakalım.

Bana öyle geliyor ki, ilk elden satanla, ikinci elden satanı, kral ile haberciyi (Heraut) ayıran ayrım gibi burada da bir ayrım var. GENÇ SOKRATES – Nasıl? Pek anlamadım. YABANCI – İkinci elden satanlar, başkalarının yaptıkları şeyleri alarak yeniden satmazlar mı? GENÇ SOKRATES – Evet. YABANCI – Bunun gibi haberci de kralın buyruğu altında değil midir? Kendisinin olmayan emirleri bir başkasına bildirmez mi? GENÇ SOKRATES – Tam üstüne bastın. YABANCI – Krallık sanatını, çevirmenin, kaptanın, bilicinin, habercinin sanatıyla, kısacası insanlara buyuran bütün öbür sanatlarla karıştıracak mıyız? Yoksa, ilk elden satanla ikinci elden satan içinde demin yaptığımız karşı karşıya geldirmaya uygun olarak, buyurma erki kendilerinde olan bu yöneticiler için benzetme yoluyla ayrı bir ad mı bulalım? Bilirsin ki yöneticilerin bu türü için dilimizde ayrı bir sözcük yoktur. Bu kendiliğinden emir vermek sıfatı, yönetim detaylarını ayırmaya yarayacak. Kralı, kendiliğinden emir veren yöneticiler sınıfına koyacağız. Öbürlerini bir yana bırakır, onlara da bir ad bulmaya uğraşmayız.

Platon – Devlet Adamı PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu