PDF

Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken PDF Oku indir

Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken kitabını araştırdık. Ayrıca Samuel Beckett tarafından kaleme alınan Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken kitap özetinin yanı sıra, Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken pdf oku, Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken yandex, Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken e-kitap pdf, Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken PDF Drive, Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken PDF indir Oku

Aptalca bu, evet aptalca. Kafamda biraz olsun tutarlı, ne tutarlısı, hiç değilse derli toplu bir düşünce akışı bile oluşturamıyorken, gözüm durmadan şu kocaman, kirli beyaz odamın eşyalarına, dağınık örtülere, örümcek ağlarına, tozlu kırık sandalyelere, bir karış külle çevrili sobaya takılırken, karşımda Dante, Swift, Joyce, Proust, Sterne, Descartes, Vico, Berkeley ciltlerinin arasına serpiştirilmiş eksik Beckett külliyatına, hayır yanlış, eksik “külliyat” olmaz, o zaman yalan söyleyeyim Beckett ciltlerine deyip geçeyim, demin de yalan söylemiştim zaten ciltli kitap ne gezer bende, her neyse bu kitaplara böyle boş boş bakarken, saat tıkırtısı, şu lanet masanın gıcırtısı sözde farkettirmeden, usul usul beynimi oyarken, tüm bunları yok sayıp tutmuş bir önsöz yazmayı bekliyorum kendimden. Önsözler aptalcadır halbuki, gereksizdir, hele çevirmenin önkelimeleri hiç çekilmez; hayranlık ifadeleri, malumatlar, bir sürü yarım yamalak yorum yapıp sonra da ‘asıl yorumu okuyucuya bırakıyoruz’lar… Budala çevirmen-önsözcü cılız bir sesle, boğazını temizleyip “bakın, ben de buradayım, gönüllü ulak benim, ama önce ben de bir şey söyl…” diye-dursun, işini bilir okur onun üç-beş sayfasını atlayıp ‘esas’a, ‘saded’e, kitaba geçmiştir bile: “Yapacak hiçbir şey yok.” Doğru, yok gerçekten. Söylenecek bir şey de yok, varsa da onu söyleyecek bir şey yok, bir söyleme mecburiyeti var yalnız, kökenini bilmediğim. Peki, ne söyleyeceğim: Tamam; hadi bir şey anlatayım, zaman geçirtir , bir önsöz yazayım mesela, iyi de zaten önsöz yazmıyor muydum ben. Öff, sıkıntıdan patlayacağım, ne berbat şeyler bu yazdıklarım. Parodi yapıyorum sözde, püh. Kurallara uygun davranıp, önsöz gibi bir önsöz yazayım bari, ne kadar becereceksem onu da… Başlıyorum, kitabın adı Godin’i… Godet’i, veya G (God ex absentra ). Hümanistin yorumu: Umuttur, Sevgidir. Varoluşçunun yorumu: Gelecektir veya ölümdür. İyimser Toplumcunun yorumu: Daha-iyi-bir-toplum-düzenidir. Filologun yorumu: Bir Balzac kişisidir. Politikacının yorumu: De Gaulle’dür. Egzantirik yaşam öykücünün yorumu: Joyce’dur.

Nihayet, sabrı taşan Robbe-Grillet’nin yok-yorumu: Oyunda Vladimir ile Estragon’un bekledikleri ve gelmeyen kişidir. Her türlü yorumlamanın, metnin dile getirdikleriyle yetinmeyip, onu başka şeylerle (yazarın yaşamı, toplumsal bağlam, dilsel yapılar, ideoloji vs.) ilişkilendirerek anlamaya çalışmanın bir tür “paranoya” olduğu söylenebilir belki. Sözgelimi, Susan Sontag ünlü ‘Yoruma Karşı’ denemesinde bu görüşe yaslanır gibidir. Lakin bu mecazı çok ciddiye almak olur, abartırsak her türlü düşünceye de paranoya diyebiliriz o zaman. Lakin Godot’yu Beklerken’de mecaz, gerçeğin kıyılarına vurur, hemen hemen mecaz olmaktan çıkar. Oyun bittiğinde, beynimize yapışan tedirginlik duygusuna, yalın ürkütücü gerçekliğe karşı sarıldığımız, hava kaçıran bir can simidi olmuştur yorum. Paranoya geçici olarak teskin edilir, ertelenir. Yorumlayarak dehşeti kabul edebilir terimlere indirgeriz der John Fletcher, Godot’yu Beklerken hususunda. Ne yapmalı peki? Susalım mesela, görelim ve susalım? Neye baksak bize aynı şeyi gösteren gözlüklerimize yapışmaktan daha saygıdeğer bir tutum olabilir. Ama yoruma müsekkin gözüyle bakmadan oyunun ne idüğünü kavramak, bizi sarsan yalınlığının bileşenlerini ayrıştırmak daha zor ama daha cüretli ama daha iyi bir yol olmaz mı? Ki bunu yapmış olanlar da var: H.Kenner, M.Esslin, J.Fletcher, R.Cohn, D.

Suvin, G.Anders vs. vs. (Oysa Zehra İpşiroğlu’nun kitabı, Robbe-Grillet’in Yeni Dergi-ler’den birinde yayına giren bir yazısı ve yenilerde Gergedan’ın Beckett Dosyası’ndakiler dışında, bırakın Godot’yu, Beckett’ı dahi ele alan derli toplu bir inceleme yok Türkçe’de. Murphy, Unnamanable, Watt, Texts For Nothing vs. yok ki onlar olsun.) Aralarında ufak denip geçilemeyecek farklar olsa da, birden fazla ortak yön var yaklaşımlarında. Herşeyden önce, Godot’un kimliği ile ilgiliki spekülasyonlar odak noktası olmaktan çıkarılıyor. Oyunun stilistik özellikleri didik ediliyor (sözgelimi tekrar edilen sahnelerdeki varyasyonlar: Vladimir’in durmadan şapkasıyla, Estragon’un çizmesiyle oynamasının karakterlerinin en belirgin yanlarını vurgulaması gibi: Didi Zihin’dir bir bakıma, Gogo Gövde. Biri Söz’dür, diğeri Hareket): gizli göndermeler bulunup çıkarılıyor: (Oyun sesiz sinemanın komedi yıldızlarına, Chaplin’e, LaurelHardy’ye selamlarla dolu) : gündelik monoton jestler ve yoğun sessizlik anları (Sessizlik ve Bir an komutlarının bu kadar sık ve işlevsel kullanıldığını görmemiştir tiyatro sahnesi o zamana kadar. Beckett tiyatrosunda sessizlikler, üç noktalar, kesik, bitmemiş cümleler gitgide artacak, metinler gitgide ‘okunaksız’laşacaktır, azap vereceklerdir artık okura.)içinde görülmektedirılan karakterler içindeki ayrımların, klasik anlamda bir plotu olmayan bu 3 saatlik oyunun temposun nasıl canlı tuttuğu kurgulanıyor. Özetle kolaycı yorumlar yapılmadan önce metnin şekilsel ayrıntı kısmına, simgesel göndermelerine, tarihsel manasına (karakterlerin tarih dişiliğinin kendisinin tarihsel manasına) bakılıyor. Peki yorum meselesindeki ivecenliği niye önsözcünün? Metni boydan boya katetmeden ‘Bireyci/varoluşçu/nihilist Beckett yaşamın anlamsızlığını, eylemlerimizin boşunalığını anlatıyor” gibi metnin okunmasından önce de sonra da ileri sürübilen totolojik yargılar ile ilgili biraz düşünelim diye… Bilen var mı, oyunu Fransa’da Roger Blin’den sonra ilk kez, 1954’te Muhsin Ertuğrul sergilemiş ülkemizde. Bunun ne büyük bir övünç olduğu birazcık anlaşılsın, Türk okuru da kolaycılık tuzağına düşmesin diye bu gevezelikler, bağışlansın.

En son çeviriyle alakalı birkaç not. Türkçe’de zaten bir çevirisi varken yeniden çevirmenin anlamı sorulabilir, akbabalık ve ticaret imalarıyla: Beckett yenilerde öldü ya. Kendimi tenzih etmek hakkım mı bilmiyorum: Çevirmeye Beckett ölmeden önce başlamıştım bir kere, öldüğünde 3-4 ay ara verdim. Daha mühimsi bu çeviri İngilizce’den yapıldı. Daha önceki Ferit Edgü çevirisi Fransızca ilk versiyonundan yapılmış. Oysa Beckett ardından Blin’in ikazlarını dikkate alarak bir kaç uzun bölüm çıkartmış, bir kaç ufak ayrıntı eklemiş. Ayrıca bilindiği üzre, iki dilde birden yazar, ikinci versiyon hiçbir zaman ilkinin mot-a-mot çevirisi değil, bir yeniden yazımdır Beckett’de Meraklı okurlar, Fransızca’dan yapılan ilk çeviriyle bunu karşı karşıya geldirırlarsa enteresan farklar görecekler. En son, nezih okuru ve seyirciyi rahatsız edecek bazı terimler kullandım metinde, bunları özellikle tercih ettiğimi belirteyim. Sadık Beckett okurları takdir edeceklerdir. Beckett parodisi bitmişti. Beckett önsözü de bitti. Beckett oyunu başlayabilir. “Ben gidiyorum.”

Samuel Beckett – Godot’yu Beklerken PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu