PDF

Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital PDF Oku indir

Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital kitabını araştırdık. Ayrıca Thomas Piketty tarafından kaleme alınan Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital kitap özetinin yanı sıra, Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital pdf oku, Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital yandex, Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital e-kitap pdf, Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital PDF Drive, Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital PDF indir Oku

Zenginliğin paylaşılması günümüzün en hararetli ve en fazla tartışılan poblemlerindan biridir. Lakin onun uzun soluklu zamandaki evrimine dair tam anlamıyla ne bilinmekte? Özel sermayenin birikim enerjikleri, Marx’ın 19. yüzyılda inandığı gibi, sermayenin kaçınılmaz olarak bir avuç zengin ve güç sahibinin elinde yoğunlaşmasına mı yol açıyor? Yoksa büyüme, rekabet ve teknik ilerlemenin dengeleyici güçleri, 20. yüzyılda Kuznets’in düşündüğü gibi, gelişmenin ileri evrelerinde eşitsizliklerin azalmasına ve ahenkli bir istikrara mı yol açıyor? Gelir ve sermaye paylaşımının 18. yüzyıldan bu yana geçirdiği evrime dair ne bilinmekte ve 21. yüzyıl için bundan hangi dersleri çıkarabiliriz? Bunlar bu kitapta yanıtlamaya çalıştığım sorulardır. En başta şunu altını çizelim: Burada bulduğumuz yanıtlar kusursuz veya tam değildir. Lakin bu yanıtlar öncedenki çalışmaların erişebildiğine kıyasla çok daha kapsamlı kapsamlı sayılabilecek tarihi ve karşı karşıya geldirmalı veriler üzerine kuruludur; bu çalışma üç yüz yılı, yirmiden fazla ülkeyi kapsıyor ve altta yatan eğilimleri ve mekanizmaları daha iyi anlamamızı sağlayacak yenilenmiş bir teorik çerçeveye sahip. Modern büyüme ve bilginin yayılımı Marx’ın öngördüğü kıyametin önüne geçmiştir, fakat sermaye ve eşitsizliklerin karmaşık yapılarını değiştirmemiştir-veya her durumda, bunun İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen iyimserliğin hâkim olduğu senelerda hayal edildiği Ölçüde gerçekleşmediğini aktarabiliriz. Sermayenin getiri oranı, üretim ve gelirin büyüme oranını aştığında -ki 19. yüzyılda durum buydu ve 21. yüzyılda da gerçekleşme olasılığı bi hayli yüksektir- kapitalizm demokratik toplumların dayandığı meritokratik değerleri derinden sarsan, rasgele ve sürdürülemez eşitsizlikleri otomatik olarak üretmeye başlar. Bunun yanında, demokrasinin ve kamu yararının, korumacı veya milliyetçi tepkileri bertaraf ederek, kapitalizm ve özel çıkarları yeniden kontrol altına almasının yolları mevcuttur. Bu kitap bu hususta, tarihsel tecrübelerden edindiğimiz derslere dayanan bazı tavsiyelerde yer alıyor ve söz konusu tecrübelerin anlatılması da kurgunun belkemiğini oluşturuyor. Veri Olmadan Tartışılabilir mi? Uzun süre boyunca, zenginliğin paylaşımı ile ilgiliki entelektüel ve politik tartışmalar gerçeklerden fazla önyargılardan beslenmiştir.

Şüphesiz, herkesin kendi yaşadığı zamandaki gelir ve servet konuları ile ilgili teorik bir çerçeve ve temsili istatistiklerin yokluğunda dahi, geliştirebileceği sezgisel bilgilerin önemini göz ardı edersek büyük bir hata yapmış oluruz. Misal verilecek olursa sinema ve edebiyatın ve özellikle 19. yüzyıl romanının, toplumun farklı sınıflarının yaşam standartları ve servetleri ile ilgili, bundan dolayı eşitsizliklerin köklü yapısına, onun nasıl gerekçelendirildiğine ve bireysel yaşama nasıl yansıdığına dair çok kıymetli geniş bir şekilde bilgiler içerdiğini göreceğiz. Jane Austen ve Balzac’ın romanları başta olmak üzere, bu eserler bize 1790-1830 zamanında İngiltere ve Fransa’daki zenginliğin paylaşımı hususunda tatmin edici portreler sunar. Bu iki romancı, kendi toplumlarındaki zenginlik hiyerarşisini yakında zamandan tanıyordu. Zenginliğin gizli hudutlarını iyice kavramışlardı, onun kadınların ve erkeklerin yaşamları, evlilik stratejileri, umutları ve mutsuzlukları hususundaki kaçınılmaz neticelerini biliyorlardı. Onlar ve başka romancılar eşitsizliğin etkilerini gerçeğe yakın bir biçimde ve hiçbir istatistiki veya teorik analizin sahip olamayacağı bir çağrışım gücüyle tasvir etmişlerdir. Gerçekten de, zenginliğin paylaşılması sorunu, yalnızca ekonomistlere, sosyologlara, tarihçilere ve diğer düşünürlere emanet edilemeyecek kadar mühimdir. Bu sorun herkesi ilgilendirir ve böyle olması da iyidir. Eşitsizliğin somut ve fiziksel gerçeği, onu yaşayan herkes tarafından görülebilen ve doğal olarak da birbiriyle çelişen politik değerlendirmelere yol açar. Köylü veya soylu, işçi veya sanayici, garson veya bankacı, her biri kendi bakış açısına göre, kendisinin ve başkalarının yaşam koşullarının, toplumsal gruplar içinde var olan güç ve hâkimiyet ilişkilerinin mühim boyutlarını görür, bu gözlemler her insanda neyin adil neyin adil olmadığına dair yargıyı şekillendirir. Zenginlik paylaşımı sorununun son derece öznel ve psikolojik bir boyutu; sözde bilimsel hiçbir analizin yatıştıramayacağı, kaçınılmazca politik ve çatışmak bir boyutu daima olacaktır. Neyse ki uzman kişiler cumhuriyeti asla demokrasinin yerini tutamaz. Bunun yanında, paylaşım sorunu da sistematik ve yöntemsel bir çalışmayı hak etmektedir. Kesin olarak belirlenmiş kaynakların, metotların ve kavramların yokluğunda, her şeyi ve onun tam tersini söylemek olabilecekdür.

Bazıları için eşitsizlikler sürekli olarak artmaktadır ve dünya, tanımı gereği, her zaman adaletsizdir. Başkaları için ise, eşitsizlikler doğal olarak azalmaktadır veya kendiliğinden bir ahenge kavuşacaktır ve bu yüzden de bu mutlu dengeyi bozma riski taşıyan hiçbir şeye izin verilmemelidir. Bu sağırlar diyaloğu karşısında veya her cephenin kendi düşünsel tembelliğini çok fazla diğerinin düşünsel tembelliğini göstermek suretiyle haklı çıkardığı bir ortamda, sistematik ve yöntemsel araştırma girişimine düşen mühim bir rol mevcuttur -tam anlamıyla bilimsel olması olabilecek olmasa da. Teorik analiz eşitsizliklerin doğurduğu şiddetli politik çatışmaları asla bittiremez. Sosyal bilim incelemeleri her zaman el yordamıyla ilerlemiş ve kusurlu olmuştur, öyle de olacaktır. Bu araştırmalar ekonomi, sosyoloji ve tarihi pozitif bilimlere dönüştürme iddiası taşıyamazlar. Lakin olguları ve modelleri sabırla saptayarak ve onları izah edebilecek ekonomik, sosyal, politik mekanizmaları sükûnetle analiz ederek, demokratik tartışmanın daha sağlam bilgilere dayanmasını ve bu sayede daha doğru sorulara odaklanmasını sağlayabilirler. Bu çaba, tartışmanın koşullarının durmadan yeniden tanımlanmasına, ezberleri bozmaya ve düzenbazlıkların maskesini düşürmeye, hepsini mantık çerçevesine oturtmaya ve sorgulamaya katkı sağlayabilir. Bence bu, entelektüellerin üstlenebileceği ve üstlenmek zorunda olduğu bir roldür ve sosyal bilimlerde inceleme yapanlar da bu entelektüeller içindedır; sonuçta onlar da herkes kadar yurttaştır ama inceleme ve araştırmaya diğer yurttaşlardan daha çok zaman ayırabilme lüksüne sahiptirler (hatta bunu yapmaları için kendilerine maaş ödenilmektedir -hatırı sayılır bir bunun yanı sıralık…) Oysa zenginliğin paylaşımını konu alan bilimsel çalışmalar uzun süre, ayakları yere sağlam basmayan az sayıda olgu ve çokça teorik spekülasyon üzerine kurulmuştur. Bu kitap çerçevesinde toplamaya çalıştığım, incelememin dayandığı kaynakları ayrıntılı olarak ele almadan önce, bu sorunlar ile ilgiliki düşünsel çabaların kısa bir tarihçesine göz atmak faydalı olacaktır.

Thomas Piketty – Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu