PDF

Tuncay Özkan – Operasyon PDF Oku indir

Tuncay Özkan – Operasyon PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Tuncay Özkan – Operasyon kitabını araştırdık. Ayrıca Tuncay Özkan tarafından kaleme alınan Tuncay Özkan – Operasyon kitap özetinin yanı sıra, Tuncay Özkan – Operasyon pdf oku, Tuncay Özkan – Operasyon yandex, Tuncay Özkan – Operasyon e-kitap pdf, Tuncay Özkan – Operasyon PDF Drive, Tuncay Özkan – Operasyon Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.

Tuncay Özkan – Operasyon PDF indir Oku

Ankara soğuk rüzgâra teslim olmuştu. Kentin üzerindeki sis, rüzgârın etkisiyle dağılırken, Ankara Kalesi’nin burçları güneşi yutmaya başlamıştı. Akşam oluyordu. Günlerden perşembeydi. 4 şubat 1999 akşamı, olağan gibi gözüken her şey, az sonra yaşanacak randevuyla, bambaşka bir boyuta taşınacaktı. Amerikan gizli servisi CİA’ nın Ankara temsilcisi, Yenimahalle’de bulunan, Türk gizli servisi MİT’in resmî konutundaki randevusuna tam saatinde geldi. İki gizli servis elemanı karşılıklı nezaket sözcüklerinin ardından iş konuşmaya başladılar. Amerikalı casus, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a çok mühim bir teklifte yer alıyordu. CİA yetkilisi, MİT Müsteşarı’na, PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın ortak gerçekleştirilecek bir operasyonla yakalanmasını ve Türkiye’ye getirilmesini öneriyordu. Saat 21.15 sularıydı. Şenkal Atasagun olayla alakalı biraz daha bilgi istedi. CİA yetkilisi ne istendiğini anlamıştı. Amerika, Türkiye’ye Abdullah Öcalan’ı teklif ediyordu. Ama şartı neydi? Amerika Öcalan’ı niye Türkiye’ye verecekti? Amerika’nın şartı açıktı: “Operasyonu Amerikan ve Türk personelleri gerçekleştirecek.

Lakin ne olursa olsun Abdullah Öcalan Türkiye’ye sağ olarak getirilecek, mahkemede adil olarak yargılanacak ve öldürülmeyecekti.” Açıkça istediğimiz buydu. Ama sonradan yaşananlar olayın getirdiği olumlu rüzgârların Amerika’nın Usame Bin Laden, Saddam Hüseyin ve İran’a karşı girişeceği operasyonlarda MİT’in verdiği desteğin bu istek kadar mühim olduğunu ortaya koydu. Amerika şart olarak, Abdullah Öcalan’ın sağ olarak Türkiye’ye getirilip, yargılanması ve öldürülmemesi hususunda garanti ve güvence istiyordu. Onlara göre en mühimsi buydu. Türkiye’nin Öcalan’ı yok etmek hususundaki önceden gerçekleştirdiği operasyonlardan haberdar olan Amerikan yönetimi, Öcalan’ın sağ ele geçirilmesinde ısrarlıydı. Şenkal Atasagun, Amerikalı temsilcinin kelimelerini dikkatle dinledi. Bu husustaki kararı tek başına vermesinin olabilecek olmadığını aktardı. Atasagun, Başbakan Bülent Ecevit’e ulaştı. Ecevit o sırada Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in verdiği bir yemek sebebiyle Çankaya’da Başbakanlık Konutu’nun hemen altında bulunan Dışişleri Konutu’ndaydı. Konu çok özeldi ve hemen görüşmek gerekiyordu. Ecevit, ”gelin” dedi. Atasagun’a başbakanlık konutunda randevu verdi. Saat 22.45’de Başbakan Ecevit ile MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun başbaşa görüşmeye başladılar.

Ecevit, CİA yetkilisinin aktardıklarını duyunca, Cumhurbaşkanı’na bilgi vermek gerektiğini söyleyip, Süleyman Demirel’i aradı. Çankaya Köşkü 4 şubat 1999 perşembe gününü yorgun geçirmişti. Cumhurbaşkanı Demirel’in “devlet günü” dediği günlerden biriydi. Sabah 09.00’dan, akşam 20.00’ye kadar yoğun bir biçimde çalışılmıştı. Saat 17.30’da MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 18.00’de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, 19.00’da ise Başbakan Bülent Ecevit Çankaya Köşkü’ne gelerek brifing dosyalarını anlatmışlardı Demirel’e. Kapıda bekleyen gazeteci ordusu, bu haftalık ve olağan geçen görüşmelerden bir şey çıkmayacağını çok iyi biliyordu. Ama Başbakan Ecevit’in telefonuyla sarsılan Çankaya Köşkü’nde az sonra yaşanacak zirve, hepsinden farklıydı. Saat 23.10’da müthiş zirveye kapılarını açmıştı Köşk. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit ve MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun konuyu tartışmaya başladıklarında Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu da toplantıdaki yerini aldı.

Kapıda gazeteciler yoktu. Toplantıdan bakanların dahi bilgisi olmamıştı. Ankara’da çıt çıkmıyordu. MİT VE CİA’nın gizli protokolü Atasagun kendisine iletilen teklifi aktardı. Amerika’nın şartı kabul edilebilir yer alıyordu. Öcalan, sağ olarak ele geçirilirse, Türk gizli servisinin elemanları kendisini “sağ ve sağlıklı” olarak Türkiye’ye getirecekler ve adalete teslim edeceklerdi. Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, Öcalan’ın “teslim edilebilirliği konusuna çok güvenmediğini” belli ediyordu. Ama bu operasyona girilmeliydi. Operasyonun bütün sorumluluğu Şenkal Atasagun’a verildi. Operasyon başından sonuna kadar MİT’e ve müsteşarına teslim edildi. Atasagun’un isteği üzerine Genelkurmay İstihbarat Dairesi’nin başında bulunan General Fevzi Türkeri de, çalışmaveyahil edildi. Ankara soğuktu. Işıklar içindeki kentin manzarası üzerinde dumanlar vardı. Büyük sırrı saklayacak olan zirve konukları Çankaya Köşkü’nden ayrı ayrı çıktılar. Ayrı kapıları kullandılar.

Sırlarıyla birlikte kentin buz tutmuş yollarında gözden kayboldular. Atasagun, Çankaya Köşkü’nden ayrıldıktan sonra yeniden konutuna, kendisini beklemekte olan CİA yetkililerinin yanına döndü. “Tamam” dedi, “Abdullah Öcalan sağ olarak getirilecek ve yargıya teslim edilecek. Bağımsız Türk yargısı kendisini en adil bir biçimde yargılayacak.” Asrın gizli servis operasyonu işte bu sözlerle başlamış oluyordu. İki gizli servis içinde hemen oracıkta bir kâğıt üzerinde basit bir protokol yapıldı. Protokol içinde şunlar yazıyordu: “Abdullah Öcalan’ın ele geçirilerek Türkiye’ye getirilmesinde Türk gizli servisi MİT ile Amerikan gizli servisi CİA birlikte ve ortak bir operasyon yapacaklardır. Öcalan sağ olarak ele geçirilip adil bir biçimde yargılanacaktır.” Oturulup bir hazırlık planı yapıldı. Her şey bir anda gelişti. Öcalan, operasyonuna ad bile konmadı. Amerikan çelmesi Türkiye’nin Öcalan’ı ele geçirme isteği malumdu. Peki ama Amerika, Abdullah Öcalan gibi bir büyük kozu, masadaki en mühim Kürt kartını neden Türkiye’ye veriyordu? Aslını söylemek gerekirse sonunun Amerikalıların elinden bulunacağını bilmeden, bu sorunun yanıtını yakalanmadan az önce, Özgür Politika gazetesinde Abdullah Öcalan şöyle veriyordu: ‘‘Doğrudan ABD tarafından yönlendirilen komployla ulusal kurtuluş çizgisinin tamamen tasfiyesi amaçlanmaktadır. Kuzey Iraklı Kürt önderlerin katıldığı Washington Deklarasyonu süreci tasfiyemiz üzerinde kuruldu. Mesut Barzani ile Celal Talabani’nin Ankara’ya gidişleri bu çerçevededir.

Kimse kendini aldatmasın.’’ Öcalan yakayı ele verdiktan sonra toplanan PKK’nın VI. Kongresi Öcalan’ın yakalanmasının Amerika’nın bölgesel etkinliklerinin yeni dizaynı içinde değerlendirilmesi gerektiğine inandığını açıkladı. PKK’nın VI. Kongresi 1999 ocak-şubat zamanında Kuzey Irak-İran sınırında Kandil Dağları bölgesinde toplandı. Kongre ardından alınan kararlar PKK’nın yayın organı Özgür Politika gazetesinde 5 mart 1999 tarihinde yayımlandı. “Zafer Kongresi Uluslararası Komploya Yanıttır” başlıklı bildiride şöyle denildi: “ABD emperyalizmi, İsrail Siyonizmi ve Türk faşizminin tüm ülkeler arası güçleriyle, Kürt ihanetini de tercih ederek gerçekleştirdiği 9 ekim 1998 komplosu, hiçbir ülkeler arası hukuk kuralına, ahlak kuralına ve insanlık ölçülerine bağlı kalmaksızın sürdürülmüş, parti önderliğimizin yüksek öngörülü ve kararlı mücadelesine rağmen 15 şubat 1999 günü korsanlık eylemiyle yeni bir aşamaya ulaşmıştır.” “İkiyüzlü Avrupa” “Parti önderimizin bi hayli ölçülü olan mücadele çizgisi ve Kürt sorununa siyasî çözüm bulma arayış ve çabasının böyle alçakça bir yöntemle karşılaşması, tarihin bi hayli derinlikli bir olayı olarak yüz yüze olduğumuz düşman gerçeğini, Kürt halkının haklarının karşısındaki dünya gerçeğini, ABD entrikacılığı ile Avrupa ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koymuştur.” PKK bazı şeyleri anlıyordu, ama anlaması için Türk-Kürt 30 000 birinin ölmesi ve Türkiye’nin tam yüz milyar dolarlık bir kayba uğraması gerekiyordu. Ama PKK, içindeki canavarın kan isteğine gem vuramaz bir haldeydi. Bundan dolayı de terör batağında çırpınıp duruyordu. Dünya onu dışlayalı çok zaman olmuştu. Bilhassa Amerikan yönetimi terör raporlarında PKK için özel bölümler açmaya başlamıştı. Başka bir deyişle PKK’nın ve Abdullah Öcalan’ın Amerika için bir önemi kalmamıştı. Washington’da hem de Türk Büyükelçiliği’nin yanı başında senelerdır bürosu olan PKK, Amerika’dan tokat yemeden gerçekleri anlamayacak kadar kötü bir durumdaydı.

Amerika için Türkiye her zamankinden daha fazla önem elde etmişti. Bunu anlamak ve algılamakta PKK çok gecikti. Arkasındaki büyük güç Avrupa’ya güvenmekle ne kadar yanıldığını sonradan gördü. Amerika, Türkiye’yi Avrupa’dan daha değişik bir konumda görüyordu. Bu konum ardından “stratejik müttefiklik” olarak adlandırıldı. Amerika’nın Türkiye planı Türkiye, Amerika için ne ifade ediyor? Bu sorunun yanıtı PKK’nın neden Amerika tarafından pasifize edildiğinin de göstergesi. Bu bunun yanı sıra Amerika’nın şimdiye kadar Türkiye’nin başına bela olan PKK’yı neden kolladığının da cevabı. Türkiye, Amerika yönünden vazgeçilmez bir üs. Ekonomik, insanî ve fizikî coğrafyası Türkiye’yi Amerika’nın vazgeçilmezi yaptı. Bunu bir strateji uzmanı dostum “Amerika, Washington’dan vazgeçer, ama Türkiye’den vazgeçemez” diye tanımladı. Kafkas enerji yatakları ve buradaki Türk kökenli uluslar, Ortadoğu’daki dengeler, Balkanların çatışmalara gebe durumu, Asya’ya uzanan yeni yapılanmalar, İsrail’in yeni dengeler içindeki arayışları ile Amerika’yla girdiği güç çatışmaları ve Rusya’nın belirsizliği bu ilişkilerin vazgeçilmez noktalarını oluşturuyor. Şangay beşlisi olarak adlandırılan Çin, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan ve Hindistan ittifakı, bölgesel güç dengesi yaratarak, Amerika karşısında potansiyel güç arayışıdır. Yani dünyanın patronluğunu tek başına Amerika’ya bırakmama savaşının mühim bir adımıdır.

Tuncay Özkan – Operasyon PDF indir Tıklayın

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu