PDF

Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar PDF Oku indir

Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar kitabını araştırdık. Ayrıca Réne Descartes tarafından kaleme alınan Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar kitap özetinin yanı sıra, Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar pdf oku, Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar yandex, Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar e-kitap pdf, Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar PDF Drive, Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar PDF indir Oku

Birinci kural, Çalışmaların nihai amacı, aklı, karşısına çıkan her şey üzerinde sağlam ve doğru yargılara varacağı biçimde yönetmek olmalıdır. İnsanlar ne zaman iki şey içinde bir benzerlik fark etseler, ikisinden birinde doğru buldukları şeyi, bu iki şeyin farklı noktalarına dahi aynı biçimde uygulama alışkanlığındadır. Bu nedenle de hatalı bir biçimde yalnızca zihinsel çalışmaveyayanan bilimleri, bedenin belli bir kullanımını ve yatkınlığını gerektiren sanatlarla kıyaslarlar. Bir insanın tüm sanatları birden öğrenemeyeceğini ama kendisini bu sanatlardan biriyle sınırlayan birinin rahatlıkla iyi bir icracı olduğunu görürler: Aynı ellerin hem toprağı işlemesi hem lir çalması veya tek başına birinin farklı uğraşlara aynı miktarda kendini vermesi aynı miktarda kolay olmayacağı için, bunun bilimlerde de böyle olduğunu düşünürler. Bu nedenle de bilimlerin, ilgi alanlarına göre ayrılarak her birinin diğerlerinden bağımsız bir biçimde incelenmesi gerektiğine inanırlar. Oysa bu, büyük bir hatadır. Zira bilimlerin hepsi insan bilgeliğinden (humana sapientia) başka bir şey değildir ve nasıl ki şeylerin çeşit çeşit olması, onları aydınlatan güneşin doğasında bir fark yaratmıyorsa, akıl da ne kadar farklı konuyla ilgilenirse ilgilensin hep bir ve aynı kalır. Dolayısıyla insan aklının herhangi bir sınırlamaya ihtiyacı yoktur. Bir doğrunun bilinmesi, bir sanatı edinmenin bir diğeri olanni edinmeyi engellemesi gibi değildir; başka bir doğrunun bilinmesine engel olmasının aksine bu hususta bize yardımcı bile olur. Pek çok insan, insan davranışlarını, bitkilerin ayrıntı kısmını, yıldızların hareketini, metallerin dönüşümünü ve binlerce buna benzer konuyu özenle incelemesine rağmen, onlardan pek azının akılla veya sözünü ettiğimiz bu evrensel bilimle uğraşması bana kesinlikle şaşırtın geliyor. Bunun yanında diğer alanların değer içeren bir yanı varsa bu, kendi değerlerinden fazla bilgeliğe kattıkları değerden kaynaklanır. Keza bu kuralı diğer tüm kaidelerin başına koymamız da nedensiz değildir; hiçbir şey gayretimizi bu tek ve genel hedefe yöneltmek yerine özel amaçlara yöneltmek kadar, bizi doğrunun araştırmasından saptıramaz. Boş bir zafer ve değersiz bir kazanç gibi kınanası amaçlardan söz etmiyorum; yalanın ve basit ruhların ufak kurnazlıklarının bu amaçlara sağlam ve doğru bir bilginin varabileceğinden daha kısa bir yoldan varacağı aşikârdır. Ben burada onurlu ve övgüye değer amaçlardan bahsediyorum, zira bunlar çoğu zaman ilk bakışta anlaşılmayacak bir kılığa bürünerek bizi yanıltırlar. Misal verilecek olursa iyi yaşamak veya hakikatin seyrinden alınacak hazza erişmek için bize kolaylık sağlayan ve hiçbir acının bulaşmadığı iyi yaşanmış bir yaşamın belki de en saf mutluluğunu oluşturan şeyi, bilimi elde etmenin peşine düştüğümüz zamanlar gibi.

Orada bilimsel çalışmaların tatlı meyvelerini bulmayı umabiliriz; bununla birlikte çalışmalarımız sırasında bunları düşünmeye İkinci kural Sadece, zihnimizin ile ilgili kesin ve kuşku götürmeyen bir bilgiye erişebileceği konularla meşgul olmamız gerekir. Bütün bilimler kesin ve açık birer bilgidir; bir çok şeyden kuşku duyan kişi, bu şeylerin bazılarıyla alakalı yanlış fikirler üretmediği sürece bunları hiçbir zaman aklından geçirmemiş kişiden daha balakalı değildir. Keza yanlışla doğruyu ayırt etmenin imkânsızlığı sebebiyle, kuşku duymamıza rağmen doğru olduğunu kabul etmek zorunda kalacağımız son derece zor konularla meşgul olmak yerine bu konularla alakalı hiç çalışmamak daha doğrudur, aksi halde sahip olduğumuz bilgiyi yükseltmek bir tarafa bütünüyle kaybetme riskiyle yüz yüze kalırız. Bu nedenle, bu kural aracılığıyla olasılık niteliğindeki tüm bilgileri reddedip yalnızca kusursuz biçimde doğrulanmış ve üzerlerinde hiçbir kuşku beslenemeyen bilgilere güvenilebileceğini düşünüyoruz. Bilim insanları kendilerini bu türden bilgilere ender rastlandığına inandırmış olabilirler, zira şüphesiz insan doğasından kaynaklanan bir hata yüzünden fazlaca basit ve herkesin ilgi alanına giren bu konular üzerine dikkatlerini vermeyi ihmal ediyorlar. Lakin bu tür konuların sayıca onların sandıklarından daha fazla olduğunu ve şuana dek ulaştıkları kanılarla ortaya atabildikleri sonsuz sayıda önermeyi doğrulamak için yeterli gördükleri bu bilgileri, bir âlim için bir şeyi bilmediğini itiraf etmenin yakışıksız olduğu fikriyle yanlış ispatlarla süslemeye alıştıklarını, öyle ki ardındandan kendilerinin bile bunlara inanıp doğrulanmış şeyler gibi piyasaya sürdüklerini onlara bildirmekten çekinmiyorum. Bunun yanında eğer kuralımızı titizlikle ele alırsak, geriye kendimizi bütünüyle verebileceğimiz çok az çalışma kalacaktır. Bilim alanında zeki bireylerin üzerinde farklı fikirlere sahip olmadıkları tek bir mesele bile zor bulunur. Oysa iki birinin farklı yorumladığı her hususta, ikisinden birinin yanıldığı kesindir. Dahası ikisi de gerçeği bilmemektedir, zira daha net bir görüşe sahip olan kişi bunu rakibini ikna etmek için kullanabilir. Demek ki ile ilgili yalnızca olası fikirlere sahip olduğumuz konularla alakalı tam bir bilgiye ulaştığımızı iddia edemeyiz, çünkü kendimizden, başkasının yapabildiğinden fazlasını beklemek küstahlık olur. Neticede iyice düşünürsek, geriye mevcut bilimler içinde bu kuralın uygulanabileceği yalnızca geometri ve aritmetik kalıyor. Yine de buna dayanarak, ne başkaları tarafından bulunan felsefi düşünme metotlarıni ne de onların silahlarını, polemikler için çok uygun olan olabilecek kıyaslarını mahkûm ediyoruz. Doğrusu bunlar genç bireylerin zihinlerine pratik kazandırıp onlarda öykünme yoluyla eğitim dürtüsü uyandırıyor. Kendi hallerine bırakmak yerine, genç zihinlere şüpheli dahi olsalar fikirlerle yön vermek daha doğrudur, zira bu fikirler âlimler içinde bile tartışma konusu olmuştur.

Aksi halde bu genç insanlar uçuruma sürüklenme tehlikesine düşeceklerdir. Ustalarının ayak izlerini takip ettikleri sürece, kimi zaman doğru olandan sapsalar dahi gözü açık kimselerin açtığı daha güvenli bir yolda her zaman ileriye giderler. Kendi adımıza böyle okul eğitimi görmüş olmaktan tatminuz ama şimdi, bizi öğretmenin sözüne zincirleyen yeminden sıyrıldığımıza ve eline değnekle vurulacak yaşı geçtiğimize göre, eğer beşeri bilginin doruğuna ulaşmamıza yol gösterecek kaideleri kendimiz belirlemek hususunda ciddiysek, söz konusu kuralı birinci sıraya koyalım ve bir çok birinin yaptığı gibi kolay çalışmaları göz ardı edip yalnızca zor konuları ele alarak vakit kaybetmekten sakınalım. Bu bireylerin bu zor konuları ele alarak hassas varsayımlarda bulunup makul yöntemler üretebilecekleri doğrudur ama bir çok çalışmanın ardından, onlar da sonunda hiçbir bilim edinmeksizin yalnızca kuşkularını çoğalttıklarını fark edeceklerdir.

Réne Descartes – Aklın Yönetimi İçin Kurallar PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu