Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 PDF Oku indir
Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 kitabını araştırdık. Ayrıca Friedrich Wilhelm Nietzsche tarafından kaleme alınan Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 kitap özetinin yanı sıra, Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 pdf oku, Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 yandex, Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 e-kitap pdf, Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 PDF Drive, Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 PDF indir Oku
“– Bir süre, bireylerin kendilerini verdikleri değişik uğraşıları tartıp biçtim ve içlerinden en iyisini seçmeye çalıştım. Ama bu işi yaparken ne gibi düşüncelere vardığımı burada anlatmam gerekmiyor: Kendi payıma hiçbir şey kendi amacıma sıkı sıkıya bağlı kalmaktan daha iyi görünmedi gözüme, yani: bütün ömrümü, aklı-tem ve şekille aramak için kullanmaktan. Çünkü bu yolda giderken tadına bakmaya başladığım meyveler, kanımca bu yaşamda daha hoşu, daha masumu bulunamayacak türdendiler; bunun yanı sıra, bu inceleme tarzından yararlandığımdan beri her gün, hep bir önemi olan ve kesinlikle herkesin bilmediği yeni bir şey keşfettim. Sonunda ruhumu öyle bir mutluluk kapladı ki, tüm öteki şeyler ona hiçbir acı veremezdi.” Tragedya’nın Doğuşu’ndan geçenlerde yayımlanan Bir Gelecek Felsefesi’nin Önoyunu’na kadar yazılarımın tümünde ortak ve öne çıkan bir yön olduğu büyük bir şaşkınlığa düşürerek sürekli olarak ve her zaman söylenmiştir bana: adı verilmiştir ki, tümünde dikkatsiz kuşlar için tuzaklar ve ağlar varmış ve âdeta alışılmış değer vermelerin ve değer verilen alışkanlıkların tersyüz edilmesi için sürekli olarak üstü kapalı meydan okumalar içeriyorlarmış. Nasıl yani? Hepsi de yalnızca – insanca pek insanca mı? Bu iniltiyle çıkılıyormuş yazılarımdan dışarıya, ahlakın kendisine karşı bir ürkme ve güvensizlik de eksik olmuyormuş, bir defa onu en kötü şeylerin sözcüsü yapmayı denemek ve bunun için yüreklendirmek hiç de kötü değilmiş: Sanki bu şeyler belki yalnızca en fazla iftiraya uğrayanlarmış gibi. Kuşkunun öğretildiği okul adı verildi yazılarıma, daha çok hor görmenin okulu, ne mutlu ki cesaretin de, evet atılganlığın da. Aslını söylemek gerekirse ben bile inanmıyorum, herhangi bir zamanda herhangi birinin aynı derinlikte bir kuşkuyla ve yalnızca şeytanın avukatlığını arada biryapan biri olarak değil, bir o kadar da teolojik konuşacak olursak, tanrının düşmanı ve ona göğüs geren birisi olarak da dünyaya baktığına; her derin kuşkuda yatan sonuçları, onlara her mutlak bakış farklılığının kendisine kapılanı yargıladığı, yalnız kalmanın donmalarını ve korkularını öğrenen birisi anlayacaktır, kendimden dinlenmek için, âdeta kendimi bir süreliğine unutmak için, ne kadar sık herhangi bir yere – herhangi bir hürmete veya düşmanlığa veya bilimselliğe veya yüzeyselliğe veya aptallığa – sığınmaya çalıştığımı; gereksindiğim şeyi bulamadığım yerde, neden onu yapay olarak elde etmek, gerektiğinde sahtesini yapmak, uydurmak zorunda kaldığımı da anlayacaktır (– hem şairler başka ne yaptılar ki? Yoksa tüm şu sanatın dünya çapında ne işi vardı?) Ama benim kür yapmak ve kendimi yeniden oluşturmak için sürekli olarak, yeniden gereksindiğim en acil şey tek başına görecek kadar tek başına olmadığıma inanmaktı, görülende ve arzulananda akrabalık ve eşitlik olduğuna dair büyülü bir sanı, dostluğa güvende bir soluklanış, hiçbir kuşkuya ve soru işaretine yer olmayan iki kişilik bir körlük; ön planlardan, üst yüzeylerden, yakında zamanda olandan, en yakında zamanda olandan, rengi, teni ve görünürlüğü olan her şeyden alınan bir haz. Belki de bu açıdan bir hayli “yapaylık” içinde olduğum, bir hayli ince kalpazanlık yaptığım öne sürülebilirdi: Misal verilecek olursa ahlak hususunda yeterince açık görüşlü olduğum bir zamanda Schopenhauer’in kör ahlak istenci karşısında gözlerimi bile isteye yumduğum; bunun gibi Richard Wagner’in iflah olmaz romantikliği hususunda, adeta bir son değil de bir başlangıçmış gibi kendimi aldattığım; bunun gibi Yunanlılar hususunda, bunun gibi Almanlar ve gelecekleri hususunda – ve belki de böyle uzun bir ‘bunun gibi’ler listesi daha mevcuttur? – diyelim ki tüm bunlar doğrudur ve doğru bir gerekçeyle bana isnat edilmektedir, böyle bir kendini aldatmada, ne kadar kendini koruma hilesi, ne kadar akıl ve daha üst bir himaye içerildiğine dair ne biliyorsunuz, ne bilebilirdiniz – ve kendi hakikatliliğimin lüksünü kendime yeniden tanıyabilmek için bana daha ne kadar sahtelik gerektiğini? … Yeter, yaşıyorum daha; hem yaşam, ahlak tarafından sonuna dek düşünülmemiştir bile: Yanılma ister, yanılmayla yaşar… doğru değil mi ama? Bundan dolayı şimdiden başlıyorum, yine her zaman yaptığım şeyi yapıyorum, ben, eski ahlak düşmanı ve kuş avcısı – ve ahlaksız konuşuyorum, ahlakdışı, “iyinin ve kötünün ötesinde”? –
Friedrich Wilhelm Nietzsche – İnsanca, Pek İnsanca-1 PDF indir Tıklayın