PDF

Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varolacağız PDF Oku indir

Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız kitabını araştırdık. Ayrıca Sibel Özbudun tarafından kaleme alınan Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız kitap özetinin yanı sıra, Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız pdf oku, Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız yandex, Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız e-kitap pdf, Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız PDF Drive, Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız PDF indir Oku

“Vardık, varız, varbulunacağız!” veya Bir “yokedilemeyiş” öyküsü 1 “O çamur ve kanın içinde bir başka şey daha öldü. Bir halkın düşü öldü orada. Güzel bir düştü…” New York’da bugün üzerinde çokuluslu bankaların, borsanın, dev şirketlerin merkezlerinin olduğu ticaret merkezi Wall Street’in neden böyle anıldığını bilir misiniz? Sahi, neden “Duvar Caddesi”? Çünkü cadde bir zamanlar gerçekten bir duvarla ikiye ayrılırmış. O vakitler New Amsterdam (Yeni Amsterdam) olarak anılan kente yerlilerin girişini engellemek üzere örülmüş bir duvar 2 … O duvar bugün yıkılmış olabilir. Ama Beyaz Adam ile yerliyi ayıran görünmez duvar, boylu boyunca uzanıyor, “Yeni Dünya” topraklarında. David E. Stannard, ABD’deki yerli rezervasyonlarındaki yoksulluk oranının ulus hemen hemensının “hemen hemen dört katı” olduğunu, birden fazla rezervasyondaki yoksulluk, sağlıksızlık ve genel sefaletin birden fazla yoksul Üçüncü Dünya ülkesinde hâkim olan koşullardan farksız olduğunu vurgulayarak ekliyor: “Gerçekten de birden çok rezervasyonda yaşam koşulları o kadar umutsuz ve moral bozucudur ki 15 ve 24 yaş içindeki genç Kızılderili erkek ve kızlarında intihar oranı, aynı yaş grubundaki ülke genelinin hemen hemen yüzde 200 oranında üzerindedir; bizzat bir intihar şekili olan alkol kaynaklı ölüm oranı ise, 15-24 yaş içindeki Kızılderili erkeklerinde ulusal orana göre yüzde 900’den daha yüksek; 15-24 yaş içindeki Kızılderili kadınlarda ise ulusal miktardan hemen hemen yüzde 1300 daha yüksektir.” 3 Evet, bugün asimile olmayı reddedenler, ABD’de kendilerine ayrılan rezervasyon topraklarını çevreleyen görünmez yoksulluk, alkolizm, ırkçılık duvarının berisinde hayatlarını sürdürmeye çabalıyorlar. 4 Creek reisi Benekli Yılan, 1829’da, ABD Başkanı Andrew Jackson’un kendilerine yönelttiği, Mississippi nehrinin ötesine taşınmaları talebini kabile kurulunda görüşürken şöyle diyordu: Kardeşler: Büyük Baba’nın konuşmasını dinledik; son derece müşfik. Kızıl çocuklarını sevdiğini dile getiriyor…. İlk beyaz adam geniş sulardan çıkageldiğinde, küçücük bir adamdı. çok ufak. Bacaklarına büyük teknesinde oturmaktan dolayı kramp girmişti, ve birazcık toprak için yalvarıyordu. Kıyılara geldiğinde, Yerliler ona toprak verdi ve onu rahatlatmak için ateşi harladı. Ama beyaz adam Yerli’nin ateşiyle ısındığında, ve karnını Yerli’nin ikramlarıyla doldurduktan sonra, çok büyüdü.

Dağ tepelerinde durmadı ve ayağı ovaları ve vadileri kapladı. Eli doğu ve batı denizlerini kavradı. O zaman bizim Büyük Babamız oldu. Kızıl çocuklarını seviyordu, ama dedi ki: ‘Biraz daha uzaklara gitmelisiniz, yoksa sizi kazara çiğneyebilirim.’ Bir ayağıyla kızıl adamı Oconee’nin ötesine iterken, diğeriyle de atalarımızın mezarlarını çiğnedi. Bir başka seferinde dedi ki: ‘Biraz daha uzaklaşın; Oconee ve Ocmulgee’nin [Güne Carolina ve Georgia’daki yerli yerleşimleri] ötesine gidin – güzel bir ülkedir.’ Ve ekledi, ‘Orası sonsuza dek sizin olacak.’ Şimdi de diyor ki, ‘Üzerinde yaşadığınız topraklar size ait değil. Mississippi’nin ötesine gidin; orada av hayvanları var; otlar bittikçe, ırmaklar aktıkça orada kalabilirsiniz.’ Ama Büyük Babamız oraveya gelmeyecek mi? Kızıl çocuklarını seviyor, ve dili de çatal değil. Kardeşler! Büyük Babamızın çok lafını dinledim. Ama hep şöyle başlayıp bitiyorlardı: ‘Biraz daha uzaklaşın, bana çok yakınsınız.’. 5 Benekli Yılan’ın kelimeleri, bugün, yani 2000’li senelerda, Kuzey Amerika’nın rezervasyon topraklarında hâlâ yankılanıyor. Batı Shoshoneleri’nin toprakları nükleer denemeler için müsadere edileli çok olmadı; “öte yandan sıra sıra eyaletler de, kabilelerin atalarından kalma su kaynaklarına ve diğer gerekli kaynaklara ulaşımini engelleyerek Kızılderilileri sürekli olarak arazilerinden çıkartmaktadır.

Eyaletler bu tür müsadere politikalarını uygulamakta özgürdür çünkü federal hükümet, Kızılderililere sözde ‘kendi geleceklerine karar verme’ hakkı tanımak adı altında, sürekli olarak olarak kabileleri eycihazların tecavüzlerine karşı korumak şeklindeki hukukî yükümlülüğünü yerine getirmemeye sürdürmektedir.” 6 1950’lerde rezervasyon saçaklarında yaşayan yerli kitlelerini Los Angeles, Denver, Seattle, Chicago, New York, Baltimore gibi büyük kentlere göçe zorlayan ABD hükümeti, şimdilerde de yerli-olmayanların rezervasyonlara yerleşimini teşvik ederken, Moon tarikatı gibi aşırı sağcı örgütlerin desteğinde kuvvetli ve ırkçı bir Yerli-Karşıtı hareketin şekillenişine seyirci kalmaktadır. 7 Avrupalılar XV. yüzyıl sonlarında Yeni Dünya’ya ayak bastıklarında, çeşitli dillerde konuşan binlerce yerli toplumla karşılaşmışlardı. Bu kültürler ufak yerleşimler hâlinde yaşayan, gevşek biçimde örgütlenmiş avcı-toplayıcı takımlardan, büyük kentlere sahip, yüksek biçimde örgütlü tarımsal toplumlara dek değişiklik göstermekteydi. Alimler onların “kim” olduğunu, oraya nasıl geldiklerini anlayabilmek için eldeki kaynaklara başvurdular: Kutsal Kitap ve Grek-Roma klasikleri… 1535’de İspanyol yazar Oviedo, Platon’un anlatısına dayanarak, Amerika yerli halklarının, bir zamanlar İspanya ile Yeni Dünya içinde bulunan ve zamanla Atlantik Okyanusu’na gömülen Atlantis kıtasının hayatta kalabilen sakinleri olduğunu öne sürdü. 1567’de ise Hollandalı ilahiyatçı, Lumnius, Amerika yerlilerinin İÖ 721’de Babil’den sürülen on İbranî kabilesinin torunları olduğunu söyleyecekti – bu fikir, XIX. yüzyıl başlarında yazılan Mormon Kitabı’nın temel savlarından biri olarak süregitmektedir; gerçekte Orta Batı’daki yerli yerleşimlerinde devasa höyükleri fark eden ABD’li tarihçilerin sarılacağı ilk açıklama da bu yolda olacaktır: İsrailoğulları’nın “Yeni Dünya’daki izleri! 8 … Genç ABD’nin, Tanrı’nın kendisini yükümlü kıldığı Yeni Dünya topraklarını ele geçirip çiçeği burnunda bir uygarlık kurma yolundaki “Aşikar Yazgı”sının bir ispatı daha. Günümüzdeyse Ahir Zaman Azizleri Kilisesi, TV reklamlarında İsa’nın bu kabileleri ziyaret etmek üzere Yeni Dünya’ya geldiği görüşünü ileri sürmektedir! 9 Daha iyi bir gözlemci olan Cizvit Jose de Acosta ise, Amerika yerlileri ile Sibirya halkları içindeki benzerliklerden hareketle, yerlilerin, Meksika’nın fethinden 2000 yıl önce Sibirya’dan geldiklerini öne sürer. XX. yüzyıldan bu yana uygulanmaya başlayan göreli bilimsel arkeoloji teknikleri, özellikle de son kırk yılın bulguları, bunun, zaman yönünden yanılmış olmakla birlikte, isabetli bir görü olduğunu gösterecektir. “Kaplumbağa Adası”nın 10 orijinal sakinleri, Kuzey, Orta ve Güney Amerika yerlileri, şimdilerden 30 000 yıl kadar önce, belki de daha eski tarihlerde 11 hayvan sürülerinin peşinde, geç Pleistosen buzul çağında yükselerek Sibirya’yı Alaska’ya bağlayan Berengia altkıtasını yürüyerek geçmeye başlayan Asyalı avcılardı. Bu göç hareketi binlerce yıl sürdü. “Paleo-yerliler” olarak adlandırılan göçmen grupları, buzullar içindeki doğal koridorlardan güneye doğru yol alarak zamanla kıtanın tümüne yayıldılar. Eski Dünya’dan Yeni Dünya’ya göç, buzulların hükmü altındaydı.

Buzullar eridiğinde, Berengia sular altında kalıyor, soğuma baş gösterdiğindeyse yeniden ortaya çıkmaktadu. Son buzul çağının şimdilerden 10 bin yıl kadar önce bittiği bilinmekte. Lakin Aleut ve Athabascanlar’ın, 3000 yıl önce kano ve deriden yapılmış kayıklarla Bering Boğazı’nı geçerek Amerika’ya ulaştığı bilinmektedir. Soğuk iklime uyarlı bu toplulukların çoğu, şimdilerde Alaska olarak adlandırılan kutup-altı bölgede kalarak günümüz Aleut, Inuit, Yupik ve Eskimo halklarının atalarını oluşturdular. Kaliforniya kıyısı açıklarındaki Santa Rosa adasında bulunan ve İÖ 28 000 yılına tarihlendirilen yanmış kömür izleri, şimdilerden 30 bin yıl önce göçmenlerin Kaliforniya kadar güneye inmiş olduklarına işaret etmektedir. New Mexico’da Sandia dağında bulunan ve İÖ 25 000’e tarihlenen obsidyen ve çakmaktaşı kazıyıcı, kesici ve mızrak uçları ise, kıtanın yeni sakinlerinin 5000 yıl içinde uzun bir yol katetmiş olduklarını göstermektedir. İÖ 12 000’lere gelindiğinde, Paleo-yerliler, hem Kuzey, hem de Güney Amerika’nın buzul altında olmayan hemen her bölgesine ulaşmış durumdadır. İÖ 11 000’de Colorado’da, İÖ 10 000’de ise şimdilerde Mexico City olarak anılan yerde yerleşimler kurulur. Son buzul çağının İÖ 10-7 000 senelerı içinde sona ermesi, habitat’da mühim değişimlere yol açar. Mastodon, mamut gibi av hayvanları yeryüzünden silinirken, yabanıl bitkiler üzerinde denemeler yoğunlaşacak ve İÖ 9000 dhadiselerinda orta Meksika’da, Tehuacan vadisinde mısır ekimi ekranlara gelecektır. 12 Avrupalı sömürgecilerin kıtayı “keşfetmesi”nden önce “Kaplumbağa Adası” sakinleri, 16 milyon mil karelik kuzey ve güney Amerika’da geçim ve yaşam tarzı, diller ve inanç sistemleri yönünden büyük bir değişiklik sergilemektedir. Avrupalıların kıtaya ayak basmasının, yani XVI. yüzyılın arifesinde Amerika yerlileri nüfusuna ilişkin tahminler, bi hayli değişkenlik gösterse de, şimdilerde bunlar, 75 ilâ 110 milyon içinde bir aralığa yerleşir. Bir karşı karşıya geldirma yapabilmek yönünden bunun yanı sıra Avrupa kıtası nüfusunun 60-70 milyon, Afrika kıtası toplam nüfusunun ise 40 milyon dhadiselerinda olduğunu belirtmek gerekir. 13 Geçim ve yaşam tarzları bu denli farklılaşmış bu binlerce kişiyin kaç dil konuştuğunu, kaç topluluk oluşturduğunu saptayabilmek, bugün ne yazık ki olanaksız.

Bir fikir vermesi yönünden, Kuzey ve Güney Amerika yerli bölgelerine ilişkin bir döküm verelim: Kuzey Amerika Adena kültürü: Günümüz Ohio’su merkez olmak üzere, Vermont, New York, New Jersey, Pennsylvania, Maryland ve Batı Virginia’ya dek yayılan bölgede, bölgenin ilk yerleşik halkları, daire şekilli ve bir veya birkaç aileyi barındıracak büyüklükte daire şekilli evler inşa etmekte, geçimini avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla sürdürmekte, bunun yanı sıra Meksika’dan getirilme su ve balkabağı, mısır, kök bitkiler ve ayçiçeği tarımı yapmaktaydı. Güney’den ithal ettikleri tütünü ayinsel amaçlı olarak kullanırken, Superior gölü dhadiselerindan sağladıkları bakırla süs eşyaları imal etmekteydiler. Hopewell kültürü: Adena kültürüyle çağdaş olan bu kültür, Büyük Göller’den Meksika körfezine dek uzanan geniş bir alana yayılmıştı. Yoğun bahçe tarımına dayalı bir geçim örüntüsü izleyen Hopewell toplulukları, düzgün geometrik şekilli devasa toprak anıtlarıyla göze çarpmaktadır. Florida’dan Wyoming ve Kuzey Dakota’ya dek uzanan geniş bir ticaret ağına sahip Hopewell’ler dışarıdan sağladıkları bakır, altın, gümüş, kristal, kuvars, obsidyen vb. hammaddelere dayalı zengin bir zanaatkarlık geliştirmişlerdi. Hopewell’lerin batısına doğru uzanan uçsuz bucaksız ovalarda, kuru hisar hendekleriyle tahkim edilmiş köylerde yaşayan halklar, sonradan göçer bir yaşam şekiline dönecek birden fazla kabilenin, Mandan, Cree, Blood, Blackfoot, Crow, Piegan, Hidatsa, Arikara, Cheyenne, Omaha, Pawnee, Arapaho, Kansa, Iowa, Osage, Kiowa, Wichita, Commanche, Ova Creeleri, Sioux, Ute ve Soshoneler vb.nin atalarıydılar. Bu gruplar at Avrupalılar tarafından kıtaya yeniden getirilmeden önce, çevrimsel takvime göre, tipi olarak anılan çadırlarını toplayıp yeniden kurarak yarı-göçer bir yaşam tarzı sürdürmekteydiler. Ova yerlileri olarak da anılan bu gruplar, kuzey kesimlerde geyik, ayı gibi av hayvanlarının yanı sıra, bizon sürülerini avlanarak geçiniyorlar, bunun yanı sıra mısır, fasulye ve çayır şalgamı gibi bitkileri yetiştiriyorlardı.

Sibel Özbudun – Kızılderililer, İndianer, Vardık, Varız, Hep Varbulunacağız PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu