Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon PDF Oku indir
Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon kitabını araştırdık. Ayrıca Samuel Beckett tarafından kaleme alınan Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon kitap özetinin yanı sıra, Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon pdf oku, Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon yandex, Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon e-kitap pdf, Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon PDF Drive, Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Samuel Beckett – Dünya ve Pantolon PDF indir Oku
MÜŞTERİ: Tanrı dünyayı altı günde yarattı, ama siz, altı ayda bana bir pantolon dikmeyi beceremediniz. TERZİ: Ama, bayım, bir şu dünyanın haline bakın, bir de pantolonunuza. Başlamak için, başka bir şeyden söz edelim, unutuluşa sürüklenmiş veya başyapıtlar, sıradan yapıtlar ve övgüye değer yapıtlar olarak adlandırılan şeylere kulak asmayan yeğlemeler tarafından yok edilmiş eski şüphelerden söz edelim. Hiç şüphesiz, heveslinin şüphelerinden, şu tam da ressamların düşlediği türden, elini kolunu sallaya sallaya gelen ve elini kolunu sallaya sallaya giden, hayal meyal gördüğünü sandığı şey yüzünden kafası kazan gibi olmuş, uslu, sessiz hevesliden. Kafası bizim üç kuruşluk resimbilimimizin tarihleri, dönemleri, okulları ve etkileşimleri ile tıka basa dolup taşan; tam bir bilgelik içinde bir guvaşla bir suluboyayı birbirinden ayırt edebilen ve farklı zamanlarda da tüm açık yürekliliğiyle, beğenisine hitap eden, şeyi keşfettiğini zanneden heveslinin bunaltıları yanında, uygulayıcının şüphelerinden söz etmek amma da matrak olurdu. Çünkü garibim, resimle uzaktan yakında zamandan alakalı olan her şeye son derece hâkim olduğunu düşünüyor. Gerçek anlamıyla eleştiriden bahsetmeyelim. Bir Fromentin’in, bir Grohmann’ın, bir Mc Greevy’nin, bir Sauerlandt’ınkinden de iyisi Arniel’inkidir. Mala marifetiyle dölyatağı ameliyatları. Peki başka türlü olabilir miydi ki? Alıntılamaktan başka bir şey yapabiliyorlar mı? Grohmann, Kandinski’deki moğol yazı sanatı etkilerini açığa çıkarttığında; Mc Greevy, çok da yerinde bir tutumla, Yeats ile Watteau içindeki yakınlıktan söz ettiğinde, ne değişiyor? Sauerlandt şu tanınmayan büyük ressamdan, Bellmer’den, incelikle ve -dürüst olalım- pintilikle söz ettiği zaman, bu kime ulaşıyor? Herr Heidegger’in yazıları karşısında korkunç bir biçimde acı çeken Bellmer, Das geht mich nicht an diyor. Bunu son derece alçakgönüllü bir biçimde dile getiriyor. Ya da, öyleyse, Lessing gibi genel estetikle uğraşalım. Bu tatlı bir oyundur. Ya da, öyleyse, Vasari ve Harper’s Magazine’in yaptığı gibi ufak öykücüklere yer verelim. Ya da, öyleyse, Smith gibi açıklamalı kataloglar hazırlayalım.
Ya da, öyleyse, burada yapıldığı gibi içtenlikle, tatsız ve karmakarışık bir gevezeliğe girişelim. Sözcükleri yalnızca kendimizi anlatmak için kullanıyoruz. Sözlük yazarları bile düşündükleri her şeyi hemen dile getiriveriyorlar. Daha günah bile çıkartamadan kendimizi ele veriyoruz. Ama, hemen her zaman seviyle, çoğunlukla da özenle boyanan ve aslında kendileri de birer itiraf olan bu yüzeyler dışında, sokaktaki edepliliğimize başkaldırabiliyor muyuz? Göründüğü kadarıyla, hayır. Doğa zıtı çiftleşmeler yalnızca kıyıda köşede, güzel ve ender olanın heveslileri içinde görülüyor. Geriye de, genel ahlâk kaideleri karşısında saygıyla eğilmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Tamamlanmış ve bütünüyle çiçeği burnunda olan tablo karşımızdadır, bir anlamsızlık olarak. Çünkü o halen bir tablodan başka bir şey değildir; çizgilerin ve renklerin yaşamı dışında bir yaşamı, yaratıcısı dışında bir seyircisi yoktur. Buluşma, bu konumundan dolayı çok mühimdir. Tablo buradan çıkartılmayı bekler ve o bakışları, sürüp giden tek yaşamın, tüysüz ayaklıların yaşamının içinde, yüzseneler boyu, çünkü bu geleceği olan bir tablodur, kendisini anlamlandıracak, karalayacak olan bakışları bekler. Ve yine orada yok olacaktır. Önemli değil. Üstünkörü onarılacaktır. Meremetlenecektir.
Cinsel organlarını örtüp gerdanını uzatacaklardır. Tıpkı Dresden’de, Giorgione’nin Venüs’üne yaptıkları gibi, baldırlarının yerine bir at kabası yerleştireceklerdir. Mahzenlerden ve tavan aralarından kurtulamayacaktır. Tıpkı Dublin’de Lurçat’ya yaptıkları gibi, ona da şemsiyeler ve tükürüklerle saldıracaklardır. Eğer söz konusu olan beş metreye yirmi beş metre büyüklüğünde bir freskoysa, renklerini önceden azotik asit ile canlandırmayı ihmal etmeden onu bir domates serasına kapatacaklardır, tıpkı Hampton Court’da, Mantegna’nın Triomphe de Cesar’ına yaptıkları gibi. Ne zaman Almanların onu nakletmek için zamanları kalmasa, kendisini terkedilmiş bir garajda mantarlaşırken bulmuştur. Eğer bu bir Judith Leyster ise, Hals’a verilecektir. Eğer bu bir Giorgione ise ve onun Titien’e verilmesi için de artık çok geç ise, Dosso Dossi’ye (Hanover) verilecektir. Bay Berenson konunun içyüzünü aydınlatacaktır. Yaşamış ve zevk saçmıştır.