Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı PDF Oku indir
Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı PDF Oku indir, e-kitap sitemizde Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı kitabını araştırdık. Ayrıca Alfred Adler tarafından kaleme alınan Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı kitap özetinin yanı sıra, Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı pdf oku, Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı yandex, Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı e-kitap pdf, Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı PDF Drive, Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı Epub gibi indirme linklerini de bulacaksınızdır.
Alfred Adler – Yaşamın Anlam ve Amacı PDF indir Oku
Biz insanlar manalı ilişkilerin oluşturduğu bir dünya çapında yaşar, nesneleri ilişkilerinden soyutlayıp saf olarak değil, bizim için taşıdıkları önem yönünden algılarız. Algılarımız daha kaynakta bizim insan olarak güttüğümüz amaçlar tarafından belirlenir. “Tahta”, insanla ilişkisi yönünden tahta anlamını, “taş” insan yaşamında bir etken rolünü oynayabildiği ölçüde taş anlamını içerir. Kendisini bu anlamlardan sıyırıp alarak yalnızca nesnelere yönelecek insan, soluğu büyük bir mutsuzlukta alacaktır. Böyle biri kendini insan kardeşlerinden soyutlayacak, yaptığı işler ne ona, ne bir başkasına yarar sağlayacak, tek kelimeyle anlamsızlaşacaktır. Ama hiç kimse yoktur ki anlamsız yaşayabilsin. Biz, gerçeği her zaman ona verdiğimiz anlamla kavrarız, yani salt gerçek değil, önceden tarafımızdan yorumlanmış bir gerçek olarak. Dolayısıyla, bu anlamın her zaman az çok kusurlu ve eksik nitelik taşıyacağını, hatta hiçbir zaman kesin bir doğruluk içermeyeceğini varsaymak akla yakın bir davranıştır. Anlamlı ilişkilerden bir araya gelen dünyamız, hata ve yanılgılarla dolup taşan bir dünyadır. Kendisine “Yaşamın anlamı nedir?” sorusunu yönelteceğimiz bir kişi belki bu soruya yanıt veremeyecektir. İnsanlar genelde bu soru üzerinde kafa yormaz, bu hususta çözüm üretmezler. Ama sorunun insan tarihinin geçmişi kadar eski olduğu, şimdilerde de gençlerin –bunun yanı sıra yaşlıların– sürekli olarak “Ama niçin bütün bunlar? Ne anlamı var adeta yaşamın?” diyerek isyan ettikleri yadsınamaz. Ne var ki onların bu soruyu bir yenilgiye uğradıkları zaman sorduğunu rahatlıkla ileri sürebiliriz. Yaşam tekneleri yelken açmış güzel güzel yol aldığı, çetin sınavlardan geçmeleri gerekmediği sürece insanlar böyle bir soruyu sözcüklere döküp açığa vurmazlar. Soruyu ister istemez eylemleriyle sorar, eylemleriyle yanıtlamaya çalışırlar.
Kulaklarımızı ağızlarından çıkan sözlere tıkayıp da davranışlarını izledik mi, her insanın kendine özgü bireysel bir “yaşam amacı” olup tüm konumlarının, tavır ve tutumlarının, tüm devinimlerinin, dışavurum şekillerinin, gidişatının, açgözlü isteklerinin, alışkanlıklarının ve karakter ayrıntı kısmının bu anlamla uyum içinde olduğunu görürüz. Yaşam hususunda belli bir anlayışa bel bağlayabilirmiş gibi davranır herkes. Bütün davranışlarının temelinde dünyaya ve kendisine ilişkin önceden belirlenmiş bir görüş yatar, “Ben böyleyim ve evren de böyledir” yargısı, kendi kendisine verdiği, yaşama verdiği bir anlam taşır. Ne kadar insan varsa, yaşamın manasına ilişkin o kadar çok görüş mevcuttur ve bunlardan her biri önceden varsaydığımız gibi az çok yanlıştır. Hiç kimsenin yaşam anlamı kusursuz ve doğru değildir. Beri yandan, yalnızca amaca yönelik bir anlamın tümüyle yanlış olarak nitelendirilemeyeceğini de itiraf etmeliyiz. Anlam hususundaki tüm görüşleri, bu iki sınır içindeki çeşitlemeler oluşturur. Ne var ki bu çeşitlemeler içinde iyiler ve kötüler olmak üzere bir ayrıma gidebiliriz. Bazılarında hata payı az, kimilerinde hayli büyüktür. Anlam çeşitlemelerinin iyilerindeki ortak özelliğin ne olduğunu, kötülerindeki yetersizliğin ise nereden ortaya çıktığını saptayabiliriz. Bu yoldan bilimsel temellere dayalı bir “yaşam manasına”, doğru yaşam anlamlarının ortak özelliğine ulaşabilir, gerçeğin bizimle alakalı bölümünü göğüsleyebilecek güce kavuşuruz. Burada da unutulmaması gereken bir şey varsa, “doğru” demek, insanlık için doğru, bireylerin amaç ve hedefleri için doğru demektir. Bunun dışında bir başka doğru yoktur; böyle bir doğru olsa bile bu bizi ilgilendirmez, biz buna akıl erdiremezdik; bizim için böyle bir “doğru” anlam taşımazdı.