Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm PDF Oku indir
Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm kitabını araştırdık. Ayrıca Vladimir İlyiç Lenin tarafından kaleme alınan Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm kitap özetinin yanı sıra, Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm pdf oku, Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm yandex, Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm e-kitap pdf, Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm PDF Drive, Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm PDF indir Oku
Kievski, bizim parti programımızın, yalnızca ulusal kaderi tayin hakkına ilişkin 9. maddesiyle “görüş birliğinde olmadığı”na hem kendisi inanmıştır, hem okurlarını inandırmak istemektedir. Kievski çok öfkelenmiş; demokrasi sorununda genelde marksizmin temel ilkelerinden uzaklaştığı, temel noktalarda marksizme “ihanet ettiği” (öfkeli tırnak işaretleri Kievski’nin) suçlamalarını reddetmeye çalışıyor. Ne var ki yazarımız, bir noktada, kendi iddiasında sınırlı görüş ayrılığını tartışmaya başladığı, kendi ispatlarını, düşüncelerini, vb. ortaya koyduğu anda, marksizmden bütün bütün sapmakta olduğunu hemen gösterivermektedir. Yazısının (2. bölümündeki) b paragrafını alalım. Ata topraklarının savunulması şeklindeki “haince” sloganın, “bi hayli [!!] mantıklı [!] bir biçimde, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”ndan çıktığını söyleyerek yazarımız, “bu istek [yani ulusal kaderi tayin isteği] doğrudan doğruya [!!] sosyal-yurtseverliğe yolaçar” diye ilân ediyor. Onun görüşünce, kendi kaderini tayinin anlamı, “elde silah bu bağımsızlığı [Fransa’yla Belçika’nın bağımsızlığını] savunan Fransız ve Belçikalı sosyal-yurtseverlerin ihanetini onaylamaktır! Onlar ‘kendi kaderini tayin’ yandaşlarının yalnızca savunduğu şeyi yapıyorlar” … “Ata topraklarının savunulması, bizim en kötü düşmanımızın silahlığına aittir” … “Bir insanın bunun yanı sıra nasıl hem ata topraklarının savunulmasına karşı, hem kendi kaderini tayin ile ilgilin yana olabileceğini, hem ata topraklarından yana, hem ona karşı olabileceğini anlamayı kesinlikle reddederiz.” Kievski’nin kelimeleri bunlar. Anlaşılan, şimdiki savaşta ata topraklarının savunulması sloganına zıt önerilerimizi kavrayamamış. Bu nedenle, önerilerimizde ortaya konan şeyin ne olduğunu bir kez daha anlatmak gerekiyor. Partimizin 1915 martında Bern Konferansında,[24] “ata topraklarının savunulması sloganı ile ilgili” kabul ettiği karar şu sözlerle başlar: “Şimdiki savaş özünde …” Kararın şimdiki savaşla alakalı olduğu bundan daha açik söylenemezdi. “Özünde” sözcüğü de, görünenle gerçeği, görünüşle özü, sözle eylemi birbirinden ayırma gereğini belirler. Bu savaşta ata topraklarının savunulmasına ilişkin bütün kelimelerin amacı, sömürgelerin bölüşülmesi, yabancı toprakların yağmalanması, vb.
için girişilen 1914-1916 emperyalist savaşını, yalancılık ederek, ulusal savaş gibi göstermektir. Görüşlerimizin en ufak biçimde bile olsa çarpıtılması olasılığını önlemek için, karara, özellikle (özellikle sözcüğü, yalnızca manasına değil!) “1789’la 1871 içinde görülen”, “gerçekten ulusal savaşlar” ile ilgili özel bir bölüm ekledik. Karar, bu “gerçekten” ulusal olan savaşların “temeli”ni, “uzun bir ulusal kitle hareketinin, mutlakiyete ve feodalizme karşı bir savaşımın, ulusal baskının ortadan yok edilmesinin” oluşturduğunu belirtiyor. Görünüşe göre açık. Şimdiki emperyalist savaş, emperyalist çağın genel koşullarından doğuyor; bir raslantı sonucu, bir istisna, genel ve tipik olandan bir sapma değildir. Bu nedenle, ata topraklarının savunulmasından sözetmek, halkı aldatmaktır. Çünkü bu savaş ulusal bir savaş değildir. Gerçekten ulusal olan bir savaşta “ata topraklarının savunulması” sözü aldatmaca değildir; biz de böyle bir savaşa karşı değiliz. Böyle (gerçekten ulusal) savaşlar, “özellikle” 1789-1871 içinde olmuştur. Bizim kararımız, bu savaşların şimdi de olası olduğunu tek sözle bile yadsımaksızın, gerçekten ulusal olan bir savaşı, aldatıcı ulusal sloganlarla sarılıp sarmalanmış emperyalist bir savaştan nasıl ayırmamız gerektiğini ifade etmektedir. Bu ikisini birbirinden ayırmak için, özellikle, savaşın “temeli”ni, “uzun bir ulusal kitle hareketi süreci”nin, “ulusal baskının ortadan yok edilmesi”nin oluşturup oluşturmadığına bakmamız gerekir. “Barışseverliğe” ilişkin karar açıkça şöyle demektedir: “Sosyal-demokratlar, devrimci savaşların, yani emperyalist olmayan, fakat örneğin [“örneğin” sözcüğüne dikkat edin] 1789-1871 içinde olduğu gibi ulusal baskıyı ortadan kaldırmak maksadıyla verilen savaşların olumlu yanını önemsemezlik edemezler … ” Bizim 1915 parti programımız 1789- 1871 senelerı içinde verilen ulusal savaşlar türünden savaşları bugün için de olası görmeseydi, bu tür savaşlardan sözeder ve bu savaşların olumlu yanını yadsımadığımızı söyler miydi? Elbette hayır. Lenin’le Zinovyev’in Sosyalizm ve Savaş adlı broşüründe parti kararları, herkesin anlayacağı bir dille açıklanmiş veya yorumlanmıştır. Broşür, 5. sayfasında, “sosyalistlerin, ‘ata topraklarının savunulması’ için verilen savaşları veya ‘savunma’ savaşlarını”, yalnız “yabancı baskısını yok etme” anlamında, “haklı, ilerici ve adil gördüklerini” açıkça belirtir.
Broşür, Rusya’ya karşı İran “vb.” örneğini anar ve şöyle der: “Bu savaşlar, ilk saldıran kim olursa olsun, haklı, savunma savaşlarıdır; herhangi bir sosyalist, ezen, köleci ve yağmacı “Büyük” Devletler karşısında ezilen, eşit görülmeyen ve bağımlı devletlere zafer diler.” Broşür, ağustos 1915’te yayınlanmıştır; Almanca ve Fransızca çevirileri mevcuttur. Kievski, broşürün içindekileri hemen hemen biliyor. Ne o, ne başkası hiç bir zaman, hiç bir vesileyle, ata topraklarının savunulması sloganına veya barışseverliğe ilişkin kararlara veya bunların broşürdeki yorumlarına karşı durmuş değildir. Hiç bir zaman, bir kez bile! Bu nedenle şunu sormaya hakkımız var: Mart 1915’ten başlayarak, savaş hususunda partimizin görüşüne karşı koymadığı halde, şimdi ağustos 1916’da kendi kaderini tayin ile ilgili, yani sınırlı olduğu varsayılan bir noktaya ilişkin bir yazıda, genel konuyu anlamadığını hayret verici biçimde ortaya koyarsa, Kievski marksizmi anlayamamıştır dediğimiz zaman, kendisine iftira mi etmiş oluruz? Kievski, ata topraklarının savunulması sloganının “haince” olduğunu dile getiriyor. Kendisine senet veririz ki, anlamını kavramaksızın, üzerinde düşünmeksizin bir sloganı papağan gibi yineleyen bireyler için, anlamını tahlil etmeksizin ezberleyen bireyler için her slogan “haince”dir ve her zaman öyle olacaktır. Genel olarak, “ata topraklarının savunulması” ne demektir? İktisada, siyasete, vb. ilişkin bilimsel bir kavram mıdır? Hayır. Savaşı haklı göstermeyi amacında olan, hayli çarpıtılmış geçerli bir deyiş, bazan basitçe, darkafalıca bir sözdür. Başka bir şey değil. Kesinlikle başka bir şey değil. “Haince” sözcüğü, darkafalının “ata topraklarını savunuyoruz” diye yalvarıp yakararak herhangi bir savaşı haklı gösterebilmesinde sözkonusu olabilir; oysa darkafalının düzeyine inerek kendini alçaltmayan marksizm, belli bir savaşın ilerici sayılıp sayılmayacağını, demokrasinin gerekleriyle proletaryanın çıkarlarına hizmet edip etmediğini ve bu anlamda haklı, meşru, vb. olup olmadığını belirlemek maksadıyla, her savaşın tarihsel bir tahlilden geçirilmesini gerektirir. Ata topraklarının savunulması sloganı çoğu zaman, ne yaptığını kavramaksızın, savaşın darkafalıca haklı gösterilmesinden başka bir şey değildir; belli bir savaşın anlamını ve ne açıkladığini tahlil etme ve onu tarihsel perspektif içinde görme kabiliyetine sahip olunmadığını ortaya koyar.
Marksizm bu tahlili yapar ve şöyle der: Eğer bir savaşın “özü”, örneğin yabancı zulmüne son vermekse (ki özellikle 1789-1871 Avrupa’sının tipik özelliğiydi) o zaman, ezilen devlet veya ulus yönünden böyle bir savaş ilericidir. Buna karşılık, eğer bir savaşın “özü” sömürgelerin yeniden bölüşülmesi, yağmanın paylaşılması, yabancı toprakların yağmalanmasıysa (1914-1916 savaşı böyledir), o zaman ata topraklarının savunulmasına ilişkin bütün sözler, “halkın aldatılmasından başka bir şey değildir”. Peki, bir savaşın “özü”nü nasıl tanımlayabilir, nasıl ortaya koyabiliriz? Savaş siyasetin devamıdır. Öyleyse savaş öncesinde güdülen siyaseti, savaşa yolaçan, savaşı görülmektediran siyaseti incelememiz gerekir. Bu siyaset emperyalist bir siyasete, yani mali-sermayenin çıkarlarını güven altına almak, sömürgelerle yabancı ülkeleri soymak, ezmek amacını güdüyorsa, o zaman bu siyasetten doğan savaş emperyalisttir. Eğer güdülen siyaset ulusal kurtuluş siyasetiyse, yani ulusa zulmedilmesine karşı olan yığın hareketinin ifadesiyse, o zaman bu siyasetten doğan savaş, ulusal kurtuluş savaşıdır. Darkafalı, savaşın, “siyasetin devamı” olduğunu kavramaz; savaşta nelerin tehlikede olduğunu, savaşı hangi sınıfın verdiğini, hangi siyasal amaçlarla verdiğini düşünmek üzere durmaksızın, “düşman bize saldırdı”, “düşman ülkemi istila etti” gibi kalıplarla yetinir. Kievski, Belçika Almanlar tarafından işgal edilmiştir, öyleyse kendi kaderini tayin hakkı yönünden “Belçikalı bağnaz sosyal-yurtseverler haklıdır” veya Almanlar Fransa’nın bir parçasını işgal ettiler, öyleyse “sözkonusu olan şey Guesde’nin halkının (yabancı bir ulusun değil) olduğu bir toprak parçası olduğuna” göre, “Guesde tatmin edilebilir” diye ilan ettiği zaman, işte tam bir darkafalının düzeyine alçalmaktadır. Darkafalı için mühim olan şey orduların nerede olduğu, o sırada kimin kazandığıdır. Marksist içinse mühim olan, o savaşta sözkonusu şeylerin ne olduğudur; o savaş sırasında ilkin ordulardan biri, sonra öteki bastırıyor olabilir. Şimdiki savaş ne için yapılıyor? Bunun yanıtı (savaşan devletlerin savaştan onlarca yıl önce izledikleri siyasete dayandırılan) kararımızda verilmiştir. İngiltere, Fransa ve Rusya, ele geçirmiş oldukları sömürgeleri bırakmamak, Türkiye’yi soyabilmek, vb. için savaşıyorlar. Almanya o sömürgeleri devralmak, Türkiye’yi kendisi soyabilmek, vb. için savaşıyor.
Almanların Paris’i veya St. Petersburg’u aldığını varsayalım. Böyle bir şey bugünkü savaşın yapısını değiştirir mi? Hiç bir biçimde değiştirmez. Almanların amacı —ve daha mühimsi, kazandıkları takdirde o amacı gerçekleştirecek olan siyaset— sömürgelere elkoymak, Türkiye üzerinde egemenlik kurmak, başka ulusların, örneğin Polonyalıların vb. oturdukları toprakları kendine katmaktır. Amaçları, Fransızları veya Rusları, yabancı egemenliği altına sokmak değildir. Şimdiki savaşın gerçek özü, ulusal değil, emperyalisttir. Başka deyişle, savaş, taraflardan birinin, ötekinin sürdürmeye çalıştığı zulmü ortadan kaldırmak maksadıyla verilen bir savaş değildir. Savaş, zulmeden iki grup içinde çapulun nasıl bölüşüleceği, Türkiye’yi ve öteki sömürgeleri kimin soyacağı hususunda, iki haydut içinde verilen bir savaştır. Kısa olaraksı, emperyalist Büyük Devletler (yani bütün öteki devletleri ezen ve onları mali-sermayenin ağına azaltan, vb. devletler) içinde veya Büyük Devletlerle ittifak halinde verilen savaş, emperyalist savaştır. 1914-1916 savaşı böyledir. Bu savaşta “ata topraklarının savunulması” bir aldatmacadır; savaşı haklı gösterme çabasıdır. Emperyalist, yani zulmeden devletlere karşı ezilen (örneğin sömürge) ulusların savaşı, gerçekten ulusal bir savaştır. Böyle bir savaş bugün de olasıdır.
Zulüm gören bir ulusun yabancı bir zalime karşı verdiği savaşta “ata topraklarının savunulması” bir aldatmaca değildir. Sosyalistler böyle bir savaşta “ata topraklarının savunulması”na karşı değildirler. Ulusal kaderi tayin hakkı, ilhaka karşı tam ulusal bağımsızlık savaşımıyla, tam bağımsızlıkla aynı şeydir; sosyalistler —sosyalist olmaktan vazgeçmedikçe— hangi biçimde olursa olsun, başkaldırı olsun, savaş olsun, böyle bir savaşımı reddedemezler. Kievski, Plehanov’a karşı çıktığını sanıyor: Kendi kaderini tayin hakkıyla ata topraklarının savunulması içindeki bağıntıya işaret eden Plehanov’du! Kievski, bağıntının, gerçekten Plehanov’un anladığı türden bir bağıntı olduğuna inanmış. Ona inandığı için de, Kievski ürkmüş ve Plehanov’un vardığı sonuçlara varmamak için kendi kaderini tayin hakkını yadsımaya karar vermiş. … Burada Plehanov’a beslenen büyük bir inanç ve büyük bir ürküntü görülüyor, ama Plehanov’un hatasının özü hususunda hiç bir düşünce izine raslanmıyor!
Vladimir İlyiç Lenin – Emperyalist Ekonomizm PDF indir Tıklayın