PDF

Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı PDF Oku indir

Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı kitabını araştırdık. Ayrıca Tanıl Bora tarafından kaleme alınan Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı kitap özetinin yanı sıra, Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı pdf oku, Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı yandex, Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı e-kitap pdf, Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı PDF Drive, Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı PDF indir Oku

Milliyetçilik, 19. yüzyılda Avrupa’da millî devletlerin kuruluş dönemi ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeciliğe karşı millî kurtuluş mücadeleleri dalgasından sonra, yeni bir baharını yaşıyor. Kara bir bahar bu: Milliyetçi çatışmalar, düşmanlaşmalar büyük yıkımlara yolaçıyor; bin türlü sorun yüküyle biriken öfkeler, kendi gibi olmayana karşı beslenen “millî” hınçların potasına akıtılıyor; toplumlar “mîllî birlik” adı altında teksesli korolar olmaya zorlanıyor; tek ‘sahici’ kimlik olarak millî kimlikler işgörüyor… Elinizdeki kitap bu kara baharında milliyetçiliği muhtelif güncel vesilelerle ve değişik yönleriyle çözümleyen yazıların derlemesi. Kapitalizmin ve modernliğin yeniden yapılandığı “globalleşme” sürecinde ve “uygarlıklar çatışması” tartışması bağlamında milliyetçiliği ele alan iki yazı var kitapta. Yazıların geri kalanı ise Türk milliyetçiliği ile alakalı. Popüler görünümleriyle, liberal, devletçi/resmî, Kemalist, ülkücü milliyetçilik söylemleri ve bunlar içindeki ‘transferler’… Türk milliyetçiliğinin ‘doğasındaki’ beka sendromu… Kürt meselesinin Türk milliyetçiliğinin beka endişesını ve tehdit algısını güçlendiren etkileri… Orta Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlar’daki “millî meselelerin” Türk milliyetçiliği ve Türk millî kimliği üzerindeki derin tesirleri… Ülkücü-milliyetçi hareketin ve MHP’nin gelişmesi…

’90’lı senelerda, yahut 1989 ardından, milliyetçiliğin hem düşünsel-tinsel düzeyde hem de siyasal fiilliyatta geniş yer kapladığını gördük, göze çarpıyor. Maalesef… Maalesef, çünkü 19.yüzyıldakinden ve II. Dünya Savaşı ertesinden sonraki bu üçüncü baharında, milliyetçilik her zamankinden daha kıyıcı. Zira bugünün dünyasında milliyetçilik, derin yarıklarla enine, boyuna, diklemesine bölünmüş bir ayrışma ve çatışma haritasında iş görüyor. İki kutupluluğun sona ermesiyle jeopolitik ihtilafların büyümesi ve askeri ‘opsiyon’ların uygulanabilirliğinin artması, bu haritanın en basit, en yüzeydeki ölçeğidir. “Globalleşme” denen, kapitalizmin ayıklayıcı ve uyarlayıcı gücünün misliyle katlandığı bir devirde yaşıyoruz. Kapitalist işleyiş, her coğrafyadan, her beşeri ilişkiden kendi döngüsü yönünden lâzım olanı çekip alıp yaramayanı süzerek ‘verimlilik’ mantığının şâhikasına ulaşıyor. Atomizasyon, geleneksel ve modern cemaat yapılarını söküp -bambaşka kalıplara göre- yeniden teğelliyor.

Tarihin farklı zamanlarına ait ilişki, mekân, topluluk ‘üniteleri’, alışıldık bütünlüklerinden çözülerek içiçe geçiyor. Ayrışmanın böylesine örgünleştiği ve hız kazandığı bir dünya çapında, modernizmin belki de en ayrıştırıcı ve ‘arıtıcı’ ideolojisi olan milliyetçilik kendini evinde hissediyor tabii – daha mühimsi, yurtsuzlaşan, toplumsal bağlarını, güvencelerini yitiren insanlara kendini evlerinde hissettiriyor. O evden ‘başka’ birilerini tahliye etmek, misafire yüz vermemek, komşulara yaşamı zehir etmek pahasına… Marx’ın dini “ruhsuz dünyanın ruhu” diye tanımladığı gibi, geç-modern (yahut postmodern) zamandaki milliyetçiliği “yurtsuz dünyanın yurdu” diye tanımlayabiliriz! Tıpkı dinin tinselliği daraltması gibi; yurt hissinin bununla birlikteki bütünlük tasarımını, güvenlik duygusunu ve dünyayla/insanlarla iletişim arayışını daraltan, kısır bir ikame… Bu kitaptaki yazılarda, milliyetçiliğin teksesleştirici, kıyıcı, baskıcı, boğucu dinamiğinin en yakınımızdaki -‘tepemizdeki’- kuvveti olan Türk milliyetçiliği, sol bir eleştirel ve muhalif açıdan ele alınıyor (2. Bölüm). Kitabın 1. Bölümündeki yazılarda ise globalleşme ve “Yeni Dünya Düzeni” bağlamındaki yerleşik-kurumsal düzenin (establishment) milliyetçilik eleştirisi aynı açıdan eleştiriye tâbi tutuluyor. Çünkü, birincisi, bu yerleşik eleştiri de milliyetçiliğin ideolojik kalıbına oturuyor ve onu yeniden üretiyor. İkincisi, milliyetçiliği basit bir şekilde anakronik ilân eden yerleşik eleştiri; bu ideolojinin mağduriyet ve yoksunluk algısına dayalı kimlik inşasıyla ezilenlere, ‘aşağıdakilere’ hitap etme potansiyelini gözden kaçırıyor. (Bu ihmalin, milliyetçiliğin bir ideoloji olmanın ötesinde sosyolojik gerçeklik veçhesinin de gözden kaçırılmasına neden olabildiğini ekleyebiliriz.) Böylelikle, öyle bir hitabın yankı bulabileceği yoksul Güney yarıkürenin ve/yahut medeniyetle ilişkisi şüpheli addedilen Doğu’nun gerçekliği de görmezden gelinmiş oluyor. O gerçekliği dışlamak da, kendini bir tür şovenizm olarak gösteriyor. Neticede, Doğu ile Batı yahut Güney ile Kuzey içindeki zıdlaşma da, dünya ölçeğinde milliyetçiliğin ‘genişleyen’ yeniden üretimini sağlıyor. Milliyetçiliğin -kitschleşen deyişle- “21. yüzyılın şafağında” kazandığı önem ve ağırlık, bu genişleyen yeniden üretimine, sarmal yayılma etkisine bağlı. •k -kic Bu kısa Sunuş yazısı, milliyetçiliğin içinde iş gördüğü güncel/konjonktürel bağlamla alakalı bir kroki çizmek içindi.

{1} Kitaptaki yazıların başına ve sonuna koyduğum farklı biçimde dizilmiş notlar, bu Sunuş’un devamı gibidir; krokiyi ayrıntılandırmaya dönüktür. Böylelikle muhtelif konularda farklı vesilelerle yazılmış yazılar birbirine daha sıkı iliklenmiş oluyor. Ankara, Mart 1995

Tanıl Bora – Milliyetçiliğin Kara Baharı PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu