Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı PDF Oku indir
Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı kitabını araştırdık. Ayrıca Vladimir İlyiç Lenin tarafından kaleme alınan Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı kitap özetinin yanı sıra, Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı pdf oku, Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı yandex, Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı e-kitap pdf, Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı PDF Drive, Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Vladimir İlyiç Lenin – Ne Yapmalı PDF indir Oku
şimdilerde yeniden okumak V.İ. Lenin’in “Ne Yapmalı?” adlı eseri, Marksist literatürün adı en fazla bilinen eserlerinden biridir. Bu eserin bilinen ve akılda kalıcı olan yanlarından bir diğeride “Ne Yapmalı?” ifadesinin yalın iki lügattan oluşmasıdır bunun yanı sıra. Ama daha mühimsi, “Ne Yapmalı”nın, yeni bir sorun karşısında yeni bir başlangıç yapmak için ne yapıldığının tartışmaya açılması, yeni bir soruya yanıt verileceği düşüncesini uyandırması mevcuttur dersek abartı yapmış olmayız. Gerçekten de “Ne Yapmalı?”, 20. yüzyılın hemen başında, işçi sınıfının ve partisinin, kapitalizme karşı karşılaşmasında önüne çıkan ağır sorunlar karşısında nasıl bir tutum alacağı, nasıl bir örgütsel yapıya kavuşursa devrimci bir Marksist parti olabileceği sorusuna yanıt vermeyi amacında olan bir yapıttır. Bundan dolayı “Ne Yapmalı?” sözcük anlamıyla bir soru olsa da gerçekte bir soru değil “Ne yapmalı?” sorusuna verilen bir yanıttır. V.İ. Lenin, bu yapıtında, “Ne yapmalı?” sorusunu her ne kadar Rusya’da, Rusya’nın koşullarında Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) devrimci bir Marksist parti olmasının şartlarını tartışır görünmekteyse de, gerçekte bu eğilimler Rusya’ya has değildi. Rusya’daki bu eğilimler aslında ülkeler arası planda işçi sınıfı mücadelesine musallat olan reformcu, revizyonist, parlamentarist sosyal demokrasiye de bir yanıttı. Ve bu yüzden de “Ne Yapmalı?”, giderek ülkeler arası planda önem kazandığı gibi aradan geçen senelera karşın önemi azalmayan bir yapıt olmuştur. Çünkü Lenin Rusya’daki muarızlarıyla tartışırken, “Ne Yapmalı?” ile ülkeler arası boyutta; ideolojik ve örgütsel alanda Marksizmden sağ ve “sol” her türden sapmaya karşı mücadelenin platformunu koymuştur. “Ne Yapmalı?”, Türkiye’de de Marksist literatürün hızla çevrilmeye başlandığı 1960’lı senelerda Türkçeye kazandırılan başlıca yapıtlardan biri olmuştur.
O zamandan beri de, Türkiye’de her türden sapmaya karşı karşılaşmada devrimcilerin, Marksistlerin elinde etkin bir referans olagelmiştir. Reformcu sosyal demokrasiyle Leninizm içindeki kalın çizgi olarak “Ne Yapmalı?”! RSDİP’in kuruluşuna gelen süreç de –1884-1894 içindeki 10 yıl– Rusya’da Marksist sosyalizm anlayışının Narodnizme karşı mücadele ve zafer senelerı olarak gösterilir. Plehanov öncülüğündeki Emeğin Kurtuluşu Grubu’nun çabaları, terörizmi kendisine tek siyasi çıkış yolu edinen Narodnizmin ideolojik temellerini eleştirerek ve yol açtığı yıkımın nedenlerini göstererek, Marksizmin Rusya’da, aydınlar içinde yayılmasını mühim ölçüde başarmıştı. Bu zemin üzerinde Lenin’in de girişimiyle RSDİP’in 1. Kongresi 1898’de toplanmıştı. Lakin partinin seçilen ilk Merkez Komitesi, kuruluştan kısa süre sonra tutuklanmıştı. Bu durum RSDİP’in 1. Kongresi’nden sonraki kafa karışıklığını daha da artırmıştı. Partideki bu dağınıklık sırasında işçi eylemleri artmaya devam ederek Marksistlerin haklılığını ispatlamaya devam etmiştir. Bu ise yalnızca eski kuşak aydınlar içinde değil, eğitimli gençlik kesimleri içinde de Marksizme sempatiyi artırmış, Marksizmin yayılmasını kolaylaştırmıştır. Bu dönemin (1898 sonrasının) değerlendirilmesi Bolşevik Partisi Tarihi’nde şöyle özetleniyor: “Marksizm moda halini aldı. Bunun sonucu, teoride zayıf, örgütsel ve siyasal bakımdan tecrübeli olmayan olan aydın çevrelerden yığınla genç devrimcinin Marksist örgütlere akın etmesi oldu; bunlar, Marksizm ile ilgili, ‘legal Marksistlerin’ bütün basını kapsayan oportünist çızıktırmalarından edinilmiş bulanık ve çok büyük bölümüyle doğru olmayan bir düşünceye sahiplerdi. Bu Marksist örgütlerin teorik ve siyasi düzeysinin düşmesine yol açtı, onların içine ‘legal Marksist’ oportünist eğilimleri taşıdı, ideolojik kafa karışıklığını, siyasi yalpalamaları, örgütsel dağınıklığı daha da artırdı.” (Stalin, Seçme Eserler, cilt 15, sf. 47) Bolşevik Partisi Tarihi, döneme ilişkin sapmalardan söz ederken, tabi ki “legal Marksistlerin” tesirinin yayılmasına gözleri üstüne topluyor, ama partinin 1.
Kongresi ardından yaşanan kafa karışıklığının beslediği bir başka eğilime de gözleri üstüne topluyordu. RSDİP’in Marksist bir işçi sınıfı partisi olarak kurulmasını tehdit eden yalnızca “legal Marksistler” değildi. “Parti içinde bulunan ‘Raboçaya Msyl’ ve ‘Raboçyeye Dyelo’ etrafında birleşmiş olan, partideki örgütsel dağınıklığı, ideolojik karışıklığı teorik olarak haklı göstermeye çalışan hatta bunu sürekli olarak öven hayli geniş bir grup vardı. Bu grup, işçi sınıfının birleşmiş ve merkezileşmiş bir siyasi partisinin yaratılması görevinin gereksiz ve zorlama olduğu görüşünü savunuyordu. Bunlar ekonomistler ve yandaşlarıydı! Proletaryanın birleşik ve siyasi partisini yaratmak için her şeyden önce ekonomistleri mutlaka yenilgiye uğratmak gerekiyordu. Lenin kendini bu vazifeye ve işçi sınıfı partisinin inşasına verdi.” (Stalin, Seçme Eserler cilt 15, sf. 47-48) Ve Lenin “Ne Yapmalı?”da, devrimci Marksist partinin teorik ve örgütsel ilkelerini ortaya koyarken, “legal Marksistler”in tahribatlarını da meşrulaştıran ekonomizmin eleştirisini ele aldı. Çünkü onlar öte yandan RSDİP içinde bi hayli kuvvetli bir grup oluştururken, bunun yanı sıra kendilerinden önceki Narodnizm ve “legal Marksistler”in görüşlerinin en pespaye yanlarını da en inceltilmiş biçimde savunuyorlardı. Ve Lenin görüyordu ki, ekonomizmi yenilgiye uğratmadan RSDİP’in devrimci Marksizm çizgisinde birleşmiş bir parti olması olanaklı değildi. Bunun yanı sıra Lenin, Plehanov ve Emeğin Kurtuluşu Grubu’nun Narodnizme karşı verdiği mücadelenin birikimini de dayanak yaparak 1894’te, “Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar” adlı eseriyle Narodnizmle “solculukla” hesaplaşmasını esas olarak tamamlamıştı. Dahası Lenin, “Nereden Başlamalı?” (Mayıs 1901 İskra’nın 4. sayısı) adlı makalesiyle de Rusya’da ağır baskı koşullarında devrimci Marksist bir işçi partisinin örgütsel ilkelerini ana hatlarıyla ortaya koymuştu. Bundan dolayı “Ne Yapmalı?” eserinde “ne yapmalı?” sorusuna Lenin, partinin Marksist bir ideolojik temel üzerinde şekillenecek devrimci bir işçi partisinin yaratılmasının nasıl olabileceğiyle yanıt vermiştir. Lenin, “ulaşan bir devrimde” ayaklanmanın planı ile de örtüşen devrimci işçi partisinin omurgasını, İskra’nın Rusya’ya sokulması, dağıtılması ve çeşitli merkezlerde basılmasını sağlayan örgüt oluşturuyordu.
Her koşul altında partinin çağrılarının işçilere ulaştırılmasının ve bir bölgedeki işçilerin sesinin diğer işçi kesimlerine ulaştırılmasının (işçi mektupları) örgütü olan bu “gazete sevkiyatı örgütü”, bunun yanı sıra devrimci işçi partisinin omurgasıydı. “İskra” bu rolü oynamak için kurulmuştu. Partinin ideolojik ve örgütsel olarak sağlamlaşması yolunu açan İskra, RSDİP’in 2. Kongresi’yle gerçek kuruluşu sağlayan bir işlev yerine getirdi. “Ne Yapmalı?”yı, “literatürden bir kitap okumak” gibi değerlendirenler, Lenin’in partisini tümRusya’yı kapsayan bir gazete sevkiyat ağını oluşturan profesyonel devrimcilerden ibaret bir “kadro örgütü” olarak anlarlar. Elbette bu yanıltıcıdır. Çünkü profesyonel devrimciler örgütü, mücadeleyi her şart altında sürdürecek “kadro örgütü” tabi ki ki devrimci partinin olmazsa olmazıdır. Ve “Ne Yapmalı?” da böyle bir örgütü reddedenlere karşı mücadele maksadıyla yazıldığı için bu yan öne çıkmıştır. Ama Bolşevik Partisi yalnızca bir devrimciler örgütünden ibaret değildir. Tersine parti biri ötekini tamamlayan “iki bölümden” meydana gelmiştir. Bolşevik Partisi’nin kişiyinda en ideal şekilini bulan Lenin’in parti anlayışını Stalin, Bolşevik Partisi Tarihi’nde şöyle anlatıyor: “Lenin, Partinin yapısının iki bölümden meydana gelmesi gerektiğini düşünüyordu; a) esas olarak profesyonel devrimcilerin, yani parti çalışması dışında hiçbir işle uğraşmayan, gerekli asgari teorik bilgiye, siyasi tecrübeye, örgütsel pratiğe ve Çarlık polisine karşı mücadele etme, kendini polisten gizleme sanatında asgari düzeyye sahip olan parti işçilerinin mensup olduğu, sürekli olarakliği sağlayan dar bir yönetici parti işçileri kadrosu, ve b) geniş bir yerel parti örgütleri ağı ve yüz binlerce emekçinin sempati ve desteğine sahip çok sayıda parti üyesi.” (Stalin, Seçme Eserler, cilt 15, sf. 50) Rusya’da Çarlığı yıkma ve yerine işçi sınıfının öncülüğünde halkın iktidarını kuracak olan bir devrimi gerçekleştirme kabiliyetine sahip bir Marksist partinin örgütsel bakımdan hangi ölçütleri ilke edineceği yukarıda ifade edilmeye çalışılan gelişmeler içinde tartışılıp şekillendirildi. Bu tartışma RSDİP’in 2. Kongresi’nde partinin tüzüğü tartışılırken ete kemiğe büründü.
Ve Parti üyesinin nasıl olması gerektiği üzerinde iki görüş (iki formülasyon) yaşandı. Birinci görüş Lenin tarafından öne sürüldü, “parti programını kabul eden, partiyi maddi bakımdan destekleyen (aidat ödeyen) ve onun örgütlerinden birinde görev alan herkesin parti üyesi olabileceğini” dile getiriyordu. Martov’un, Troçki ve parti içindeki öteki oportünist gruplar tarafından desteklenen formülasyonu ise “parti programını kabul etme ve partiyi maddi olarak desteklemeyi parti kullanıcı hesabı için yeterli” buluyordu. RSDİP’in tüzüğünün birinci paragrafı üzerinden gerçekleşen bu bölünme ve arkasındaki gelişmeleri Lenin, 1904’te “Bir Adım İleri İki Adım Geri” adlı ünlü eserinde ortaya koydu. Ve parti tüzüğünün üyelikle alakalı maddesinde bölünmedeki çoğunluk tarafa Bolşevikler (Rusça’da “çoğunluk”), Martov’un formülasyonunu benimseyen gruba da Menşevikler (Rusça’da “azınlık”) dendi. Ve Marksist literatürde bundan böyle de bu iki lügattan türetilen Bolşevizm, devrimci Marksizmi, Leninizmi; Menşevizm ise oportünist, reformcu eğilimi ifade etmek için kullanıldı. RSDİP; 1912 senesindeki büyük bölünmeye kadar resmiyette bu iki akım aynı parti içinde yer alsalar da bölünme aslında 2. Kongre’deki Bolşevik-Menşevik bölünmesinin 1912’deki yansıması olmuştur. Gerek RSDİP’in 2. Kongresi’ndeki bölünme gerekse ardındanki Rusya ve öteki ülkelerdeki gelişmelere, Marksizm ve Marksist bir parti etrafındaki tartışmalara bakıldığında şunu rahatça aktarabiliriz: Lenin’in “Ne Yapmalı?”da ortaya koyduğu sınıf partisinin örgütsel ve ideolojik temelleri, bütün sonraki dönem boyunca devrimci Marksizmle her türden oportünizm içindeki çatışmada temel zemini oluşturmuştur. Ve bu açıdan bakıldığında “Ne Yapmalı?”da ortaya konan parti ve sınıf mücadelesi kavrayışını, yalnızca “Rusya’nın özgün koşulları”na veya “o günün koşulları”na bağlamak [*1] büyük bir yanılgı olur. Oysa “Ne Yapmalı?”daki tartışmayı, Leninizmle reformcu sosyal demokrasi arasına kalın bir çizgi çekme olarak anlayabiliriz; öyle de anlamalıyız. Aksi halde “Ne Yapmalı?”nın yüz yıldan fazla bir zamandan beri devrimci Marksizmin bir klasiği olması açıklanamazdı. Türkiye’de “Ne Yapmalı?” Türkiye’de “Ne Yapmalı?”nın devrimi, sosyalizmi, devrimci mücadeleyi öğrenmek isteyen çevrelerde az çok yaygın biçimde okunup tartışılması, 1960’lı senelerın ikinci yarısında olmuştur. “Ne Yapmalı?”, bu senelerda yayımlandığında eski kuşak ‘sosyalistler’in büyük çoğunluğu parlamentarizme veya cuntacılığa savrulduğu için, “Ne Yapmalı?”ya pek iyi gözle bakmamışlardır.
Lakin; genç kuşak devrimciler “Ne Yapmalı?”yı, Lenin’e duydukları saygının etkisiyle ve içten olarak, ne yapacaklarına değilse de yaptıklarına dayanak bulmak, “bir şeyler öğrenmek” maksadıyla okumuşlardır. Ne var ki dönem, bütün bir son yüzyıl mücadelesi içinde oluşmuş devrimci Marksizm saflarında Kruşçevizmin büyük tahribatının yarattığı boşlukta, Maoculuk, Guevaracılık, Debraycılık, Marquezcilik, Garaudicilik, Swezycilik vb. gibi burjuva sosyalizm anlayışlarının genç devrimcileri etkisi altına aldığı ve okuduklarını da bu tortunun altında bulup çıkarabildikleri kadar anladıkları bir dönemdir. Elbette genç devrimciler, “Ne Yapmalı?”yı itirazsız, eleştirel olmayan, ama ilk anda anlamadıkları, “sınıf”, “işçi sınıfı partisi”ne dair vurguları ise “eskiye ait gerçekler” olarak gördükleri bir yaklaşımla okudular. Ondaki devrimci özü hissettiler ve yakınlık duydular, ama ondan Lenin’e ve dostlarını “anarşistlikle” suçlayan reformcu sosyal demokrasiye yönelttiği, “Hangi namuslu sosyal demokrata anarşist demediniz ki?” cümlesinde özetlenecek vurguyu anlayabildiler. Ve tabii dikkatlerini en fazla, Lenin’in “Ne Yapmalı?”daki, Rusya’da faaliyet sürdürecek devrimci Marksist bir partinin Narodniklerden kalan, devrimcilik, halka bağlılık, profesyonel devrimcilerden bir araya gelen ve Çarlığa karşı her koşulda savaşma kabiliyetine sahip bir “savaş örgütü”ne dair mirası alması gerektiği vurgusu çekti. Ve bu genç devrimciler bunu, yürüdükleri, kendilerini halka feda etmekten çekinmeyen militan bir gözü karalıkla ortaya koyan ve bireysel terörizmi esas alan yollarını Lenin’in onaylanması olarak görmüşlerdir. Lakin bu devrimci genç kuşağın ileri gelenlerinin, ilerleyen senelerda sınıf partisinin oluşumunda mühim sorumluluk alacak bölümü, 1971 ve ardından 60’lardaki devrimci kabarışın yenilgisiyle; “Ne Yapmalı?”yı yeniden okuma ihtiyacı duymuşlardır. Bu tutum özellikle THKO’nun öncü kadroları tarafından, kendi tecrübelerinin özeleştirisini esas alan bir biçimde ortaya konmuştur. Dolayısıyla bu “Ne Yapmalı?”yı yeniden okuma (inceleme ve tartışmayı kapsayan bir okuma), “Marksist-Leninist bir sınıf partisinin belirleyici önemi” hususundaki tartışmada son derece etkili olmuştur. “Sınıf partisi, sınıf mücadelesi, devrimci bir Marksist partinin kitle çalışması, devrimle kitleler, sosyalizmle işçi sınıfı içindeki dolaysız bağın bilinmesinda, dönemin bu kadrolarının özeleştirisinin Marksist bir partiye varmaya evrilmesinde ‘Ne Yapmalı?’ belirleyici bir rol oynamıştır” dersek hiçbir abartı yapmamış oluruz.