Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) PDF Oku indir
Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) kitabını araştırdık. Ayrıca Erik Jan Zürcher tarafından kaleme alınan Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) kitap özetinin yanı sıra, Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) pdf oku, Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) yandex, Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) e-kitap pdf, Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) PDF Drive, Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) PDF indir Oku
Atatürk’ün Nutuk’u Üzerine; 927 senesinin Ekim ayında, Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında verdiği söylev, toplam 35 saat 33 dakika sürmüş ve altı güne yayılmıştır. Bu makalede, modern Türkiye tarihi ve tarihyazımında Nutuk’un oynadığı rolü incelemek istiyorum. Bu konu kişiyim için özellikle büyük bir önem taşımaktadır, zira incelemelerim boyunca, gerek 1978-1984 içinde, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin İstiklâl Savaşı’nda oynadığı rol ile ilgili, gerekse 1984-1989 içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi ile ilgili yaptığım çalışmalarda yazdıklarım çok fazla Atatürk’ün Nutuk’ta 1918-1927 içindeki dönem üzerine yazdıkları ile doğrudan bir yüzleşme ve düzeltme ilişkisi içindeydi. Atatürk, 1927 senesinin baharında, aynı yılın güz aylarında yapacağı konuşmanın çalışmalarına başladı. Kendi yazışmalarına ilaveten, arşiv dosyalarının da en mühimlerini Çankaya’ya getirtti. Öncelikle kullanacağı arşiv malzemesini seçiyor, bunu takiben birkaç saat boyunca, çıkardığı notları, sırayla görevi devralan sekreterlere dikte ettiriyordu. Günün çalışmaları, sürekli olarak yakın çalışma dostlarının beğenisine sunuluyor, hemen hemen her akşam konuklar gün ağarıncaya dek yemek, içmek ve konuşmak -daha doğrusu yemek, içmek ve dinlemek- için konuta çağırılıyorlardı. Bu durumda, cumhurbaşkanının 1919 yılı sonrası Türk tarihi ile ilgili dev bir hitabe hazırlamakta olduğunun herkes tarafından bilinen bir sır haline gelmiş olması enteresan değil. Haziran ayının ortalarında, son dört sene içindeki ikinci kalp krizini geçiren Atatürk, işlerine ara vermek zorunda kaldı. İki haftalık zorunlu bir istirahat zamanından sonra ay sonunda İstanbul’a geçti (ki bu, Mayıs 1919’daki ayrılışından sonra İstanbul’a ilk dönüşüydü). Dolmabahçe Sarayı’na yerleşerek, Nutuk için son çalışmalarına başladı. Tüm bu çalışmaların sonunda Atatürk’ün 1923’te kendi kurduğu ve dönemin tek partisi olan Birinci CHP Kurultayındaki altı günlük söylevi yaşandı. 15 ile 20 Ekim tarihleri içinde her gün sabah ve öğle saatlerinden sonra hemen hemen üçer saat olmak üzere partiye hitap etti. 1925 baharında muhalefet basınının susturulmasından beri tamamen iktidar tarafından yönetilmekte olan gazeteler, her gün özetler yayımlayarak, cumhurbaşkanının kelimelerine geniş yer verdi. Söylevin resmi konusu, 1919’da İstiklâl Savaşı’nın başından 1927’ye kadar, yeni Türkiye’nin kuruluşunun tarihiydi.
Aslını söylemek gerekirse anlatılanlar, 1924’ü 1925’e bağlayan yılbaşı aralığında sona eriyordu. Nutuk’ta 1925-1927 arası döneme ayrılmış olan yer, tüm metnin hemen hemen yüzde bir buçuğundan ibaret. Yazın çalışmalarını bölmek zorunda kalmasaydı, Atatürk’ün bu döneme daha fazla yer ayırmış bulunacağı düşünülebilir; fakat kanımca, söylevin (bilahare tartışacak olduğum) gerçek hedefleri göz önüne alındığında bu pek olabilecek görünmüyor. Kurultaydan kısa süre sonra söylevin ilk baskısı, enteresan bir biçimde, Türk Tayyare Cemiyeti himayesinde gerçekleştirildi. İki ciltlik bu lüks baskının metinleri İstanbul’da, haritalarla çizimleri ise Viyana’da basılmıştı. Aşağı yukarı aynı zamanlarda çıkan halk baskısı ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 50 bin kopya basılarak dağıtılmıştı. Bu sayının boyutlarını anlamak için, dönemin Türkiye’sinde halkın yalnızca yüzde 10,6’sının okuma-yazma bildiğini (kadın-erkek ve şehir-köy oranları içinde da büyük farklar vardı), yani potansiyel okuyucu rakamının tahmini 1,4 milyon kişi olduğunu göz önüne almak gerekir. Basım rakamının yüksekliği, TC idaresinin bu metne verdiği önemi de gösteriyor.
Erik Jan Zürcher – Savaş, Devrim ve Uluslaşma – Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928) PDF indir Tıklayın