PDF

Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk PDF Oku indir

Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk kitabını araştırdık. Ayrıca Soren Kierkegaard tarafından kaleme alınan Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk kitap özetinin yanı sıra, Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk pdf oku, Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk yandex, Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk e-kitap pdf, Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk PDF Drive, Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk PDF indir Oku

“Ve kum saati, dünyanın kum saati boşaldı ve yüzyılın tüm gürültüleri sustu; çılgın ve kısır çabamız bitti, yakınlarına gelince, sonsuzlukta olduğu gibi —erkeğin yahut kadının, zenginin yahut yoksulun, kölenin yahut efendinin, mutlunun yahut mutsuzun olduğu gibi- her şey sessizlik içindedir; başın ister tacın parıltısını taşısın ister basit bireylerin içinde kaybolsun, ister yalnızca günlerin sıkıntılarına ve alınterlerine sahip ol, ister dünya durduğu sürece ünün yüceltilsin, ister isimsiz ve unutulmuş olarak sayısız kalabalıkların içinde kaybol, ister seni kaplayan bu görkem tüm insansal betimlemeleri aşsın, ister insanlar, ne olursan ol seni yargıların en acısı, en alçaltıcısı ile vursunlar, sonsuzluk milyonlarca benzerinden her biri için olduğu gibi senin için de tek bir hususta balakayla donanacaktır: Yaşamının umutsuz olup olmadığı ve umutsuzsa bunu bilip bilmediğin yahut bu umutsuzluğu bir korku gizi gibi, suçlu bir aşkın meyvesi gibi içine sokup sokmadığından yahut umutsuz olarak ve diğerlerine nefret duyarak öfkeye kapılıp kapılmadığın hususunda. Ve eğer yaşamın yalnızca umutsuzluğu taşıyorsa gerisinin hiçbir önemi yoktur! İster zaferler isterse yenilgiler söz konusu olsun, senin için her şey kaybedilmiştir, sonsuzluk seni artık hiç içine almaz, seni hiç tanımamıştır yahut daha da kötüsü seni tanırken seni kendi ben’ine, umutsuzluğun ben ine çiviler!” Seren Kierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası. Bu klişelerle Kierkegaard ismi çerçevesinde gizemli bir hava oluşmuştur. Hıristiyan bir filozof, ama yapıtları tanrıtanımaz filozofların en mühim başvuru kaynağı olmuştur (Sartre, Heidegger, Bataille). Kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar vermesine rağmen bunun yanı sıra insanoğlunun en temel poblemlerinı ortaya koymuştur. Kierkegaard birden ve doğrudan varoluş sırrınin içine girmiştir. Hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu görülmektedirmıştır. Gençlik yapıtı Korku ve Titreme ‘de İbrahim Peygamber’in oğlunu Tanrı’ya kurban etme girişimini betimleme yoluyla varoluşun kaçınılmaz sonucu olan inancın akıldışı, paradoksal, anlaşılmaz yanını çok çarpıcı bir biçimde vermiştir. İnanç akılla açıklanamaz. İnancın içinde varoluşun sırrınin akıldışılığı mevcuttur. İnsan sonlu varlığının içine kapanır ve mutluluğu bu sonluluğun içinde ararsa umutsuzluğa düşer, çünkü onu yaratan güçle olan bağlantısını kesmiştir. Kierkegaard kendi umutsuzluğunun ve diğer bireylerin umutsuzluğunun kaynağını, varlığın aşkın (transandan) yanıyla olan ilişkisinin kesilmesinde görür; çünkü “insan sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir.” O hâlde umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluk-tan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın, zıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun bir gereğidir. Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan kendi olma sürecini umutsuzluk içinde yaşar.

Kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “Bu hastalıktan ölünmesinden yahut bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden fazla, bu hastalığın işkencesi, can çekişen, ama ölemeden ölümle savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli olarak bir can çekişme hâli içindedir. “Ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. Ve umutsuzluk budur.” Umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır. Kierkegaard’ın fikirlerinin tam zıddına çağımız tıp biliminin görüşleri yerleşmektedir. Kapitalistteknolojik devinimin hegemonyası altında kalan tıp bilimi umutsuzluğu bazı bireylerin hayatlarının belirli sürelerinde yakayı ele verdiğı depresyon (melankoli) hastalığının bir semptomu olarak değerlendirmektedir. Kierkegaard’ın umutsuzluğu reddetmenin, umutsuz olmadığını söylemenin de umutsuzluk olduğunu dile getirdiği durumu aynen tıp dünyasının içinde göze çarpıyor. Umutsuzluğu maddeselleştir meye çalışan psikiyatri, anti-depresan adını verdiği bir grup ilaçla yaratmak istediği biyo-kimyasal değişimlerle insan ruhunu umutlu, mutlu bir hâle çevirmeye çalışmaktadır! Dünyada Kierkegaard’ı okumuş ve anlamış psikiyatr sayısı ne kadardır? Duygusal ve maddî koşullarımız ne olursa olsun hepimizi saran umutsuzluğu bugünün bilgi Kierkegaard’a göre ben’in gelişimi umutsuzluktan geçer. Umutsuz olunmadan ben’i aşkın gerçeğiyle yüz yüze getiremeyiz. “Kendi olmaya cesaret etmek aslında bir bireyi, şunu yahut bunu değil, Tanrı karşısında çabasının ve sorumluluğunun devasalığı içinde yalnız bir bireyi gerçekleştirmeye cesaret etmektedir.” Varoluş macerası ben’in kendi olma macerasıdir. Bu bir ben olarak Tanrı’nın, yaratıcısının karşısına çıkma cesaretidir. Kendi olmaya cesaret edemeyenin inancı olamaz. Kierkegaard’da inanç bir anda kendiliğinden, tepeden inen bir olay değildir.

Büyük çabaların neticesinde ulaşılacak tepe noktasıdır. Bu tepe diyalektiktir, paradoksaldır. Sevdiğini yaratıcısına kurban etme paradoksudur. Kierkegaard için inancın formülü şudur: “Ben’in, kendine dönerken, kendi olmak isterken, saydamlığı içinden onu ortaya koyan gücün içine atlamasıdır.” İnanç her şeyi kaybetmeyi göze almak demektir. Varoluş fakat paradoksun, akıldışılığın tepe noktasında inancın derin gerilimini hissedebilir. İnanç, varoluş deviniminin sonsuza vurmasıdır. Bu, aklın ölçülülüğüne, düzenliliğine sığan bir şey değildir. Kierkegaard tüm büyük filozoflar gibi özenle okunması gereken bir düşünürdür. Okuyucunun bu kitabı, – bi hayli hızlı okuma tekniğinin aksine (?) tüm cümleleri üzerinde durarak okuması gerekir. Umutsuzluk ve günah diyalektik olarak ele alındığından Kierkegaard’ın düşünceleri ilk bakışta hazırlıksız okuyucuya çelişkilerle dolu görünebilir. Ama dikkatli bir okumayla bu görünürdeki çelişkilerin varoluşun derin gerçeğini ortaya koyduğı fark edilecektir. Kierkegaard’ın yapıtı iki kısımdır. Birinci kısım ölümcül hastalık olan umutsuzluğun betimlenmesine ayrılmıştır. Kierkegaard burada umutsuzluğun somutlaşma şekillerini en ince ayrıntısına kadar incelemiş ve bireylerin bilinçlilik düzeylerine göre çeşitli umutsuzluk şekillerini ortaya koymuştur.

Kierkegaard bu değişiklikların, ” Gerçek yaşamın, umutsuzluğun biri tam bilinçliliği, diğeri tam bilinçsizliği barındıran iki ucu içindeki çelişki gibi yalnız soyut çelişkileri görülmektediramayacak kadar nüanslı olduğu” gerçeği karşısında tüm soyut gerçeği yansıtmadığını çok iyi bilmektedir. Buna rağmen o, bilinçsiz umutsuzluğun spontan insanda somutlaşan kendi olmayı istememenin umutsuzluğu olduğu, bilinçli umutsuzluğun da kendi olmayı istemenin umutsuzluğu olduğu ayrımını yapmaktadır. Birincisini güçsüzlüğün umutsuzluğu olarak, ikincisini de meydan okumanın umutsuzluğu olarak nitelemiştir. Meydan okuma umutsuzluğunu, ben’in kendini ortaya koyan güçle bağlantısını kesmek olarak gören Kierkegaard güçsüzlüğün umutsuzluğunu, hiçbir yere ve özellikle inanca götürmeyen bir durum olarak değerlendirmiştir. İnanç için birinci koşul kendi olmaya yönelen umutsuzluktur. Bu nedenten Kierkegaard, ben’ine sahip çıkmayan spontan insanın gerçek bir inanç edinmesinin mutlak olanaksızlığını ortaya koymuştur. Birinci kısmı, kendini ortaya koyan güce göğüs geren umutsuz ben’in çıkmazını altını çizerek bitiren Kierkegaard, ikinci bölümde ölümcül hastalığın sağaltımı konusuna girmektedir. Bu kısmın başlığı: “Umutsuzluk günahkârlıktır”. Umutsuzca kendi olmak istemeyen yahut kendi olmak isteyen insan günah işlemektedir. Bunun nedeni birincinin inancının olmasının olanaksızlığı, ikincinin de bu inanca sırtını dönmesidir. Tanrı karşısına kendi ben’iyle çıkma cesareti göstermeyen insan günah işlemektedir. Kierkegaard bu bölümde özellikle günahın erdemin değil, inancın zıttı olduğunun altını çizmektedir. Çünkü erdemin”1 arada bir Tanrı’ya karşı çıkmayı, onu reddetmeyi içerdiğini fark etmiştir. İnançsız bir insan erdemli olabilir, ama bunun yanı sıra günahkârdır. O hâlde umutsuzluk günahkârlıktır.

Kierkegaard öncedenki yapıtlarında bireysel gelişimi üç evreye bölmüştü: Estetik, etik, dinsel evre. Estetik evre yaşamın güzelliklerinin meydana geldiği evre, etik evre erdeme ulaşılan evre olmasına karşın dinsel evre erdemin ötesindeki varoluşun sırrınin özü olan aşkın, sonsuz yanıyla bağlantı kurulmasıdır. Kendini ortaya koyan gücün, Tanrinm karşısına çıkmaktır, her şeyi kaybetmeyi göze almaktır, varlığını inanca kurban etmektir. Erdemli insan inançsız olduğunda göğüs geren biri olduğu için umutsuzluğu sürmektedir. Çünkü ölüm onun için bir sondur, sonsuzluğa ulaşamamaktır. Sonsuzluğa inançla ulaşan ve ölümü bir geçiş olayı olarak değerlendiren dinsel evredir. Mehmet Mukadder Yakupoğlu

Soren Kierkegaard – Ölümcül Hastalık Umutsuzluk PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu