PDF

Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri PDF Oku indir

Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri kitabını araştırdık. Ayrıca Joseph Campbell tarafından kaleme alınan Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri kitap özetinin yanı sıra, Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri pdf oku, Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri yandex, Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri e-kitap pdf, Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri PDF Drive, Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri PDF indir Oku

Tanrının Maskeleri’nin ilk cildinin 1959’da yayımlanmasının üzerinden daha iki yıl bile geçmeden, Doğu Afrika’nın Tanganika bölgesinde, Olduvai Gorge’de, dünya çapındaki ilk insan türlerinin tarihini bir milyon yıldan daha eskiye götüren bir dizi yeni keşif oldu. Güney Afrika’da altı ayrı yerden çıkarılan önceki buluntular, ilk insan türünü İÖ hemen hemen 600 bine tarihlerken (bkz. aşağıda s. 379-382), yeni geliştirilen Argon-40 yöntemiyle tespit edilen 1961’deki Tanganika buluntuları, insan türünü hemen hemen 1.750.000 yaşına tarihliyordu. Ayrıca, bu sürede yaşamış iki ayrı türün varlığı da görülmektedirıldı. Biri Zinjanthropus – “Etiyopya insanı” (Arapça Balad el-Zenc, “Etiyopyalılar Ülkesinden”) adı verilen bu tür, geniş çeneli otoburken, öteki tür bir etoburdu; iyi bir avcı olduğu ve çakmaktaşı aletler kullandığı açıkça belliydi. Olduvai’da kazı yapan bilim adamı Dr. L. S. B. Leakey, ikincinin insan türüne daha yakın olduğunu düşünerek ona Homo, “insan” -Homo habilis “becerikli insan” adını verdi. 2 Bütün bu eski buluntular, Tanganika’dan önceden çıkartılanlar ve ardındanki Güney Afrika buluntuları, şimdi Homo sapiens çizgisinin dışında bir evrim çizgisine sokuluyorlar ve Australopitekus “güneyli maymun insan” başlığı altında değerlendiriliyor. Bu kitapta (s.

379) daha övücü bir adla, Plesiantropus “insan benzeri” adını verdiğim bu türün ayrımı, yalnızca Güney Afrika’daki Sterkfontein’de çıkartılan kafatasları, dişler ve kemiklerle sınırlıydı. Bu konunun ileri gelen uzmanı Dr. Carleton S. Coon, bir evrim çizgisi boyunca bize doğru ulaşmış olan türün Güney Afrikalı Australopitekus değil de, özel bir tür olan Plesiantropus olduğunu düşünmektedir. 3 Başka bir başlığa ait olmasına karşın bu kitabın konusuna giren ve yayımından hemen sonra gerçekleşen ikinci mühim keşif, Yakındoğu’nun arkeolojisiyle alakalıdir. Türkiye’nin güneyindeki buluntular, neolitik kültürle alakalı öncedenki bilgilerimizden daha eskiye giden bir dönemin ispatlarını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak: I.proto neolitik (bkz. s. 149-152 ve 425) iki bin yıl daha eskiye, İÖ hemen hemen 9500’e gitmektedir. II. temel-neolitik (bkz. s. 152-154 ve 425) ilk kez ne Irak, İran, Filistin ne de Suriye’de meydana geldiği artık düşünülüyor, yalnızca Anadolu’da, İÖ hemen hemen 7500’de görüldüğü ve üç etapta geliştiği düşünülüyor: 1. Önceleri varlığı bilinmeyen, şimdilerde çömlekçilik öncesi veya seramiksiz neolitik adı verilen dönemin varlığı Filistin’de (Ceriko’da) olduğu kadar Hacılar’da, Çatalhöyük’te ve Anadolu’nun kimi yörelerinde görülmektedirılmıştır.

Küçük kiremitlerle örülmüş düzenli evleriyle bi hayli iyi kurulmuş bir yaşam şekilinin izlerini taşıyan yerleşim alanlarının görünür lüksü, avcılıkla besleniliyor olsa da, tarım ve hayvancılığın da gelişmiş olduğunu gösteriyor. 4 En ilgi çekeni de, hem Hacılar da hem de Ceriko’da ev içi kafatası kültünün ispatlarının bulunmasıdır (bkz., s. 141). 2. Daha sonraları, Çatalhöyük’te, tarihi hemen hemen İÖ 6500 yılına uzanan seramik eşyalar yer alıyor birden; kazıyı yapan Dr. James Mellaart bunları şöyle gözlemliyor: “Sepet ve ahşap kutular dönemi olan seramiksiz neolitikten, ilk çömlekçilik olan seramikli neolitik döneme geçişi aslında şimdi göze çarpıyor.” 5 Şimdiye dek bulunmuş olanlar içinde en eskisi olan bu çömleklerle birlikte, sonraki çağların büyük ana tanrıça mitolojilerinin hemen hemen bütün temel motifleri müthiş görkemiyle gözler önüne seren bilinen en eski neolitik heykelcikler, simgelerle bezetilmiş hemen hemen kırk kadar şapelle birlikte gün yüzüne çıktı. Şimdiye dek bulunmuşlar içinde en eskisi olan bu neolitik heykelcikler, hiç de ‘arkaik’ , ilkel ve acemice değildiler; sakin, doğal, yaşamı görülmektediran biçimdeydiler.

Ayrıca, her şeyin gelişmeye sürdüği Anadolu etrafında, maden çağının, ufak boncuklar ve tüpler şekilinde bakırın ve kurşunun kullanıldığı, çeşitli biblolar ve hatta bir çok metal aletin kullanıldığı ilk kalkolitik dönemin belirtileri de bu sıralarda görünmeye başlamıştı: Gelecek bin yılın muhteşem seramik eserlerinin (s. 154-157’de tartışılan Halat, Samarra, Obeid ve başka yerlerde bulunana çanaklar) ilk emsallarine işaret eden güzel, renkli çanaklar da üretilmeye başlanmıştı. Doğuya ve güneye doğru yayılmış yerleşik köy yaşamı şekilleri ve el sanatları, artık bütün Yakındoğu’yu kaplamaya başlamıştı. Yaratıcı dönüşümlerin yeni merkezleri gelişiyor ve -s.

157’de inceleneceği gibitarihin büyük uygarlıklarından ilkinin, İÖ hemen hemen 4000 de Mezopotamya’da, yükselişinin dönemi artık oluşuyordu. Kitabın yayımlanmasından hemen sonra gerçekleşen üçüncü mühim bir arkeolojik keşif de -benim burda sonuncu olarak sözünü edeceğim keşif1960 senesinin Aralık ayında Ekvator kıyılarında, kumsalda bir Japon çömlek parçasının bulunmasıyla oldu. Peşi sıra yapılan kazılarla, hepsi erken Jomon (“çizgili”) dönemine ait, İÖ hemen hemen 3000 senesinden kalma stilde bir çok parça çıkartıldı. Bunlar, Yenidünya’da bulunan en eski çanak parçaları. Bu parçalarla birlikte bulunan heykelciklerse Amerika’da bulunan en eski örnekler; aslında bunlara en eski sanat ürünleri de denebilir. 6 Yeni Dünya ya Pasifik ötesi kültürün izlerinin yayılmış olduğunu kavga ettiğim bölüm için çok çarpıcı ispatlar sağlayan bu keşifleri sevinçle karşılıyorum (bkz., s. 219-234). Bunun yanı sıra, Kolomb öncesi Amerika’da tarım ve hayvancılığın gelişimiyle alakalı araştırmalar yürütülürken, Meksika’da büyük bir başarıyla yürütülen kazılarda, bir zamanlar bireylerin yaşamış olduğu Tamaulipas’ın güneybatısındaki mağaralarda ve İÖ hemen hemen 3500 senelerında (birkaç yüzyıl öncesi veya sonrası olabilir) Tehuacan vadisindeki mağaralarda yaşayan avcıların ve balıkçıların bitkileri evcilleştirmeye başlamış oldukları yaşandı. İlk ekilenin mısır olduğu ve İÖ hemen hemen 1500’lerden bu yana gerçek neolitik tarımcı köy aşamasının ilk belirtilerini veren bitki kültürünün gelişmeye başladığını gösteren işaretler artmaya başladı. 7

Joseph Campbell – İlkel Mitoloji – Tanrının Maskeleri PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu