PDF

Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim PDF Oku indir

Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim kitabını araştırdık. Ayrıca Vladimir İlyiç Lenin tarafından kaleme alınan Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim kitap özetinin yanı sıra, Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim pdf oku, Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim yandex, Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim e-kitap pdf, Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim PDF Drive, Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim PDF indir Oku

Devlet sorunu, şimdilerde, teorik bakımdan olsun, siyasal ve pratik bakımdan olsun, özel bir önem kazanıyor. Emperyalist savaş, tekelci kapitalizmin tekelci devlet kapitalizmi durumuna dönüşme sürecini büyük ölçüde hızlandırıp yoğunlaştırdı. Güçlü kapitalist topluluklarla durmadan daha sıkı bir biçimde kaynaşan devletin çalışan yığınlar üzerindeki korkunç baskısı, kendini gitgide daha çok gösteriyor. Gelişmiş ülkeler –“cephe gerileri”nden sözediyoruz bu ülkelerin–, işçiler için askeri angarya kampları haline geliyorlar. Uzayan savaşın sayısız korkunçluk ve yıkımları yığınların durumunu dayanılmaz bir hale getiriyor, öfkelerini artırıyor. Uluslararası proleter devrim açıkça olgunlaşıyor. Bu devrimin devlet karşısındaki tutumu, pratik bir önem kazanıyor. [sayfa 9] Onlarca yıllık görece barışçı bir evrim boyunca birikmiş bulunan oportünizm öğeleri tüm dünyanın resmi sosyalist partileri içinde egemen durumda olan bir sosyal-şovenizm akımı yaratmıştır. Bu akım (Rusya’da Plekhanov, Potressov, Breşkovskaya, Rubanoviç, sonra azbuçuk örtülü bir biçimde Çereteli, Çernov ve hempaları; Almanya’da Scheideman, Legien, David ve başkaları; Fransa ve Belçika’da Renandel, Guesde, Vandervelde; İngiltere’de Hyndman ve Fabianlar vb. vb.) sözde sosyalist, pratikte şoven olan bu akım, “sosyalizm önderleri”nin yalnızca “kendi” ulusal burjuvazilerinin değil, bunun yanı sıra “kendi” devletlerinin de çıkarlarına alçakça ayak uydurmalarıyla belirlenir, çünkü büyük, devletler adı verilen devletlerin çoğu, uzun süredir, bir çok ufak ve güçsüz halkları sömürüp köleleştiriyorlar. Emperyalist savaş, aslında bu türden bir yağmanın sürdürülmesi ve paylaşılması için yapılan bir boğuşmadır. Çalışan yığınları, genelde burjuvazinin, özel olarak emperyalist burjuvazinin baskısından kurtarma savaşımı, “devlet” üzerindeki oportünist önyargılara karşı bir savaşım olmaksızın, olanaksızdır. Her şeyden önce Marks ve Engels’in devlet üzerindeki öğretilerini inceleyecek ve özellikle bu öğretinin unutulmuş veya oportünistlerce çarpıtılmış yönleri üzerinde duracağız. Sonra, özel olarak, bu çarpıtmaların başta gelen, körükleyicisi, bugünkü savaş sırasında utanç verici bir siyasal batkıya uğrayan II.

Enternasyonalin (1889-1914) en ünlü önderi Karl Kautsky’yi inceleyeceğiz. En son, 1905 ve özellikle 1917 Rus devrimleri deneyinden çıkartılması gereken en mühim sonuçları ortaya koyacağız. Şu anda (1917 Ağustosunun başı), 1917 [sayfa 10] devriminin [Şubat Devrimi -ç.] gelişmesinin birinci evresini bitirdiğını göze çarpıyor; ama genelde, bu devrimin tümü, fakat ve fakat, emperyalist savaşın doğuracağı proleter sosyalist devrimler zincirinin bir halkası olarak kavranabilir. Öyleyse, proleter sosyalist devrimin devlet karşısındaki tutumu yalnızca pratik siyasal bir önem kazanmakla kalmaz, bunun yanı sıra ivedi bir güncellik niteliğine de bürünür; çünkü aslında sözkonusu olan, yığınları, çok yakın bir gelecekte sermaye boyunduruğundan kurtulmak için yapmaları gereken şey üzerinde aydınlatmaktır. Tarihte devrimci düşünürlerin öğretileri ile, kurtuluşları için savaşım veren ezilen sınıflar önderlerinin öğretileri başına bir çok kez gelen şey bugün de Marks öğretisinin başına geliyor. Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası gelmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve karaçalma kampanyalarıyla karşılarlar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsız ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düşerse, azizleştirmeye, ezilen sınıfları “teselli etmek” ve onları aldatmak için adlarını bir ayla (hâle) ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içinden yoksunlaştırılır, değerden düşürülür ve devrimci keskinliği giderilir. Burjuvazi ve işçi hareketi oportünistleri, bugün işte marksizmi “evcilleştirme” şekili üzerinde birleşiyorlar. Öğretinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutuluyor, siliniyor [sayfa 13] ve değiştiriliyor. Burjuvazi için kabul edilebilir veya öyle görünen şeyler, ön plana çıkarılıyor ve övülüyor. Bugün bütün sosyal-şovenler, –gülmeyin!– “marksist”tirler. Ve daha düne dek marksizmin kökünü kazıma işinde uzmanlaşmış burjuva Alman bilginleri, şimdi bir soygun savaşının yürütülmesi için son derece iyi örgütlenmiş o işçi sendikalarını eğitecek bir “ulusal-Alman” Marks’tan gitgide daha sık sözediyorlar! Bu durum karşısında, marksizmin çarpıtılmalarının bu görülmemiş yayılışı karşısında, görevimiz, her şeyden önce, Marks’ın devlet üzerindeki öğretisini yeniden kurmaktır. Bunun için, Marks ve Engels’in kendi yapıtlarından bir dizi uzun alıntı, zorunlu.

Bu uzun alıntıların açıklamayı ağırlaştıracakları ve onu daha popüler duruma getirmeye hiç de yardımcı olmayacakları şüphesiz. Ama bunu yapmamak da kesinlikle olanaksız. Okuyucunun, bilimsel sosyalizmin kurucularının bütün görüşlerini ve bu görüşlerin gelişmesini anlayabilmesi için, ve bu görüşlerin bugün egemen bulunan “kautskizm” tarafından nasıl çarpıtıldıklarının belgelere dayanarak gösterilmesi ve ortaya konması için de, Marks ve Engels’in devlet hususundaki yapıtlarının bütün parçaları veya hiç değilse bütün canalıcı parçaları, olabildiğince eksiksiz bir biçimde aktarılmalıdır. Friedrich Engels’in altıncı bir baskısı 1894’te Stuttgart’da yayınlanmış bulunan ve en yaygın yapıtı olan Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni’nden başlayalım. Aktarmaları Almanca asıllarına göre çevirmemiz gerekecek; çünkü Rusça çeviriler, çok sayıda olmalarına karşın, ya eksik veya çok kusurludurlar. [sayfa 14] Engels, tarihsel çözümlemesinden sonuçlar çıkartırken şöyle der: “Devlet topluma dışardan dayatılmış bir erklik değildir. Hegel’in ileri sürdüği gibi, ‘ahlâk düşününün gerçekliği’, ‘aklın imgesi ve gerçekliği’ de değildir. Devlet, daha çok, toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir ürünüdür; bu toplumun, önlemekte yetersiz olduğu uzlaşmaz zıtlıklar şekilinde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çelişki içine girdiğinin itirafıdır. Ama, zıtlıkların, yani zıt ekonomik çıkarlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, kısır bir savaşım içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üzerinde bulunan çatışmayı hafifletmesi, ‘düzen’ sınırları içinde tutması gereken bir erklik gereksinimi kendini kabul ettirir; işte toplumdan doğan, ama onun üzerinde bulunan ve ona gitgide yabancılaşan bu erklik, devlettir” (6. Almanca baskı, s. 177-178) [3] Burada, marksizmin, devletin tarihsel rolü ve anlamı üzerindeki temel düşünü tüm açıklığıyla dile getirilmiş yer alıyor. Devlet, sınıf çelişkilerinin uzlaşmaz olmaları olgusunun ürünü ve belirtisidir. Nerede sınıflar içindeki çelişmelerin uzlaşması nesnel olarak olanaklı değilse, orada devlet görülmektedir. Ve tersine; devletin varlığı da, sınıf çelişkilerinin uzlaşmaz olduklarını tanıtlar. Marksizmin, iki ana çizgi izleyen çarpıtılması işte bu özsel ve temel nokta üzerinde başlar.

Bir yanda, karşı çıkılması olanaksız tarihsel olguların baskısı altında, nerede sınıf çelişkileri ve sınıf savaşımları varsa, fakat orada devletin varolduğunu kabul etmek zorunda kalan burjuva ve özellikle ufak-burjuva ideologlar, devlet’i sınıfların [sayfa 15] bir uzlaşma organı olarak görülmektedirtacak biçimde, Marks’ı “tashih” ederler. Marks’a göre, eğer sınıflararası uzlaşma olanaklı olsaydı devlet ne ortaya çıkabilir, ne de ayakta kalabilirdi. Bol bol Marks’tan sözeden hamkafa profesörler ve gazete yazarlarına göre, devletin rolü, sınıfları uzlaştırmaktır. Marks’a göre, devlet, bir sınıf egemenliği organı, bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki baskı organıdır; sınıflar içindeki çatışmayı hafifleterek, bu baskıyı yasallaştırıp pekiştiren bir “düzen”in kurulmasıdır. Küçük-burjuva siyasetçilerin kanısına göre, düzen, sınıfların uzlaşmasıdır, yoksa bir sınıfın bir başka sınıf tarafından ezilmesi değil; çatışmayı hafifletmek demek, uzlaştırmak demektir, yoksa baskıcıları devirmek için savaşım veren ezilen sınıfların elinden bazı savaş araç ve metotlarıni çekip almak değil. Böylelikle, 1917 devriminde [Şubat Devrimi -ç.], devletin anlamı ve rolü sorunu, pratik bakımdan ivedi bir eylem sorunu, üstelik bir yığın eylemi sorunu olarak tüm alanıyle meydana geldiği zaman, Devrimci-Sosyalistler ile Menşeviklerin hepsi, hemen ve gözlerini kırpmadan, sınıfların devlet tarafından “uzlaştırılması” ufak-burjuva teorisine dörtelle sarıldılar. Bu iki partideki siyaset adamlarının sayısız karar ve makalelerinin hepsi, bu ufak-burjuva ve hamkafa “uzlaşma” teorisinin tesirini taşır. Devletin, kendi zıtıyla (kendisine zıt olan sınıfla) uzlaşması olanaksız belirli bir sınıfın egemenlik organı olması, ufak-burjuva demokrasisinin hiçbir zaman anlayamadığı bir şeydir. Bizim Devrimci-Sosyalistlerimizle Menşeviklerimizin devlet karşısında takındıkları [sayfa 16] tutum, onların hiç de sosyalist değil (bunu biz Bolşevikler, hep tanıtladık), sözde-sosyalist laf ebeliği meraklısı ufak-burjuva demokratları olduklarını gösteren en açık ispatlardan biridir. Öte yanda, marksizmin çok daha ince olan “kautskist” çarpıtılması var. Burada “teorik olarak”, ne devletin bir sınıf egemenliği organı olduğuna karşı çıkılır, ne de sınıflar içindeki çelişkilerin uzlaşmaz olduğuna. Ama şu olgu gözden kaçırılır veya üstü örtülür. Eğer devlet, sınıflar içindeki çelişkilerin uzlaşmaz olduğu gerçeğinden dünyaya geldiysa, eğer toplumun üzerinde ve “ona gitgide yabancılaşan” bir iktidar ise, açıktır ki, yalnızca zora dayanan bir devrim olmaksızın değil, bunun yanı sıra egemen sınıf tarafından yaratılmış bulunan ve içinde o “yabancı” niteliğin maddeleştiği devlet iktidarı aygıtı da ortadan kaldırılmaksızın, ezilen sınıfın kurtuluşu olanaksızdır. Teorik bakımdan kendi başına açık olan bu sonucu, ardından göreceğimiz gibi, Marks, devrimin görevlerinin somut tarihsel çözümlemesinden yetkin bir belginlikle çıkarmıştır.

Ve işte Kaustky’nin … unutup çarpıttığı şey de bu sonuçtur–açıklamamızın ilerisinde bunu ayrıntılı olarak anlatacağız.

Vladimir İlyiç Lenin – Devlet ve Devrim PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu